Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yazma… O zaman bekliyor insan. E buraya çok az insan geliyor, çok insan gidiyor. Kalanda bekliyor ama bazen çok uzun bekliyor. Yani hani mesela zannediyorsun ki bir yoldan birisi gelecek, boş uzun bir yol, devamlı ona bakıyorsun… Sonra kimse gelmiyor. Yazma onun için.
halksız şehirler değil kris, şehirsiz halklar çok halklar, çok şehirsizler, çok moral bozucu son günlerde çok kelimesini çok kullanıyorum her yıl yeni modelleri çıkıyor melankolinin içimden bir ses gelmiyor, hayır bazen geliyor içimden bir ses, sesin dışarıdan geldiğini söylüyor -iki saray odası alana bir saray odası bedava o montu almam iyi
Reklam
"Hanımlar, beyler, eğer biz homo economicus olmayı becerebilsek, hiçbir hükümet, hiçbir rejim, iç ya da dış baskı bizi kişi başına geliri on bin dolarlık ülke olmaktan alıkoyamaz. Zamanındagöç edip dünyanın en gözde toprak parçasına kurulmuşuz. Bir elimiz dağda, bir elimiz denizde, yediğimiz önümüzde, yemediğimiz ardımızda. Bir müşkülümüz
Sayfa 327Kitabı okudu
Bir de yalnızlık var, onu da hesaba katmak lazım. İlk başlarda onsuzluk sanıyorsun bunu ama değil, basbayağı yalnızlık işte. Aynalarda kendini görmekten sıkılacak kadar yalnızlık, yatağa yattığında kendi kokunu duymaktan öğürecek kadar... Kimseyi istemiyorsun yanında, ama durup durup da yalnızlıktan şikayet edesin geliyor. Bir şeyden şikayet edebilmek için bile insan lazım. Öyle hileli bir şey bu. İstiyorsun ki hep senin terk edilişinden bahsetsinler, hep seni yalnız bırakana lanetler okusunlar topluca, 'Sen de ne çok severmişsin be kardeşim' desinler, "Hak etmiyor, kızgın alevlere gelsin inşallah; sen hiç üzme kendini!' deyip hep sırtını sıvazlasınlar. Olmuyor ama. Bir dinliyorlar, iki dinliyorlar. Sonra bir bakıyorsun, sen anlatırken onlar telefonlarıyla oynuyorlar, saatlerine bakıyorlar, sigara paketinin naylonundan çiçekler yapmaya uğraşıyorlar. Senin de içinden gelmiyor işte ondan sonra, kendi kendine kalıyorsun. 'Hay ben böyle aşkın ıstırabını!' deyip kalaylayamıyorsun çünkü, aşk da senin ıstırap da. Ondan sonrası aynada kendi yüzün, yatakta kendi kokun, evin içinde şikayet bile edemeyeceğin, kendi dağınıklığın."
375 syf.
·
Puan vermedi
"Habib Bektaşın Gölge Kokusu, sıradan bir ödül romanı değil; iyi bir yazarın, sabırlı ve titiz çalışmasıyla yazılmış, alabildiğine usta işi bir roman." -Fethi Naci, Yeni Yüzyıl- "Her şey kokar mı, dede?" diyorum. "Her şeyin bir kokusu vardır, kızanım," diyor. "Toprağın bile!" Her mevsim bir başka kokar toprak. Bahar aylarında bir çocuk kokusu yayılır topraktan. Narin ama dirençli. Yaz aylarında karnı burnunda bir kadın sanki; ağır, bereketli. Sonbaharda hüzün kokar, kışın uyku. Şimdi, baharın son günlerinde, çocuk gülüşlerinin kokusunu duyarsın. Hele yaz ayları! Bir parça da koklayana bağlıdır, alınan koku." Bir avuç toprak alıyorum yerden. Kokluyorum. Dedemin anlattığı kokuların hiçbiri gelmiyor. Dedem üzülmesin diye "Doğru!" diyorum. Gülüyor dedem. "Gözlerini yummadın ki!" diyor. Ah bu dedem, her şeyi bilir! Fethi Nacinin Yüzyılın 100 Romanı adlı çalışmasında yer alan, Atıf Yılmazın ise Eylül Fırtınası adıyla beyaz perdeye uyarladığı Gölge Kokusu, 1980 sonrası kültürel iklimi bir çocuğun gözünden ele alıyor. Darbe sonrası bir yanda Almanyaya kaçmak zorunda kalıp savrulan ve kendi yaralarını sağaltmaya çalışan bir anneyle baba, bir yanda dedesinin yanına bırakılan küçük bir çocuk…
Gölge Kokusu
Gölge KokusuHabib Bektaş · Can Yayınları · 201453 okunma
Yarını düşlüyoruz ve yarın gelmiyor Gerçekten istemediğimiz zaferler düşlüyoruz. Yeni gün çoktan geldiği halde Yeni bir gün düşlüyoruz. Yapılması gereken savaşlardan kaçıyoruz. Çağrıyı duyuyoruz, ama hiç önemsemiyoruz Gelecek henüz bir planken, o gelecek için ümitleniyoruz. Her gün kaçtığımız bilgeliği düşlüyoruz Kurtuluş elimizdeyken, kurtarıcı için dua ediyoruz. Ve hala uyuyoruz. Ve hala uyuyoruz. Ve hala dua ediyoruz Ve hala korkuyoruz...
Reklam
Kaybettiğimiz ruhlara, Tam 13 yıl oldu. Eğer Tanrı varsa ve canı sıkıldıkça dünyayı çeken uydusundan burayı izliyorsa, benim gibi kadınların kanallarına denk geldikçe kanalı değiştiriyordur. Bizi eski bir Türk filmi dramında bayağı buluyordur, yüksek zümre edebiyatını seven züppe yaratıcı. Ondan ölesiye nefret ediyorum,
Bu da benim kalemimden; (Anı) Hiçbir şey şey yapmak gelmiyor içimden. Belki biraz uyumak. Üzerime ince bir battaniye örtüp kapatıyorum gözlerimi. Düşle gerçek arası bir yerdeyim. Belki geçmiş, belki şimdi. Hiçbir şey bilmiyorum. Etrafım tanıdık insanlarla dolu.Hepsine aynı şaşkınlıkla bakıyorum. Sonra büyük bir aynanın karşısında buluyorum kendimi.Senelerdir görmediğim arkadaşlarım yanımda.Konuşuyorlar,gülüyorlar ve bana sürekli bir şeyler soruyorlar. Onlara bakıyorum.'' Heyecandan ölebilirim '' diyorum. Heyecan, ben,arkadaşlarım,uğultu,ayna,duvarları beyaza boyalı oda... Biri kapıyı tıklıyor.''Herkes hazır, hadi'' diyor bana.Kim olduğunu anımsamıyorum.Belki annem. Belki de orada bulunan bir görevli.Sonra onun sesini duyuyorum.Birazdan koluna girip usul adımlarla yürüyüp,herkese gülümseyeceğim.Son kez bakıyorum karşımdaki aynaya.Üzerimde bembeyaz bir elbise.Etek uçları uzun.Başımda bir tül.. ''İyi günde kötü günde ''diyor memur.Sözler tanıdık.Bilmem bu kaçıncı duyuşum.Ama ilk defa bana söylüyor.Sonra;''evet'' diyorum.Salonda bir alkış kopuyor.İçimden dua ediyorum ama kimse duymuyor.O an herkes bana yabancı.Kimseyi umursamıyorum.Sonra dua bitiyor. Yine bilindik yüzleri görüyorum. Bakışlarımla babamı arıyorum.İşte orada. En uzakta .Ben ona baktıkça aramızdaki mesafe büyüyor.Elimi uzatsam tutamam. Sarılmak istiyorum ona. Ama olmuyor.. Gözlerim doluyor. Herkes mutluluktan ağladığımı sanıyor. Selvihan Kadıoğlu
Belki de biraz geç rastladım sana. Ama her şey geç gelmiyor mu yurdumuza?
336 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Dr. Gary Small'ın hayatı boyunca tecrübe ettiği en ilginç vakaları anlattığı bir kitap.Hasta doktor güvenirliğini ihlal etmemek için hastaların adlarını,mekanları değiştirmiş.Gray`in mesleğine ilk başladığı yıllardan bizde onunla kitaba başlıyoruz.Kitapta toplanan en ilginç vakalar okurken size pekte ilginç gelmiyor ama olayların yaşandığı yıllar göz ardına alınırsa o zaman için çok ilginç olan vakalar arasına girdiği belli. Kitap çeşitli bölümlerden oluşuyor ve her bölümde farklı hikayeler anlatılıyor. Yazar 30 yıllık meslek hayatını kitapta anlatıyor.Dikkatimizi çektiyi en uç nokta insanların "kafalarında" sorun varsa bunu kolay kolay kabul etmemeleri, piskologu deli doktoru adlandırmaları. Ne yazıkki... Oldukça akıcı ve eğlenceli kitap. Hem okuyorsunuz hem de düşünüyorsunuz... 15 hikaye var. Benim beğendiğim hikaye "Bebek aşkı" dı.Hikayede dikkatimi çeken,doktorun da yanılıyor ola bilmesi. Okursanız neyi anlatmak istediğimi anlayacaksınız :) Bunu da belirtmeden geçemiyceğim. Kitapta böyle bir cümle vardı ve beni çok güldürmüştü. Dr.Gary`ın hastalarından biri başka bir psikiyatristin de yanına gidiyormuş ve Gary bunu öğrendiğinde ilk tepkisi : "Brenda beni başka bir psikiyatrist ile `aldatıyordu`. Herhangi bir psikiyatristle de değil,yakın dostum Charlie`yle." idi. Böyle okuyunca komik gelmiyor belkide ama okursanız sizinde yüzünüze kocaman gülümseme yayılacaktır. Eminim :)) Okuyun, inanın ki bir şey kaybetmeyeceksiniz :)
Bir Psikiyatristin Gizli Defteri
Bir Psikiyatristin Gizli DefteriGary Small · NTV Yayınları · 201630,3bin okunma
Reklam
Mutlu değillerdi, Agnese. Bir peri masalı yaşamadılar. Prensle prenses evlendi ve her şey kötü gitti, sonuna kadar. Ama bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmiyor.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.