Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ya , Allah ile dost olmak ne güzel! Yoksa problem, semâdan yağmur gibi musibet yağıyor. Müslümanlara isâbet ediyor, müslüman olmayanlara da. Arada fark var imânlı ile imânsız. İmansız, eyvah eyvah, ölüp ölüp diriliyor. İntihar ediyor, canına kıyıyor. Ama öteki öyle değil, "Rabbimin bana hediyesi" diyor. Birçok evliyaullah hazeratı var, böyle bir musibet gelmedi mi üzülüyorlarmış, unutulduk galiba diye. (Keyifle gülerek) meşrep meselesi bu. Ya, ama biz Celal'inden Cemal'ine sığınırız. Kavi imanımız olmadığından, aman ha, zor imtihana tabii tutmasın. Celal'inden Cemal'ine sığınırız. Zaten Hâk dost, gayrısı yok. Bunu kafaya koy. Ne anan ne baban ne kardeşin ne eşin, dost yok. O bir yere kadar dost gözüküyor, hudûdu var onun. Bünye aştı mı, Hak dost, başkası yok. Başka dost yok.
Sayfa 43
Hiç kibirli olmayın, büyüklük taslamayın. İnsan küçüldükçe büyür. Yaa, o insan kendini büyük görmesi şeytan fiilidir. Şeytana benzersin. Küçülürsen peygamber ahlâkı, büyürsün. Aman ha! Hiç kimseyi hor hakir, kendinden küçük görme. Kendi nefsinden daha küçüğü yok. Sakın büyüklenmeyin. Birbirinizi Allah için sevin. Sevgi oldu mu büyüklük olmaz artık, muhabbet hepsini siler.
Sayfa 34
Reklam
Aman ha kimseyi boş gönderme, uzanan ele bir şey koy da, istersen gözüyün yaşını koy.
Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Bu açıdan bakınca, yağmurda hüzün gibi bir şey galiba: İlk başta aman bana ilişmesin diye didinir sakınırsın, emniyetli ve kuru kalmak için elinden geleni yaparsın, ama baktın ki olmuyor, baktın ki yağıyor üzerine dört bir koldan, gark olursun ta dibine kadar ve bir kez bu kadar battın mı içine, ha bir damla eksik ha bir damla fazla ne fark eder. Yağmur da hüzün gibi bir şey, yakalandın mı bir kez, azı çoğu yok artık. Olsa olsa "kuru kalabilenler" ve "sağanaktan nasibini alanlar" var
Hazer kıl kırma kalbin kimsenin cânını incitme Esîr-i gurbet-i nâlân olan insânı incitme Târik-i aşkda bîçâre-i hicrânı incitme Sabır kıl her belâya hâne-i Rahmân'ı incitme Felekde hâsılı insân isen bir cânı incitme Günahkâr olma Fahr-i âlem-i zîşânı incitme Alvarlı Efe Hazretleri "Aman ha, kimsenin kalbini kırma, canını incitme. Zaten bir ayrılık yurdu olan şu dünyaya esir olup kalmış insanı incitme. O insan ki aşk yolunda ayrılık çeken bir biçaredir. Sana bela getirenlere bile sabret Allah'ın evi olan kalbi incitme. Hâsılı, şu evrende bir insan olarak yaşıyorsan (insanlığına yakışanı yap), bir canı incitme. Ta ki günaha düşüp âlemlerin övüncü yüce Peygamber'i incitme."
Sayfa 188Kitabı okudu
biryudumkitap.com ile güne güzel başlamak
Günaydın. Bu ara herkes geçmişe hasret. "Yeni"ler değil "eski"ler mutlu ediyor sanki. Sebebi belli de, konuşmak dahi istemiyoruz. Nezihe Meriç, "Sait Faik gülse, biz gülsek, deniz, kuşlar, balıklar, Burgaz, hepsi, hepimiz güle güle bir hâl olsak. N'olur be Tanrım! Ne çocuktuk, ne güzeldi dünya." der. Mümkün, sevgili
Reklam
Bu açıdan bakınca, yağmurda hüzün gibi birşey galiba: İlk başta aman bana ilişmesin diye didinir sakınırsın, emniyetli ve kuru kalmak için elinden geleni yaparsın, ama baktın ki olmuyor, baktın ki yağıyor üzerine dört bir koldan, gark olursun ta dibine kadar ve bir kez bu kadar battın mı içine, ha bir damla eksik ha bir damla fazla ne farkeder. Yağmur da hüzün gibi bir şey, yakalandın mı bir kez, azı çoğu yok artık. Olsa olsa "kuru kalabilenler" ve "sağanaktan nasibini alanlar" var. Elif Şafak - Baba ve Piç
Sait Faik’in Orhan Veli ile 1947’de Yaptığı Röportaj...
"Orhan Veli elindeki şişeye mahzun bir tebessümle baktı. Şişe bitmek üzere idi. Kadehlere birer tane daha koyduk. Şişe boşaldı. Boş şişeyi pencereden dışarı attık. Sanki Orhan Veli’nin okuyucuyu gaflet uykusundan uyandırmak için yazdığı mısra rakı şişesinin içinde imiş gibi, şişe büyük bir şangırtı ile kırıldı. İçindeki mevhum sarhoş
Paldır Küldür
Bu bilinen dünya üzerinde yaşayanların bilmedikleri bir başka dünya daha varmış. O bilinmeyen başka dünyanın altı kıtası ile, o altı kıtada yaşayanların bilmedikleri bir de yedinci kıtada yaşayanların, o kıta içinde bilmedikleri bir memleket varmış. İşte bu bilinmeyen dünyanın, bilinmeyen kıtasındaki bilinmeyen memleketin bilinmeyen
Bir çınar; çok eski çağların çınarı ama, yepyeni. Hem büyük, hem yeşil, hem güzel. Oracıkta bir kır kahvesi, üç masalık. Denize karşı. ... Çay mı? Taze demlenmiş. Limonata? Buz! İhtiyar kahvecinin, özel olarak yedi dağın limonundan yaptığı limonatası. Bir de " bir şey" daha. Bilin bakalım ne? Bir mermer çeşme. Musluğu falan yok. Ha akar, ha akar. Yemyeşil çayır çimen akar, mavi gökyüzü akar, ışık almaz çam ormanları akar. Oh! Yıkayın elinizi; bol su çarpın yüzünüze...Islatın saçlarınızı, ensenizi? Ha şöyle canım! Uzatıp bacaklarınızı oturun şimdi. "Aman usta bana bir şeyler getir. Kuzum. Ne istersen getir. Bir şiir getir, biraz deminki sevinçten, getir işte. Ve demli bir çay!"
Sayfa 15 - YKY
Reklam
Sultan Murad da yiğit, gözünü daldan budaktan esirgemez bir padişah imiş. Bağdat üstüne sefer eylemeye karar vermiş. O kavli kararında olsun, Murad’ın anası birgün padişah oğlunu huzuruna çağırmış, “oğlum Murad,” demiş, “sefere gidiyorsun Bağdat üstüne, hayırlı uğurlu, kademli olsun. Osmanlı büyük bir devlet, senin de yer götürmez askerin var, var
Sayfa 306 - Görsel YayınlarKitabı okudu
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.