Anaerkil toplum yapısında insan...
En ilkel insan toplumlarında bile, gelişmiş toplumlarda, bireylerin, sınıfların ya da bir cinsin öteki cinse uyguladığı egemenliğe benzer bir şey yoktur. Ne özel mülkiyetle birlikte kurulan iktisadi egemenlik kavramı ne de ayrıcalıklı hak ya da yetki kavramı bir ilkel toplumun düşüncesinde yeşermiş değildir; tam anlamıyla ilkel olan toplum biçimlerinde bu kavramlara yer yoktur.
Reklam
Ülkeyi yöneten sahip olan kağan/hakan seferde, avda veya başka bir nedenden dolayı kurultayın başına olmadığı zamanlarda kurultayı yönetme yetkisi eşi hatuna verilmiştir. Bunun dışında hatun savaşlara önderlik edebilir, hatta ülkeyi yöneten kadın yöneticilere bile rastlamak mümkündür.(Tomris Hatun ilk Türk kadın hükümdardır)Bu durum diğer Türk kadınları için de geçerlidir. Ülke yönetiminde yer almasalar da savaşa katılabilir, toplumda meslek sahibi olabilir veya belli bir toplumsal statüye erişebilirler. Kadınlar, toplumun çoğalmasını sağladıkları, çocukların büyümesinden o dönemde birincil derecede sorumlu oldukları ve ocağın düzenini sağladıkları için de ayrıca saygı görmüşlerdir. Hatta şöyle ki düzenli devletler kurulmadan evvel Türklerin bir anaerkil dönemden geçtiğine inanılmaktadır. Kadınların doğurması, evrene bir yaşam sunması, regl olması o dönem için büyük mucizevi özellikleri olan ve kutsanacak unsurlar olarak nitelendirilmiştir. Mağaralarda yaşayan insanlar nasıl ki mağarayı insanı dışarıdaki kötülüklerden koruyan bir unsur olarak görüyorduysa, Türkler de bebeği koruyup kollayan ve dünyaya getiren kadını öyle mecizevi bir varlık olarak görmüşlerdir. Özellikle bebeğin doğumu için kadın erkek birlikteliğinin olması gerektiğini bilmeyen oldukça ilkel kavimlerde anaerkil bir düzenin olması normaldir. Ama zamanla anaerkil Türk toplumu ataerkil bir topluma dönüşmüştür. En nihayetinde ise İslamiyet’ le tanıştıktan sonra kadın kimliği geri plana itilmiştir...
Edindiği mülkü, kendisinden olan erkek çocuğa aktarmak kaygısı taşıyan erkek ve gücünü kendi gücünden almak üzere ortaya koyduğu erkek egemen toplumsal yapı, erkeğin soyunu garanti altına almak için kadını yeniden tanımlamak ve onun üremesini ya da cinselliğini, dolayısı ile de bedenini bir güdüm altına almaya yani kontrol etmeye yöneldi. Bu da her ne kadar yönetim ilişkileri değişse bile “Ataerkillik” üzerine inşa edilmiş sonraki ve ardılı her toplumda, o toplumu örgütleyen tüm sistemlerde kadınlığın, erkeklik tarafından inşasına neden oldu.
Toplumcu anaerkil anlayış
''Her şey bol miktarda olduğunda, herkes istediği kadar almakta özgürdü; yetersiz olduğunda bölüyorlardı. Ne yaptıklarıyla ve ne yapacaklarıyla ilgileniyorlardı, ne alacaklarıyla değil.''
Anaerkil Toplum
"Annecilik"in ortaya çıkışı, babaya "Babiş" denmesiyle aynı döneme denk geliyor.
Sayfa 123 - Kuraldışı pdf
Reklam
Bir süre sonra ziyaret edip bilgi alacağımız kadın hareketinin temsilcilerinin dediği gibi Venezüella " anne merkezli erkek egemen bir toplum". Ve yine onların söyleyeceği gibi Chavez , Venezüella toplumunu "anaerkil bir topluma" dönüştürmeye , daha doğrusu İspanyol sömürgesi öncesi "kadın egemen" toplumsal ilişkileri yeniden canlandırmaya çalışıyor.
Sayfa 135Kitabı okudu
Erkek poligamisi dünyada pek çok ülkede uygulanmıştır, fakat kadın poligamisi nadirdir ve Afrika' da, anaerkil toplu­luklarda bile görülmemiştir.
Anaerkilliğin ilkesi evrenselliktir, oysa ataerkil sistem, sınırlamalar getirir. İnsanlığın evrensel kardeşlik ideali, annelik ilkesinden kaynaklanır ve bu ilke, ataerkil toplumun gelişimiyle birlikte kaybolur.
Topraklanmanın başka bir ritüeli de Musevilikte karşımıza çıkar. Anaerkil bir kültür olan Musevilikte “mikve” adını alan topraklama uygulamasında, gelin adayı çırılçıplak halde abdest havuzuna bütün vücudu ve başıyla birlikte sokulup arındırılır ve havuzdan çıktıktan sonra da genç kadının başında ekmek kırılır. Evin ve sosyal hayatın gidişatını organize eden kadın enerjisinin önemine dikkat çeken bu ritüelle, gelin adayının baba evinde yaşadığı travmalardan arınması ve yeni kuracağı ailesine genç kızlık döneminde yaşadığı hiçbir olumsuzluğu taşımaması hedeflenir. İnanca göre kadın evin reisidir ve yeni kuracağı yuvasını da sevgisiyle, enerjisiyle yönetip eğitecek olan esas güçtür. Musevi kültürü, kadının enerjisinin eve hâkim ve aile hayatının yönetici gücü olduğunun bilincindedir. Musevi dininde anne Musevi’yse doğan çocuk da Musevi sayılırken babanın hangi dinden olduğu önemini tamamen yitirtir. Üstelik Musevi bir babaya rağmen anne başka bir dindense çocuğun Musevi sayılması imkânsızdır.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.