Bitti.
Sanki kitap değil de hayat bitmiş,
Çevirdiklerim sayfa değil de hayatın günleriymiş gibi...
Gitti.
Giderken beni bıraktı geride. En son Martin'in ardından böyle bakakalmıştım. Oysa ne diyordu rahmetli Erdal Tosun, "Vedalaşmak asıl kalana değil, gidene koyar." Öyle olmadı işte. En çok bana koydu bu gidişler. Varlıklarından
Ölü topraktan canlı çiçek çıkar mı hiç? Benim çiçeklerim hiç yeşermeyecek, anlıyor musun? Anlamıyorsun. Söylesene ben daha neden çiçek yetiştirmek için çabalamaya devam edeyim? Yeniden ölecekler...
Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. Bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor, anlıyor musun? Bütün hayatımca bu cam kırıklarını beyin zarımın üzerinde taşımak ve onları oynatmadan son derece hesaplı düşünmek zorundayım.
"Şu meşhur eski deyişi biliyor musun? 'Yoksulluk kapıdan girince aşk pencereden uçar'. Çoğu insan hep yanlış
anlıyor. Bu, erkeğin parası bittiğinde kadının ondan ayrıldığı
anlamına gelmez. Şu demek: Bir adamın parası bittiğinde...
kalbini kaybeder, değersizdir. O kadar zayıflar ki gülemez bile, garip bir aşağılık kompleksine kapılır, çaresız kalır ve
kadını kendinden uzaklaştıran O adam olur. Bu noktada yarı
delirir ve uzaklaşana kadar itmeye, itmeye ve itmeye başlar.
En azından okuduğum bir kitapta.öyle yazıyor. Üzücü, değil
mi? Ne yazık ki bu duyguyu çok iyi biliyorum."
Kimseler bilmiyor bir kirpikle sevişmeyi..Kimse hiçbir öpüşe erguvan rengini vermedi,sevgiydi bu anlıyor musun,sevgiydi, ben değil,daha öte,her şey avuç kadar bir yürekte…