İçinde bir gücün kıpırdadığını hissetti. O, bundan daha iyisine layıktı. Hayat, düşünceleri dondurmadan ve erkek arkadaştan öteye geçemeyen bu iki kızdan çok daha fazla şey ifade ediyordu ona. Düşüncelerinde hep gizli bir hayat yaşadığını hatırladı. Bu düşüncelerini paylaşmayı denemiş ama onu anlamaya yeterli bir kadın veya erkek bulamamıştı. Zaman zaman denemiş ama dinleyenlerin aklını karıştırmaktan başka bir sonuç alamamıştı. Demek ki diye düşündü o an, fikirleri onların ötesindeyse, kendisi de ötesindedir. İçindeki gücün harekete geçtiğini hissederek yumruklarını sıktı. Eğer hayat ona çok daha fazla şey ifade ediyorsa, o da hayattan çok daha fazla şey isteyecekti. Ama yanında şu andakiler gibi insanlar varsa isteyemezdi onları. Bu cüretli kara gözler ona hiçbir şey sunamazdı. İster dondurma olsun ister başka bir şey, o gözlerin arkasındaki düşünceleri biliyordu. Oysa azizenin gözleri, bildiği her şeyi ve tahmin edebileceğinin ötesinde şeyleri sunuyordu. Kitapları, resimleri, güzelliği, huzur ve sükûneti, yüce bir varoluşun bütün zarafetini. O kara gözlerin ardında saat gibi işleyen bütün düşünsel süreçleri gayet iyi biliyordu. İçindeki tek tek her çarkı görebilirdi. O gözlerin söylediği şey, artık kendisine sıkıntı veren bayağı hazlardı; insanı tabut gibi kısıtlar ve mezarda son bulurlardı. Oysa azizenin gözleri gizemlerden, tasavvur edilemez heyecanlardan ve ebedi hayattan bahsediyordu. Onun ruhunun aynası olan gözlerde, kendi özünün de emaresini görmüştü...
Babam Hakan on yedi adamla baş kaldırmış İlteriş baş kaldırıyor diye haber alıp şehirdekiler dağa çıkmış, dağdakiler şehire inmiş, derlenip toplanıp yetmiş kişi olmuşlar. Tanrı güç vermiş olduğu için babam Hakanın askerleri kurt gibi imiş düşmanlarıda koyun gibi imiş.
Sayfa 41 - Bilgesu YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bu belki onu tüketebilirdi; fakat bu kadar güzel bir şeyin içinde onunla beraber tükenmek mukadderse bundan ne diye kaçmalıydı? Sen ve yağmur, başa dönemezsiniz. İnsanın en ölümcül yarası içinde anbean büyüyen gitme hevesidir. Ölmekle gitmek aynı şey; ne ölenlerin ne de kalbindeki ıstırap verici ağrı dinmek bilmediği için uzaklara
sürekli 1974 yılındaki o günü, hastane odasını, hasan'ın dudak ameliyatından sonraki uyanışını düşünüyorum. baba, ali, rahim han onun yatağında toplanmış, bir el aynasında yeni dudağını inceleyen hasan'ı izlemiştik. o odadakiler şimdi ya öldü yada ölmek üzere. ben hariç...
- Aman ağa, duyar muyar... Keselim neme lazım... Bu son lafın üstüne, muhtar odasını birden ölüm sessizliği kaplayıvermesin mi? İşte o zaman, Narlıca'nın seferberlik artığı erkekleri, Davavekili Cevdet Bey'in yıllardır gemlediği Musa Çavuş rezilinden korkar olduklarını anlayıp şaşırdılar. Bu korku harbin yılgınlığıyla beraber, hiç fark ettirmeden yavaş yavaş çökmüş, sanki yalnız insanların yüreklerine değil, köyün taşına toprağına da derinden derine işlemişti. Odadakiler utanmayı bile akıl etmeden içlerini çekip boyunlarını büktüler. Yediçınar Yaylası üstlerine abanmıştı, alıcı kuş gibi...
Sayfa 218 - İthaki; 3. Baskı, Ekim 2010 (7. Baskı), Dördüncü Bölüm, Kara Abuzer Ağa , 1Kitabı okudu
Babam Hakan on yedi erle baş kaldırmış. "(İlteriş) baş kaldırıyor" diye haber alıp şehirdekiler dağa çıkmış, dağdakiler (şehire) inmiş, derlenip toplanıp yetmiş kişi olmuşlar. Tanrı güç vermiş (olduğu) için, babam Hakanın askerleri kurt gibi imiş, düşmanları (ise) koyun gibi imiş. Doğuya ve batıya sefer edip (adam) derlemiş toplamış. (Sonunda) hepsi yedi yüz kişi olmuşlar. Yedi yüz kişi olup devlet(siz) (ve) hakansız kalmış halkı, cariye olmuş, kul olmuş halkı, Türk örf ve adetlerini (bırakmış) halkı, atalarımın dedelerimin töresince (yeniden) yaratmış (ve) eğitmiş.
Reklam
23 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.