Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
Cemşid'in, memleketinden ilk ayrılışıydı. Lise ikiye kadar okumuş, buna rağmen liseden mezun edilmişti. Son sınıfa geçtiğinde ilçede aylarca süren sokağa çıkma yasakları ve çatışmalar yaşanmış, okula gidemeyen öğrencilere, sokağa çıkma yasağı kalktığında diplomaları verilmişti. Neredeyse hepsinden bir an önce kurtulmak istermiş gibi, bütün son
(...)
Akşama kadar bu köşede bekledi. Ara sıra ayağa kalkıp
dizlerini ovuşturuyor, sonra tekrar çömelerek kafasının içindeki
sisli boşluğa gözlerini çeviriyordu. Düşünmesi ve tahayyül
etmesi kendisine hoş gelecek hiçbir şey mevcut olmadığı için,
bu boşluk ona bir dinlenme gibi geliyordu.
Birkaç kere anası aklına geldi. Onun ağlamaklı
Ana-Beyit mezarlığının bir efsanesi, Juan-Juanlar’ın bozkırı işgal ettikleri çağlara dayanan bir hikâyesi vardı: Sarı-Özek’i işgal eden Juan-Juanlar tutsaklara korkunç işkenceler yaparlarmış. Bazen de onları komşu ülkelere köle olarak satarlarmış. Satılanlar şanslı sayılırmış, çünkü bunlar bazen bir fırsatını bulup kaçar, ülkelerine dönerek
“Çok defa insan sakin, bulutsuz bir yaz gecesi yıldız ışıkları altında, yarın sabah kırların ne kadar güzel görüneceğini, sıcaktan kaçıp ormanların derinliklerine dalmanın ne tatlı olacağını düşünerek uyur ve ertesi gün damda yağmur gürültüleriyle, kasvetli bulutlarla, ıslak ve soğuk bir gün içinde uyanır…” diyor kitap. Tıpkı, insanların gece huzurla girdikleri yataklarından yine huzurla kalkacaklarını sanarken, deprem olup evlerinin başlarına yıkılması gibi. 06.02.2023 #deprem
Adam kadının ayaklarını ellerinin arasına aldı.
Mumun alevi titredi.
Ayak bileğindeki o küçük açık yaraya baktı adam. Sonra öpmeye başladı. Bir kedinin yavrusunun yarasını iyi etme gibi çabası gibi bir şefkatle ve dakilarca öptü o adam yarayı...
***