Rivayet ediliyor ki Ebu Cehil: "Biz seni yalanlamıyoruz, sen bizim kanaatimize göre doğrusun. Biz ancak senin getirdiğini yalanlıyoruz" demiş. Aynı şekilde Kureyş'ten Hâris b. Âmir: "Ey Muhammed, vallahi sen bize hiç yalan söylemedin, fakat biz sana uyarsak yerimizden olacağız, bundan dolayı iman etmiyoruz" demiş ve bu âyet de bunlar sebebiyle inmiştir. Muhammed (s.a.v.)'in hayatını ve ahlâkını az çok bilen kâfirlerin inkârlarında kendi vicdanlarına karşı tutunabildikleri şüphenin bütün durumu şudur: "Hz. Muhammed kendi vicdanında yalancı değildir. O, bile bile, kimseyi aldatmaya yeltenmez, nebilik ve peygamberlik iddiasını da uydurma ve aldatma yoluyla yapmamıştır. Belki nebilik ve peygamberliğin sıhhatini hayal etmiş ve kendi vicdanında kendinin peygamber olduğuna inanmış, bu iman ve inanç ile bu iddiada bulunmuştur. Fakat onun inandığı nebîlik ve peygamberlik, haber verdiği yeniden dirilmek ve kıyamet gibi şeyler, hadd-i zatında ve gerçekte olamayacak ve inanılamayacak şeylerdir. Şu halde davası yalan değil, yanlıştır. O, aldatmaz, fakat aldanmış, o peygamber değil, fakat kendini peygamber sanmıştır" derler. Son Avrupa tarihçi veya filozoflarının çoğunlukla iddiaları da budur: "Hz. Muhammed, kendi vicdanında, kendi nebilik ve peygamberliğinin doğru ve hak olduğuna emin idi. Vefatına kadar da bu iman ve itimadı hiç sarsılmadı, bu bir tarihî gerçektir" diyorlar.
Enam suresi 33. ayet tefsiri
Ümmetin Şahitliği
Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu: Kıyâmet gününde Nûh aleyhisselâma: "Üstlendiğin peygamberlik görevini ümmetine tebliğ ettin mi?" diye sorulacak. O da: "Evet, yâ Rabbî, tebliğ ettim" diyecek. Bu defa onun ümmetine: "Nûh size benden aldığı görevi ulaştırdı mı?" diye sorulacak. Onlar da: "Hayır, bize bir uyarıcı gelmedi" diyecek. O zaman Cenâb-ı Hak, Nûh peygambere: "Görevini yaptığına dair şâhitlerin kimlerdir?" diye soracak; o da: "Muhammed ve ümmeti" diye cevap verecek. İşte bunun üzerine Muhammed ümmetine sorulacak, onlar da (Kur'ân-ı Kerîm'den öğrendikleri şekilde) Hz. Nûh'un görevini yaptığını söyleyeceklerdir. Resûl-i Ekrem bunları anlattıktan sonra şu âyeti okudu: "Böylece, siz bütün insanlara şahit olasınız, Peygamber de size şâhit olsun diye sizi ölçülü, dengeli ve adâletli bir ümmet yaptık." (Bakara-143)
Sayfa 96
Reklam
Hz. Peygamber bütün hayatı boyunca, söz ve davranışları ile Kur'ân'da bildirilen hakikatlerin izahını yapmıştır. Bu sebeple Zührî'nin dediği gibi, "Peygamberlik Allah vergisidir. Resûl'e tebliğ, bize de teslimiyet düşmektedir”
Sayfa 40
Buna göre takva, çeşitli yöneliş ve davranışlara kaynaklık eden, zahirî davranışlar ile batınî duyguları birleştirerek insanın gizli ve açık yönlerinin Allah ile ilişki halinde olmasını sağlayan, ruha şeffaflık kazandırarak görünür-görünmez alemler ile arasındaki perdeleri azaltan ve böylece ruhta bilinen ile bilinmeyeni buluşturan bir gönül şuuru
Peygamberlik olayı Yahudilerden Asurlulara geçmiştir. Çivi yazılı metinlere göre bu düşünce Asur ve Filistin'de politik ve ekonomik krizlerle başlamıştır. Asur'da Tanrı'dan bir insan (peygamber) yoluyla alınan haberler tabletlere yazılmış onlara göre Tanrı ile iletişime giren insanlar çeşitli şekilde trans haline giriyorlardır.
Sayfa 15 - KaynakKitabı okudu
Kim Hz. Peygamber s.a.v'in , ayın ikiye bölünmesi, taşların tesbih etmesi, parmaklar arasından su fışkırması ve bütün Arap ediplerine meydan okuduğu halde Kur'an'ın benzerinin vücuda getirilmesinden aciz kalınması gibi tabiat üstü mu'cizelerini, sıfatlarını ve peygamberlik için ortaya çıkışını tevatüren işittikten sonra ona tekzip eder, ondan yüz çevirir, kulak ardı eder, üzerine düşünüp Kafa yormaz ve bütün bu mu'cizelerini duyduktan sonra onu tasdik edivermezse o kimse münkirdir; tekzipcidir. Bundan dolayı kafirdir.
Reklam
HİKMET VE ŞÜKÜR
Hikmet sözcüğü "ilim, fıkıh, adalet, sebep, felsefe, Kâinatın incelik¬lerini üstün ilimlerle bilmek" gibi çok çeşitli anlamlarda kullanılan geniş kapsamlı bir kelimedir. Hikmet, her şeyi yerli yerince değerlendirme¬yi sağlayan ölçüler koyma ve ilâhî emirlerin arka planındaki gayeleri/ sırları anlama özelliğidir. Kısaca söylemek gerekirse
Sayfa 13 - insan yayınlarıKitabı okudu
Ümmetinin Şahitliği
Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu: Kıyâmet gününde Nûh aleyhisselâma: "Üstlendiğin peygamberlik görevini ümmetine tebliğ ettin mi?" diye sorulacak. O da: "Evet, yâ Rabbî, tebliğ ettim" diyecek. Bu defa onun ümmetine: "Nûh size benden aldığı görevi ulaştırdı mı?" diye sorulacak. Onlar da: "Hayır, bize bir uyarıcı gelmedi" diyecek. O zaman Cenâb-ı Hak, Nûh peygambere: "Görevini yaptığına dâir şâhitlerin kimlerdir?" diye soracak; o da: "Muhammed ve ümmeti" diye cevap verecek. İşte bunun üzerine Muhammed ümmetine sorulacak, onlar da (Kur'ân-ı Kerîm'den öğrendikleri şekilde) Hz. Nûh'un görevini yaptığını söyleyeceklerdir. Resûl-i Ekrem bunları anlattıktan sonra şu âyeti okudu: "Böylece, siz bütün insanlara şâhit olasınız, Peygamber de size şâhit olsun diye sizi ölçülü, dengeli ve adâletli bir ümmet yaptık."
Kur'an'ı diğer kutsal kitaplardan Ayıran özellikler nelerdir?
Kur’an’ı diğer kutsal kitaplardan ayıran özellikler şöyle özetlenebilir: 1- Diğer kutsal kitaplar tek seferde bir bütün olarak indirilmiştir. Kur’an ise Peygamberimizin 23 yıllık peygamberlik hayatı boyunca ayet ayet veya sure sure indirilmiştir. 2- Kur’an son gelen ilahi kitap olduğunda Kendinden önce gelen kitapları hem de
Allah Teala Nuh'u kavmine peygamber olarak göndermeyi diledi. Kavminde zenginler ve başkanlar olmasına rağmen peygamberlik için Nuh'u görevlendirdi. Onlardan birini görevlendirmedi. Yüce Allah Peygamberlik görevini kimin daha iyi üstleneceğini bilir. Yüce Allah, emanetini kimin daha iyi taşıyacağını bilir. Nuh, doğru yolda ikramlı biriydi. Akıllı ve ağırbaşlıydı. Öğüt veren bir kişiydi ve şefkatliydi. Nuh, doğru ve güvenilir bir kimseydi.
Sayfa 39
241 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.