Ah Selilm’im. Bana anlatsan dinlerdim!
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
İletişim YayınlarıKitabı okudu
_Muhteşem bir şey, bir yerlerde keşfedilmeyi bekliyor. _Kozmos’un keşfi, kendi kendimizin keşif yolculuğudur. _Hayal gücü bizleri çoğu zaman bilinmedik diyarlara götürür ve o olmadan hiçbir yere ulaşamayız. Kuşku da bize, düş ürünüyle gerçek arasındaki farkı bulmamızı ve varsayımlarımızı sınamamızı sağlayan yolu açar. Bütün o buluşlarla keşifler,
Reklam
(...) onu yıldızlara bakarak değerlendirdiğimi aslında hiç değerlendiremeyeceğimi bütün değer yargılarımızın farklı olduğunu haykırırdı sonra beni şaşırtmak için ne kadar değişik yönleri olduğunu göstermek için gülerdi bin kılığa girebileceğini bin çeşit yaşantıya kapılabileceğini zaten insanları şaşırtmaktan hoşlandığını fakat şaşırtmak yerine
Sayfa 464 - 510Kitabı okudu
_Kalbin yolu güzeldir ama tehlikelidir. Zihnin yolu sıradandır ama güvenlidir. Erkek en güvenli ve en kestirme yaşam tarzını seçmiştir. Kadın duyguların, hislerin, ruh hallerinin en güzel ama en sarp, en tehlikeli yolunu seçmiştir. Ve bugüne kadar dünya erkekler tarafından yönetildiği için kadınlar muazzam şekilde azap çekmiştir. O, erkeğin
_Oturarak başarıya ulaşan tek yaratık bir tavuktur. _Seksten daha ilginç bir şey keşfetmiş kişiye entelektüel denir. _Eğer doğru kullanırsan sözcükler X ışınları gibi her şeyi delip geçebilirler. _Dertlerini gözyaşlarında boğmak isteyenlere, dertlerin yüzme bildiğini söyle. _Dertten kim öImüş sanki bırak her şey dağınık kaIsın.
Bir akşam, Florya Köşkü'nde, dil konusu üzerinde tartışma yapacakları söylendi. Sofraya bu konuda söz sahibi kişiler davet edilmişti. Atatürk, Yahya Kemal'in dil devrimine karşı olduğunu duymuş, görüşlerini dinlemek için, onu da çağırtmıştı. Yahya Kemal, saat yediden itibaren, gidebileceği her yere bakılmasına rağmen, bir türlü bulunamıyordu. Saat sekiz,dokuz, on oldu, Yahya Kemal yoktu. Bu arada Atatürk, Hikmet Bayur'la dil kuralları üzerine bir münakaşaya girmişti. Đlla da ona kendi görüşünü kabul ettirmek istiyor fakat başaramıyordu. Saat on bir, on iki oldu. Ne ortada Yahya Kemal vardı, ne de Hikmet Bayur, inadından vazgeçmişti. Bir ara Füreya dayanamadı, "Paşam," dedi, "Neden illa Hikmet Bey'in de sizinle aynı fikirde olmasını istiyorsunuz? Bizler aynı fikirdeyiz ya, varsın o da karşı çıksın. Ne fark eder?" "Çok önemli," dedi Atatürk, "Çünkü, eğer o kabul ederse, herkes kabul eder."
Sayfa 145
Reklam
32 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.