Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yabancı elçilerin İstanbul’a girişleri ile ilgili değişmez kurallar vardı; yabancı elçilerin istikbâli için genellikle çavuş tayin olunur ve bu çavuşların sayısı bazan elliyi bulurdu ayrıca elçilik heyetine refakat etmek için yeniçerilerden mü­ teşekkil 100 kadar asker tayin olunur, bu sayı bazen bini bulurdu. bunu müteakip şehre bu müretteb alay ile girilirdi. Sınırlarda mübadele esnasında meydana gelene anlaşmazlıklar ve diplomatik üstünlük manevraları, diplomatların gönderildikleri ülkenin payitahtına girişlerde de meydana geliyordu, İstanbul’a girişlerde durum biraz daha farldı idi; eğer İstanbul’a gelen yabancı ülke diplomatları muhteşem bir merasimle karşılanıyor ve giriş esnasında bando çalmak ve bayrak açmak gibi imtiyazları kullanabiliyorlar ise, bu o ülkelerin diplomatlarımn Devlet-i Aliyye nezdinde muteber tutulduklarının ve devletleri ile ilişkilerin iyi olduğuna delâ­let etmekte idi. Bu durum aynı zamanda, diğer ülkeler nez­dinde gururlanma vesilesi idi. Deniz yolu ile gelen elçiler Çanakkale’de karşılanır ve bunlar için yapılması planlanan İstanbul’a giriş merasimleri, deniz yolculuğunun belirsizliği sebebiyle planlanan günde yapılamamaktaydı.
Tarih, asıl suçluları affetmeyecektir!
Ve Hüseyin sorgusunda, mahkeme ve dava konusundaki düşüncelerini açıklamaya devam ediyor: "...Elli yılın bütün hesabını yirmi gençten soruyorlar. Bununla da kalmayarak, daha ileri gidiyorlar, üç ayda eşi görülmemiş zamların, vergilerin, hayat pahalılığının ve reformları engelleyen parti ve bakanların üstüne örtü çekilerek, dikkatler bizim
Reklam
ÜNAL YALTIRIK Diyarbakır'da İlkokul 8 yaşında herhalde Diyarbakır'a geliyorsunuz, 1940-41 arası... Kabaca 8-12 yaş arasında Diyarbakır'dasınız diyebilir miyiz? Evet. İlkokula orada başladığım için o hesaba geliyor. 8 yaşında ilkokula Diyarbakır'da başladım. Diyarbakır'daki evinizi hatırlıyor musunuz? Nasıl bir evdi?
Nassın otoritesiyle, imamet özel bir bireyde kalmaktaydı; o kişinin halifelik talebinde bulunup bulunmaması­nın önemi yoktu. Bu nedenle İmam Sadık, cemaati yönetsin ya da yönetmesin, zamanın tek meşru imam otoritesine sahip, bir önceki imamın nassıyla tayin edilmiş bir imamın her zaman var olduğunu savundu. Dahası İmam Sadık'ın kendi nassının evveliyatı, Peygamberin vasisi ya da halefi olarak atanan Ali'ye kadar gidiyordu. Peygamberin ilahi buyrukla başlattığı ilk nass, Cafer Sadık'a gelene kadar Hüseyni Alii imam soyunda kalmış­tı.
_İnsan, Meleklerin Cevherindendir. _Nurlu bir cevher, melek gibi marifet-i ilahi ile süslü olunca, elbette meleklerin arkadaşı olur. _İnsanlar görünüşte insana benzeseler de hakikatte halleri başkadır. Kıyamet gününde manalar görünecektir. _İnsanın içindeki ahlakın tamamı 4 kısımdır. Hayvan, canavar, şeytan ve melek ahlakları. _Allah’tan başka
1920 Nisan ayında toplanan San Remo Konferansında da Osmanlı Devleti'nden ayrılan Arap topraklarında manda rejiminin kurulduğu teyit edildi. Bu konu Milletler Cemiyeti Anayasasında da yer aldı. Buna göre ;mandalarda "modern dünyanın ağır koşullarına" henüz ayak uydurmayacak insanlar yaşarlardı. Bu insanlar "tek başlarına ayakta durabilecek duruma gelene kadar" kendilerini yönetecek "ilerlemiş devletlerin" kontrolüne verilirlerdi. Bu suretle, manda sistemi İngiltere ve Fransa'ya kendi kaderini tayin etme ilkesine bağlılık adı altında, Orta Doğu 'da kendi çıkarlarını gözetme ve garantiye alma fırsatı vermeyecekti. Bütün bu gelişmeler, Arapların artık kesin olarak aldatıldıklarının farkına varmalarına neden oldu.
Sayfa 16
Reklam
( Eleştirel bir Bakış )
_Dinde zorlama yoktur. (Bakara 256) _Ama, kim İslamdan çıkıp başka bir dîn'e yönelirse sapkındır ve af yoktur. (İmran 90) _Çünkü, tek gerçek din islamdır. (İmran19) _İslam dışı tüm inançlar batıl ve sapkınlıktır.(Hadis) _İslam hakim gelene kadar kafirlerle savaşın.(Enfal39) _Kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır. (Saff 8)
İbn Abbas der ki : “Mümin olsun günahkar olsun, Allah her kula helal bir rızık takdir ve tayin etmiştir. Kişi bu rızık kendisine gelene kadar sabrederse Allah bu rızkı ona gönderir. Ancak sabretmez de sıkıntıya düşerim korkusuyla haram olan birşeye el uzatırsa, Allah kendisine takdir edilen o helal rızkı da keser.
Sayfa 376 - Ocak YayınlarıKitabı okudu
Ecel Gelmediyse... (⁠•⁠‿⁠•⁠)
Gence emiri Fadlun Ebulesvår'in, Ebulbeşir adlı bir adamı vardı. Onu, Berda adlı bir şehre vali tayin etti. Ebulbeşîr: "Efendim! İzin verirseniz kış gelene kadar gitmeyeyim. Zira Berda'nın havası pek kötü. Bilhassa yaz mevsiminde neredeyse orada kimse olmaz." diye epeyce kelam etti. Bunun üzerine Fadlun: "Böyle bir inanca nasıl vardın? Ölüme gitmiyorsun ya! Hiç kimse eceli gelmeden önce ölmez. Boşuna endişeleniyorsun." diye latife etti. Ebulbeşîr şu cevabı verdi: "Efendimiz, doğru söylüyorsunuz. Elbette hiç kimse eceli gelmeden ölmez. Lakin eceli gelmemiş kimsenin Berda'ya gittiği de görülmemiştir."
KUZU'NUN KANI
"Kardeşlerimiz Kuzu'nun kanıyla ve ettikleri tanıklık bildirisiyle onu yendiler." (Vahiy 12:12) Ruhsal savaşta zafer kazanmak Kuzu'nun kanına dayanır. Kan yalnızca günahların bağışlanması ve kurtuluş sağlamakla kalmaz, Şeytan'ı yenmemizin temelini de oluşturur. Bazıları vardır ki, Rab yolunda olgunlaşmış inanlılar için
Sayfa 87 - AKARSU YAYINLARIKitabı okudu
41 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.