Bilindiği üzere İslamiyetin Altın Çağı diye tabir edilen dönem; Halifeliğin Abbasi Devleti'ne geçtiği yüzyıldan başlayıp 14. Yüzyılın sonlarına kadar devam eder...
İslam dünyası, bahsettiğim bu dönem içerisinde bilimden, kültüre, ekonomiden, siyasete bir çok alanda zirvede bulunuyordu ve bu dönem için İslam Rönesansı demekte yanlış
Fakir Baykurt diyor ki:
"Epeyden beri kafamda gezen bu romanı Mamak Askeri Cezaevinde yatarken geliştirdim. Bitmedi, Ankara Sivil Merkez Cezaevine geçtim. Yapacak iş yok. Yazma olanağı da yok. Ne yapayım? Vurdum voltamı, kurdum romanımı.
Çıkınca da hemen yazdım... Gerçi bu romanda doğrudan doğruya cezaevi geçmiyor. Ama halkımızın
Kadın Filozoflar
Tarih boyunca kadınlar çeşitli alanlarda ilgilenmişlerdir. Felsefe de bu alanlardan bir tanesidir. O dönemler kadınlara ikinci sınıf muamelesi yapıldığı için çalışmaları göz ardı edilmiş, yok sayılmıştır. Orta Çağ’da bilim ve düşünme üzerinde çalışma yapan kadınlar ‘büyücülük’ ve ‘cadılık’ ithamlarında bulunup,
Bu noktada sanırım bir şey itiraf etmem gerekiyor:
Psikanalistlerde - en azından ben - kendi klişelerine yenilebiliyorlar. Tıpkı insanların, psikanalistlerin nasıl olduklarına dair bir fikri olduğu gibi, bizim de bazen hastaların nasıl olduğuna dair bir fikrimiz olur. 25 ile 50 yaş aralığındaki analizanın eğitimli olduğunu ya da hala öğrenim gördüğünü ve buna ek olarak belirli başka özellikleri olduğunu düşünürüz.
Bu yüzyılın sosyal psikolojisinden alınacak en büyük ders şudur: insanın nasıl davranacağını belirleyen, genellikle aslında onun ne tür bir insan olduğu değil, kendini içinde bulduğu durumdur." Stanley Milgram, 1974
“Tamamen yalan olan bir yalanı anlamak ve karşı hamle yapmak mümkün olabilir ancak ; kısmen doğru olan bir yalanla başa çıkmak çok çok daha zor bir meseledir…”