"O esnada şair ilahi olanı her şeyde temaşa etme hasreti duyup gerçekten temaşa edince, bu sefer kendi Ben'ini de ilga yahut ref ediyor; fakat aynı şekilde ilahi olanın içkinliğini (her yerde hazır ve nazır oluşunu) daha mufassal ve hür olarak kendi içinde kavrayıveriyor. Bu suretle onda neşeli bir içtenlik ve muhabbet gelişir; Şarklıya has olan o özgür mutluluk, cömert saadet duygusudur ki Şarklı bunu hamd-ü sena ederken kendi kısmî varlığını tamamıyla ebedi ve mutlak olanda eritir ve her şeyde ilahî olanın huzurunu ve suretini idrak ile hisseder. Bu şekilde bütün varlığını baştan sona ulûhiyet kaplar ve mutluluktan mest olarak Tanrı'da yaşanan bir hayat, mistik kişiyi kendi alanına alıverir. Her şeyden evvel bu münasebetle Celaleddin Rumi'yi yüceltmek lazım gelir; Rückert, insanı meftun eden ifade kudretiyle ondan en güzel numuneler takdim etmiştir. [...] İnsanın kendini hudutsuz bir teslimiyetle O'nunla aynîleştirdiği ve O'nu kâinatın bütün mekânlarında temaşa ettiği, her şeyi O'na istinat ve irca ettiği Allah'a olan aşk burada merkezi teşkil eder. Bu merkezi nokta bütün istikametlere ve her bölgeye doğru genişleyebilir."
Sayfa 187 - Hegel - Estetik Üzerine DerslerKitabı okuyor
Bir kart aldım bu sabah,
Geldiği yer Almanya,
Gönderen Andy,
Biz öyle deriz
Ama asıl adı Andrea.
Bir Türk'e gönül vermiş Andy
Onunla etmiş evlilik yemini,
Bizler gibi Türk olmuş,
Kaknusia'ya şaştı. Yirmi beş yıllık hasreti kendisi çekse şu anda bütün ayıplanmaları ve ases korkusunu bir kenara bırakıp ona sarılırdı. Sarılmaları geciktikçe de ikisi arasındaki aşkın birer hayalden ibaret olduğunu düşünmeye başladı. Bedenden ruha inmiş duygular... 'Leyla'dan geçme faslı!'