Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Emir Timur Giriştiği her işte muvaffak olurken yirmi altı memleketin tacını başına geçirmiştir. Bunlar arasında Çağatay Hanedanı, Türkistan ve Moğolistan'daki Cet Hanedanı, Harizm, Horosan, Tataristan, Irak-ı Acem'de Beni Muzaffer, Irak-ı Arap'ta İlhanlılar ve Hind Hanedanı en mühimleriydi Ülkesi doğuda Çin Seddi'ne, kuzeyde Rusya içlerine, batıda Doğu Anadolu'ya, güneyde Mısır'a dayanıyordu. Kuvvetli cihangirin darbeleri altında hiçbir gücün kuvveti kalmıyordu. Askerlerin sadakati her türlü tasavvurun ötesindeydi. Yalnız canlarını değil, gerektiği zamanlarda mallarını ve ganimetlerini de hakanları yolunda feda ederlerdi. Timur da onlarla birlikte aynı sofrada yemek yerdi. Tasavvur ettiği bir şeyi asla terk etmez, verdiği emri geri almazdı. Kararlaştırdığı şey, onun için icra olunmuş hükmündeydi. Maziye asla teessüf etmez, istikbalden ise emin olmazdı. Ortaya çıkan her türlü hâlleri, metanetle karşılardı. Âlimlere, fakihlere, seyyidlere fevkalâde hürmet gösterirdi. Onların sohbetlerini dinlemek en büyük zevkiydi. Tüzükatı'nda: "Allah dostları âlimler ile devamlı irtibat hâlinde idim. Her işimde onlarla istişare ettim. Bunların hayır duaları bana zaferler kazan- dırdı" demektedir. Girdiği hiçbir memlekette de âlim ve şeyhlerin incitilmesine rıza göstermezdi. Savaş esnasında başarıya ulaşmak için hareketlilik ve şaşırtmaca gibi pek çok harp hilesine başvururdu. O kendisini takdim ederken genellikle “Biz ki, Mülûk-ı Turan; Emir-i Türkistan'ız. Biz ki Türk oğlu Türk'üz. Biz ki milletlerin en kadimi ve en ulusu Türk'ün başbuğuyuz" ifadelerini kullanırdı.
Halid b. Velîd ona iman etmiştir, İkrime b. Ebî Cehil ona boyun eğmiştir, Amr b. el-Âs onun davetini kabul etmiştir, hattâ Ebu Sufyân ve Hz. Hamza'nın ciğerini yiyen eşi Hind, böyle semerelerle gelen bir davetin hak ve doğru olduğunu ilan etmişlerdir. Çünkü onlar hakkı gerçek ha- yatta bizzat gözleriyle görmüşlerdir. İslam, artık onlar için sadece içi boş bir şekilde sunulan davet olarak değil, bizzat tatlı semereleri ve lezzetli sonuçları ile insani hayatta somut bir kisveye bürünmüştür.
Reklam
Tarafe trajik ölümüyle de bilinir. Kardeşi el-Mutelemmis'le birlikte Hire kralı Amr bin Hind'in sarayında içki yarenliği yaptıkları sırada Tarafe'nin krala hicviye söylemesi üzerine kral, iki kardeşi ellerine birer mektup vererek güya ödüllendirilecekleri vaadiyle Bahreyn valisine gönderir. Ellerine verilen mektuplar aslında ölüm fermanlarıdır. Mektuptan şüphelenen el-Mutelemmis, mektubu okuma yazması olan birine okutur ve öldürüleceğini öğrenince Şam'a kaçar. Tarafe ise kardeşinin ısrarına rağmen muhtemelen mektubu okuyan kişinin yalan söylediğini düşünerek mektubu açmadan Bahreyn valisine teslim eder. Mektupta verilen ölüm fermanı, vali tarafından hunharca infaz edilir. 564 yıllarında öldürüldüğünde 26 yaşındadır.
Sayfa 53 - Tarafe bin el-AbdKitabı okudu
" İnəklər dünyanı duyğu, brahmanlar-müqəddəs kitablar vasitəsilə qəbul etdikləri kimi, hökmdarlar dünyanı xəfiyyələrin vasitəsilə qəbul edirlər; qalan insanlar isə-öz gözləri vasitəsilə". Kautilya, hind filosof, b.e.ə. lll əsr
EBU'L-A'LA EI-MEVDÛDÎ
1903 yılında Pakistan'ın Haydarabad Dekkan bölgesinde doğdu. Hind Yarımadası'nın büyük âlimlerinden birine mensub olan Mevdûdî'nin babası, çocuğunu İngiliz sömürge eğitiminden uzak bir eğitimle yetiştirdi. Özel öğretmenlerden aldığı derslerle yetişen Mevdûdî; İngilizce, Arabça ve Farsça öğrendi. 1920'de babasının vefatı üzerine çalışma hayatına atıldı ve 17 yaşında iken Hind Kıtası müslümanlarının büyük bir ilgiyle izledikleri el-Câmiât gazetesinin Yazı-işleri müdürlüğüne getirildi. Daha sonra Tercümânu'l-Kur'ân adıyla bir gazete çıkarmaya başladı. Pakistan'ın bağımsız bir devlet olarak kuruluşundan sonra da Cemaat-i İslâmiyyeyi kurdu ve 1976 yılına kadar bu teşkilatın liderliğini bilfiil sürdürdü. Ebu'l-A'lâ el-Mevdûdî; fıkıh, iktisat, siyaset, tarih, siyer, sosyoloji, kültür tarihi ve Kur'ân ilimleriyle ilgili önemli eserler yazdı. Eserleri birçok dile çevrilen Mevdûdî 1979 yılında vefat etti.
Kalp değişince...
Hz. Hamza'nın karnını deşip ciğerini parçalayan Hind, Peygamber'in yanına yüzü örtülü gelerek İslâm'ı kabul etmiş ve affını istemiş. Hz. Peygamber onu tanımış; fakat tanıdığını belli etmemişti. Hz. Peygamber'in bu tavrı Hind'e o derece tesir etmişti ki Hind, "Bugüne kadar en nefret ettiğim çadır, senin çadırındı. Fakat bugün senin çadırından daha sevimli çadır görmüyorum." demişti.
Sayfa 158 - Buhârî, "Zikru Hind"
Reklam
Muhammed İkbal,İslam dünyasında meydana gelen çöküşün tablosunu şu mısralarla ortaya koymaktadır. "Araplar çöllerinde yollarını kaybettiler, Artık sözlerinde İllallah'ın harareti kalmadı. Mısırlılar Nil girdabına düştüler,muazzam file benzeyen Turanlıların himmet damarları gevşemiş, Osmanlı Devleti,hadisatın pençesi altına düşmüş,ıstırap içinde,şark ve garb onun için dökülen kanlarında lalezara dönmüş. Hind müslümanı midesinin kulu olmuş,kendini beğenmiş,gönlündeki din hissini koparıp atmış."
Muhammed İkbal
Muhammed İkbal
Peyam-i meşri
Habeşistan Denizi’nde yüzü insan yüzüne benzeyen, elleri ve ayakları olan balılardan bahsetmişti. Hiç kimsenin gitmediği denizlere giden, hiçbir geminin geçmediği kıyılarda seyreden balıkçılar, kimi zaman böyle insan suretinde balıklar yakalarlar. Bu balıkların dişileriyle birlikte olanların, insana benzeyen, hem denizde hem de karada yavruları olur. Belki bu denizkızları da çok önceleri insan ile bir çeşit balığın birleşmesinden ortaya çıkmıştır ve o zamandan beri böyle yaratıklara rastlanmaktadır.
güzelim kimin aşkına alıksın şurda bir kötüyü dost mu sanıksın hind ile yemen'den kumaş geliksin söyle kumaşına baha dilber
Sayfa 226
Musul-Kerkük, Felluce, Gazze, Ramallah, Kudüs, Uhud Şehidi Hamza kulağından, Hind'e süs Bedir intikamında Müşrikler'le savaşım.. Bütün Emin Beldeler kısım kısım işgâlde Osmanlı yok! Ben yokum! rezil-rüsvay bir hâlde Eziyor ihaneti, sanki ezilen Arş'ım..
Reklam
Bir güzel şuha dedim iki gözün sürmelidir, Dedi billahi seni Hind'e kadar sürmelidir .. Dedim ateşler yaktı ciğerim oldu kömür, Dedi söndürmek için payime yüz sürmelidir .. Dedim Ey Münevver, nedir bu hiddetin mene, Dedi beyhude yorulma hançerim gönlündedir .. Dedim aşıklara cevrin ne cefadır a sultan, Dedi aşık olanın üstüne at sürmelidir ..
Bütün cəmiyyətlər xəyali iyerarxiyalar üzərində qurulub, lakin bu iyerarxiyalar müxtəlifdir. Bu müxtəlifliyi necə izah etmək olar? Nə üçün ənənəvi hind cəmiyyəti insanları kastaya görə, Osmanlı cəmiyyəti dinə görə, amerikan cəmiyyəti isə irqə görə siniflərə bölmüşdür? Əksər hallarda iyerarxiya təsadüfi tarixi situasiyalar nəticəsində meydana çıxıb və bundan öz maraqları üçün istifadə edən müxtəlif qrupların əmələ gəlməsi ilə nəsillər boyunca inkişaf edərək möhkəmlənib.
Sayfa 158Kitabı okudu
Ahh Düştü Gönlüme
Ya Resûlallah! Senin; canınla, malınla yaptığın mücadeleyi, kelimelerle ifade etmekten bile aciz olan bizlere "ümmetim" diyecek misin " Hesap Gününde", Allah'ın huzurunda? Senin davan için uykuları kaçmayan, rahatları bozulmayan, kalpleri titremeyen, Allah'a ve Resulü'ne karşı utançlarından ayaklarının dermanı kesilip yerlere yıkılmayan, senden görünüp, davan için hiçbir şey yapmayan, Müslüman olduklarını söyleyip bütün hayatlarını İslam'a zıt olarak tanzim eden bu insanlar, senin sancağın altına girmek isterlerse Mahşer Günü'nde onları nasıl takdim edeceksin Rabbine? Sen ey Vahşi'ye ve Hind'e selâmet ihsân eden Yüce Peygamber! Mümin ölüp, sancağının altında haşrolunmak istiyoruz Ekber Allah'ın huzurunda. Bize, bize rağmen şefaat et!
Sayfa 11 - BEYANKitabı okuyor
Sultan Mahmud ile Arslan Yabgu arasında geçen bir konuşma:
Sultan Mahmud: Biz her zaman Hind tarafina, kafirlerle gazaya gitmek mecburiyetindeyiz. Horosan ihmal ediliyor. Sizden ümidimiz odur ki, iki taraf arasında bir akit ve yardım anlaşması olsun, zira bir taraftan kuvvetli bir düşman peyda olursa yardıma ihtiyaç olacaktır. Siz yardımı esirgemezsiniz. Arslan: Sultana bendelikte bizden kusur ve ihmal olmaz.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.