Kuzguncuk, İstanbul'da Boğaz'ın Anadolu yakasında, şirin ve renkli sokakları, asırlık çınar ağaçları ile hem İstanbul'luların hem de şehri ziyarete gelenlerin uğrak yeri olan huzur dolu bir boğaz semtidir. Semtin en belirgin özelliği farklı dinlere inanan insanların uzun yıllar bu şirin semtte iyi komşuluk ilişkileri içinde yaşamış olmalarıdır.
YouTube kitap kanalımda Kara Kitap'ı önerip postmodern romanı anlattım: ytbe.one/5NOJQ_1hmps
"Uykulardasın şimdi bensiz uykularda
Hala İstanbul’dasın ama deniz yok dalgalarda" YYK
Sayısızca kültür, padişah, caz festivali, mimari ve sanat akımı, beyaz yaka, Suriyeli, Suriyesiz, kitap teması, şarkı ilhamı, cami, kilise,
Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine okuduğum Bir Kadının Penceresinden, 1975’in Türkiye’sinde, daha da özele inersek İstanbul’unda geçen bir hikâyeye sahip diyebiliriz.
Oktay Rifat, şairliğiyle bilinen, Garip anlayışının Orhan Veli ve Melih Cevdet’le birlikte üç önemli isminden biri. Romanı okurken o şairane söyleyişi hemen seziyorsunuz.
Romanda
Köşebaşında üçgen kitabevi Nail. Nefis. Daha önce rastgeldiği bir başka kitapçıya benzemiyor.
Giriş kapısının alınlığındaki taş işçiliği. Her yana sinmiş iyi kitap kokusunu içinize çekin. Yaşasın bağımsız kitabevleri.
"Kimin aklına gelirdi ki, adına İstanbul dedikleri kadim şehirde bir sonbahar vakti bombalar patlayacak art arda, görmüş geçirmiş Boğaz bile şaşacak buna, alev alev olacak dört bir yan, Kara kara dumanlar yükselecek göğe, mavi siyaha kesecek. Kim inanırdı ki, o kara günden iki gün sonra 17 Kasım 2003'te; açılacak kapılar, her şey
Merhaba öncelikle arkadaşlar.
Günaydın , iyi günler dilerim
Jale Sancak tanımamda ve bu kitaba beni yönlendiren ve daha birçok kitap öğrendiğim #30501364 eseri bahis etmekten geçmek olmazdı.
Kitap rengarenk İstanbul portresi ve karanlıklara gömülmüş bir o kadar gerçek birbirinden farklı hayatları anlatıyor.
18 Farklı bölge ve hikaye , üslubuyla
Mâvera'ul kütüb bir hikâye anlatmak istediğim... Kitapların ötesinde, insanın içine yakın, insanın kendi'ne yakın... Ben dediğimde aklıma ne geliyorsa benim. İnsan Allah dediğinde aklına ne geliyorsa o Allah değil! İstanbul dediğimde mesela, aklıma ne geliyorsa... derin sokaklar, esmer küfeki taşlarıyla örülü duvarlar, boğaza ninni söyleyen lodoslar, denizin sahibi beyaz yaka martılar, Yeni Camii ve dolunay, Süleymaniye ve günbatımı... Üsküdar'ın altın tozu, Kuzguncuk'u, Beylerbeyi ve Beykozu... Satırdan satıra değil, sadırdan sadra nakledilmiş bir hikâye... bir yanım hayal renkler bir yanım karşıya geçen motorun uğultusu... Dalgalarla dalga geçiyor bir vapuru sımsıkı karaya bağlayan halat... Bir halattan gelen kahkaha sesi beni bana bağlıyor... altın ipliklerle erguvânî bulutları dikiyor yed-i kudret... "Ben" dediğimde iğneyi elime alıyorum... "Ben" dediğimde elimdeki iğnenin deliğinden geçiyorum...