Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
17. yüzyılın büyük Osmanlı vakanü­visi Naima, köçek denen genç oğlanların saçlarını uzatarak, göğüslerini açıkta bırakan giysiler giyerek, kıvırıp raks ede­rek şarkılar söylediklerini, bunları seyredenlerin kendinden geçtiğini anlatıyordu. Aynı şeyler şimdi de oluyordu. Pop müziğine oryantal ritimler katan oğlan şarkıcılar yine aynı giysilerle, kadınca kıvırıyorlardı vücutlarını ve toplum bun­lara bayılıyordu. Geçenlerde halk arasında yapılan bir anket­te, yılın erkek şarkıcısı olarak bir eşcinsel, yılın kadın şarkı­cısı olarak da cinsiyet değiştirerek kadın olan bir erkek se­çilmişti...
Sayfa 64 - Doğan KitapKitabı okuyor
Kullanış Türkçe'sini anlamayacak, liseyi bitirdiği halde "zaruret" kelimesinin ne mânâya geldiğini Güzel San'atlar Akademisinde hocaya soracak kadar günlük dilini bilmeyen bir neslin Fuzuli'den ve Bakî'den değil, Şinasi'den ve Namık Kemal'den de değil, Tevfik Fikret'ten ve Ahmed Haşim'den anlamasına imkân yoktu. Bu nesil Naima'yı nasıl okuyacak, hattâ Halid Ziya'dan ne mânâ çıkaracak da edebiyat tarihinin en yüksek nesir örneklerine göre bir edebî terbiye alacaktı? Onun tam ölçüde anlayabileceği Türkçe Karagöz gazetesinin muhaverelerinden ibaret kalmayacak mıydı? Bu zaruretin şuuruyla yapılan edebiyat programları kısırlaştı ve içinden çıkılmaz tezadlarla doldu.
Reklam
"Bilmezsin, bu Hidayet ne hokkabazdır. Kimse yokken Naima okur, misafir gelince elinde Plutarkos'la karşılar. Gece saraya söver, gündüz saraydan ihsan alır. Salonlarını döşeyen antika eşyalar gibi konağına aldığı misafirlerde de damga ve üslup arar; Hidayet'in konağını biraz da misafirleri döşer."
Sayfa 60 - oğlak
“Gündelik yaşam olimpik bir sanattı ve Naima az önce diskalifiye olmuştu.”
On yedinci yüzyılda bütün Fransız aydınları saray etrafında toplanmış, ‘Akademi’ kurulmuş, dil ayıklanmış ve strüktür bakımından, zamanımıza kadar, büyük bir değişiklik geçirmeden devam eden Fransızca billurlaşmıştır. Lise tahsili gören her Fransız Moliére'i, Corneille'i aşağı yukarı anlar. Yeni harflerin kabulüne kadar her idadi mezunu Türk de Fuzuli'yi, Baki'yi, Naima'yı rahat anlardı. Kaldı ki şiirin her edebiyatta kendine has bir dili vardır. Valéry'yi, Mallarmé'yi, kaç bahtiyar anlar? Hangi Fransız aydını bir "Légende des Siècles"i lügat karıştırmadan, bütün kelimeleri, bütün imajlarıyla kavrayabilir? Bu bir kuşak meselesi değil, bir kültür meselesidir.
Sayfa 70 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Önsözden
İbn Haldun'u Batılılardan önce, Türkler keşfetmiştir desek yeridir. Taşköprizâde'nin, Kâtib Çelebi'nin, Naîma'nın Mukaddime'den istifade ettikleri anlaşılmaktadır.
Reklam
Naîmâ, Yahya Efendi'ye dair bir yığın fıkra anlatır. En güzel ve devri için mânalı olanlardan biri de şeyhülislâmlığından sonra yakın dostlarına söylediği “Riyakâr insanların bazı iyilikleri bulunduğunu şimdi anladım.” sözüdür. "Halk riyayı seviyor, mürâi olmayandan ne korkuyor, ne de utanıyor. Onun için başlangıçta yüz vermediğimiz bazı mürâileri sonunda yüksek vazifelere getirmeye mecbur kaldık!" diyen hakîm şeyhülislâm riyâyı “şerrin gizli menzilidir" diye tarif eder. Molière'den çok ayrı bir davranış! Bu satırları ve benzerlerini okurken insanın Osmanlı tarihi için gizli din ve gizli ahlâk diyeceği geliyor. Şurası var ki Yahya Efendi'den çok evvel riyâ, cemiyet hayatında asıl rolü olan ithama başlamıştı.
Sayfa 179
Türklerin ilgisini çektiği düşünülebilecek Otuz Yıl Savaşı, daha çok eski bir tarihçenin çeviriyazımından oluşan birkaç sayfayla geçiştirilmiştir; o kadar ki vakanüvis düzeltmeye bile tenezzül etmemiştir: IV. Felipe'den bahsederken "bugün ha.la İspanya Kralı'dır" der. Kral Felipe, Naima on yaşındayken, 1665 yılında ölmüştür. Osmanlıları dış dünyayı bu hep yaptıkları gibi küçümsemeleri ile Amerikan İç Savaşı'ndan 1863-64 Polonez ihtilaline kadar birçok meseleyi duyuran ve tartışan 1860'ların Türkçe gazeteleri arasındaki zıtlık çok çarpıcıdır.
Gaziler kaçanları takip ederek Kanije Ovası'nı insan cesedinden adeta geçilmez bir hale getirdiler. Yine tarihçi Naima'nın yazdığına göre o gün Tiryaki Hasan Paşa'nın huzuruna getirilen düşman kellelerinin sayısı otuz bini geçiyordu.
Naima gibi büyük bir tarihçinin söylediği bu söz, kesinlikle doğrudur.
257 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.