Ve anladım ki büyük bir gürültü patırtıyla yozlaştırılmış ve dünyanın kirli düzenini öğrenmeye zorlanmıştım.Bunları şimdi unutuyorum,ve yeniden adeta küçük bir çocuk gibi oluyorum ki Tanrı’ nın Krallığı ‘ nın bir parçası olabileyim
"Tanrı'nın Krallığı" insanların bekleyeceği bir şey değildir: Dünü yoktur, öbür günü de, "bin yılda" gelecek de değildir. O bir yürek deneyimidir, o her yerdedir ve hiçbir yerde değildir...
Mezopotamya'nın Sami kabileleri ve halkları Sümer tanrısı Enlil'e Marduk veya Bel (efendi") adını verdiler . Efsaneye göre Marduk, bilgelik tanrısı Haya'nın oğluydu .Tanrılar Konseyi'nde "yüce" olarak tanınan Marduk, canavarlara ve kaos tanrılarına karşı savaştı, liderleri Tiamat'ı bir düelloda öldürdü , devasa cesedinden cenneti ve yeri yarattı , hain ve asi tanrının kanını karıştırdı . Kingo kilden tanrılara hizmet edecek insanları yarattı. Yeni Babil Krallığı'nın kuruluşundan sonra (MÖ7. yüzyılın son çeyreği), hükümdarlarının Mezopotamya'da güçlü bir merkezi yönetim oluşturmasıyla Marduk kültü tektanrıcılığa doğru bir eğilim gösterdi. Tüm antik yerel tanrıların Marduk'un çeşitli enkarnasyonlarının tezahürleri olduğu ilan edildi (yaklaşık 50 tanrı) adı taşıyordu.
Her ne kadar Marduk, Sami toplumlarının tanrısı ise de ismi Önasya Aryan dilindendir. Mar-Mer:Adam ,Duk- Dek : Kişiye özgü manası taşır. Yani Marduk, adamların hası olarak tanımlanabilir.
Marduk, aynı zamanda toprağın işleticisi ünvanı ile Mezopotamya toprağının baş işleticisi olarak kabul görür.
Marduk tarım simgesindeki Bel ( üretimi ve erkekliğini simgeler).
Eşi olan İştar ile simgelenen bel-kalp tasvirleri de iki kutsal insanın birleşmesi manasını verir.
Önasya Aryan Sovyet Ansiklopedisi, Mezopotamya Tarihi
Ayasofya, her zaman şeriatçıların bir bahanesi ve kavga nedeni oldu.
Neydi Ayasofya'nın önemi?
Bu kavga daha ne kadar sürecekti?
Bu soruların yanıtını biraz daha net alabilmek için tarihe bakmak
gerekiyor.
Ayasofya, 24 Ekim 1934'te, Atatürk'ün emri ve Bakanlar Kurulu
Kararıyla müzeye çevrildi. Aradan geçen 60 yıl boyunca,
Treatland'da o gün de her şey bir önceki gün gibiydi...
Tek bir şey dışında.
Soytarı sabaha kadar uyuyamamış yatağında bir o yana bir buyana dönüp durmuştu. Sabahın yaklaştığını haber veren horozların ötüşüne ilk kez bu kadar çok sinirlenmişti. Nedendir bilinmez çocukluğundan bu yana pek de haz etmezdi horozlardan ve horozları anımsatan
N. G. Kabal
Hepimiz Gökyüzü Olmak İstedik - Krallar Ve Soytarıları
Bu serinin en sevdiğim kitabı diyebilirdim, tabii diğer iki kitabı da çıkmış olsaydı. Ama bu kitabın yeri bende muhtemelen ayrı olacak çünkü karakterlerin gelişimi -özellikle Nova- ve kitabın gidişatı için önemli olan detayların ortaya çıkması açısından oldukça önemli ve bir o