Tutku tıpkı içimizdeki geçici ve farklı bir kişilik gibi diğer kişiliğin yerini alır ve onun daha önce kendini ifade etmekte kullandığı değişmez işaretleri yürürlükten kaldırıverir.
“Neyinden hoşlanmıyorsun bu hayatın?”
“Bitmek bilmeyen koşuşturmasından, ufak tefek, adi tutku oyunlarından, özellikle de açgözlülüğünden, birbirinin yolunu kesme hırsından, dedikodularından, iftiralarından, birbirini çimdiklemelerinden, birbirini şu tepeden tırnağa süzmelerinden… Konuşmalarını dinlerken başım dönüyor, aptallaşıyorum. Bakınca doğru dürüst, aklı başında biri sanıyorsun adamı, konuşmasını duyunca şaşırıyorsun: ‘Falancaya şu kadar verdiler, filanca kirasını aldı.’ Biri bağırıyor öteden: ‘Olacak şey değil, ne kirasıymış, aldığı?’ Bir başkası şöyle diyor: ‘Falanca dün akşam kulüpte çok para kaybetti; filanca üç yüz bin kazandı!’ İnsanlık nerede burda? İnsanlığın yüceliği nerede? Nereye gizlendi insanlık, parçalanıp nereye gitti?”