Hakkın ve Resûlünün ismi ile beraber zikredilen Peygamber Hz.İbrahim, evinde bir fukara bulunmadan yemeğe el sürmezdi. İki üç gün bir fukara gelmezse Hz. İbrahim (Acaba bir hatam zuhura geldi bende ki, Allah bana bir fukara göndermedi) der.ken, ertesi günü kapı çalınır. Açtığında saçı sakalı birbirine karışmış toz toprak ve kir içerisinde bir adamla karşılaşır. Adamın bu halini gören İbrahim peygamber, onun islâm olmadığını derhal farkeder ve sorar (Hangi dindensin sen) Adam «Mecûsiyim, ateşe taparım» der. İbrahim «aleyhisselâm» bunun üzerine onu bu putperestlikten çıkarmak, Allaha şirk koşmasına mâni olmak için adama hitaben: (Ben, hem Allaha şirk koşan, hem de bu halde dolaşan bir küfr ehline yardım edemem, git tövbe istiğfar et İslâm ol, üstünü başını temizle. O zaman gel, kapım açıktır) dedi ve ihtiyarı, mahrum gönderdi. Yalnız kaldığında İbrahim Peygambere, hitabı izzet geldi ki, şöyle buyruluyordu:
(Ya İbrahim! Ben Allahlığımla, bana isyan ettiği, hattá yegane affetmediğim bir günah olan, bana şirk koşmasına rağmen, onun rızkını kesmezken, sana ne oldu ki, kul iken onu bir lokma ekmekten mahrum olarak gönderdin. Hemen git ve onun gönlünü yap. Şayet bunu benim rızam için yapmayıp, nefsin için yapsa idin, seni Haliliyetimden silerdim) buyurdu.
Hz. İbrahim bu emr-i ilâhiyi alınca, yollara düşüp garibi Medine'de bulmuş, kendisini taltif ederek hanesine götürüp, karnını doyurmuş, gönlünü almış, aynı zamanda bu inceliği sezen müşrik ateşe (sanem) derken, bir anda (Allahussamed) demiş, îmanla müşerref olmuştur.