Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Her an ölümle yüz yüze kalabilirim. Ama yaşayabildiğim sürece ölümü karşılamaya gitmem gerekmez. Bir gün ister istemez ölümle karşılaşacağım; bu önemli değil. Önemli olan benim yaşamamın veya ölümümün başkalarının yaşamını nasıl etkileyeceği...
Ermeniler yedi yüz insan kesmiş...
Rusların çekilmesini müteakip, Ermenilerin en çok zulüm ettikleri yerlerden biri de Erzincan. Vaktiyle 20.000 nüfusu olan kasabada şimdi üç dört bin kişi bile yok. Rusların istilasından sonra kasabada, kalanlar ise fakir ve aciz halk. Bunların da yedi yüze yakın kısmı Ermeniler tarafından kesilmiş, öldürülmüş, yakılmış ve kuyulara atılmış.Kasaba, Osmanlı ordusu tarafından şubat ayında kurtarılmış. Ölülerin toplanılması hâlâ devam ediyor. Bu korkunç kan ve sefalet manzarası karşısında, karlı dağlar, bahara hazırlanan ovalar, henüz çiçeklenen ağaçlar, sessiz ve cansız. Fırat yine sedâsız, mütevâzi ve vakûr şekilde yoluna devam ediyor, kuşlar gene harabeler ortasında melül ve malızun düşünüyor. Talihsiz Erzincan'lıların yanık, dokunaklı kürdî makamlarda söyledikleri türküler, şimdi hakikaten yerini bulmuş. Bu gün o türküler söylendiği, o hazin nağmeler yurtlarına dönen felaketzedelerin dilinden işitildiği zaman üzülmemek elde değil. Vardın ki yurdundan ayak göçürmüş Leylâ gitmiş ıssız kalmış otağı Camlar şikest olmuş, meyler dökülmüş Sâkiler meclisten kesmiş ayağı.
Reklam
İnsanın kendisini dinlemesi çok güçtür. Çünkü bu sanat, modern insanda pek ender rastlanan bir başka yeteneği, kendisiyle yalnız kalabilme yeteneğini gerektirir. Biz, gerçekte 'yalnız kalma korkusu'na kapılmış bulunuyoruz. En sudan ve giderek en iğrenç beraberlikleri, en anlamsız etkinlikleri bile kendimizle yalnız kalmaya yeğ tutuyoruz. Kendimizle yüz yüze gelme olasılığından korkar gibi görünüyoruz. Bu, acaba kendimize kötü bir arkadaş olacağımız duygusundan mı doğuyor? Öyle sanıyorum ki kendimizle yalnız kalma korkusu daha çok bazen çok iyi tanıdığımız, ama bize öylesine yabancı birini görmenin bizde yarattığı dehşetle kuşatılmış bir utanç duygusudur. Böyle bir durumda korkuyor ve kaçıyoruz. Bu yüzden, kendimizi dinleme fırsatını kaçırıp törelbilincimizi bilmezlikten gelmeyi sürdürüyoruz.
Firavun ile Yüz Yüze
Batar, çıkar, gideriz, çâresiz, yorulsak da.
Sayfa 615 - Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2021Kitabı okudu
(Yaşar Kemal'in İnce Memet'te) El attığı "topraksız köylü" sorunu kuşkusuz gerçek bir sorundur, ama konuya yaklaşımına ve işleyişine gerçekçi diyemeyiz. İnce Memet gerçek dünyayı değil, insanların özlemlerine karşılık veren, kötülerin cezalandırıldığı, yoksulların bolluğa kavuştuğu ideal bir dünyayı dile getirir. (...) 12 Mart romanı ise, dediğim gibi, gerçek yaşamı olduğu gibi aktarmak peşindedir. Masal, halk hikayesi, destan gibi türlerden yararlanmaya bakmaz. Yazarın okur açısından yeni olan çarpıcı bir dünyayı ona açması, onu pek bilmediği çıplak gerçeklerle yüz yüze getirmesi, 12 Mart romanlarının o dönemde çok okunmasının nedenlerinden biri olsa gerek. Ne (var) ki bu sınırlı konu, yeniliğini yitirmeye mahkumdu. Ayrıca estetik yönün de ikinci plana atılması, 12 Mart romanını belli bir dönemde ilgiyle ama sonra ancak tarihsel değeri için okunan sosyolojik romanlar sınıfına kattı.
Sayfa 16 - İletişim Yayınları, 2. Baskı, 1994, İstanbulKitabı okudu
Söz Taşıyan = Odun Taşıyıcı
Denildiğine göre,söz gezdirenler, koğuculuk yapanlar,şeytanın verdiği zarardan çok daha fazlasını verirmiş.Çünkü şeytan görevini hayal ve vesvese yoluyla yaparken koğucular bunun alenî ve hatta yüz yüze yaparlar.Yüce Allah bir ayet-i kerimesinde "Odun taşıyıcı" (Tebbet 111/4) demiştir.Tefsir âlimleri Ebû Leheb'in karısının yaptığı bu işten, yani odun taşımadan maksadın, koğuculuk ve söz taşıma olduğunu söylemişlerdir.Koğuculuğun,odun diye adlandırılmasına gelince, koğuculuk düşmanlık ve savaş sebebidir.Odun nasıl ateşin alevlenmesi için bir sebepse koğuculuk da düşmanlığın ve fitnenin sebebidir.
Reklam
İnsanoğlu hayat tarafından mücadeleye zorlanmak ister ve bizler bu zorlukları karşılayıp onlarla başa çıkmak için gerekli enerjiyi elde etmek üzere uyarılmayı arzu ederiz. Derin tatmin uyarılma döngüsünün tamamlanma- sıyla elde edilen meyvelerden biridir. Bu döngü şuna benzer: zorlanır ya da tehdit ediliriz ve uyarılmış oluruz; bu uyarılma zorluk ya da tehditle yüz yüze gelmek üzere hareketlendiği- mizde tepe noktasına ulaşır; sonra uyarılma aktif bir şekilde kırılır ve bizi terk ederek sakin, dingin ve tatmin olmuş bir hal almamızı sağlar. Travmatize olmuş kişiler uyarılma döngüsüne dair derin bir güvensizlik taşırlar; bunun için de genellikle haklı neden- leri vardır. Travma kurbanları için uyarılma ile korkudan hareketsiz kalmaya dair o aşırı bunaltıcı ve boğucu deneyim birbiriyle bağlantılı iki şeydir. Bu korku yüzünden travmatize olmuş kişiler uyarılma döngüsünü tamamlamaktan kaçınır, bu döngüyü engeller ve korku döngüsünde sıkışıp kalırlar. Trav- ma kurbanları için anahtar çözüm basit bir doğa kanunuyla yeniden haşır neşir olmaktır. Yükselen şeyin aşağıya inmesi gerekir. Uyarılma döngüsüne güvenebildiğimizde ve onunla birlikte akabildiğimizde travmanın iyileşmesi başlar.
•• Doğru düşünmek için, sana düzinelerce ceset yetmiyor mu? Milyonlarca cesetle yüz yüze gelince mi insanlığın ancak uyanıyor? ••
Sayfa 71 - Cem Yayınevi
"AĞABEY: Bir yüze bakarsın, bir hayale kapılırsın... Ama gözünü açıp kapayana kadar hayal kaybolur... Hayal artık aklında, ama doğru mu ya? Her zaman yanında olmalı, aklında değil... Yoksa yanarsın..."
Sayfa 48 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
" Bunların hepsini biliyorum. Hem yorgun hem susuz hem de hiç tanımadığınız bir toprak parçası üzerindeydiniz. Bu şartlar içinde size saldırmayı düşünmedim bile. Sizi fırsatlardan istifade ile değil, yüz yüze çarpışarak mağlup etmek istedim. Mağlup da ettim öyle değil mi?"
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.