Orta Çağ köylüsünü mü, 1950’lerin Türk köylüsü ve köy yaşantısını mı okudum emin değilim. İnsan şaşıp kalıyor, nasıl yani, nasıl bu kadar kötü şartlar olabilir diyor. Eh şehirli için pek anormal bir yorum değil elbet. Annemiz babamız, onların anne ve babaları zaten bu yokluğu bir şekilde görmüştür. Yokluk derken, gerçekten yokluk.
Köy
Allah kelamını ruhlarına kuvvet kaynağı değil de seslerine sermaye yapan hoca, hafız ve mevlithan zümresini İslam dünyasının sahipleri olarak düşünmenin bile bir felaket olduğu devrimizde kırkbin köyün ruhunu bu ellere teslim etmenin mesuliyetini hep omuzlarımızda taşıyoruz.
Bursa’da tanıştığım bir kitapçıya gittim.
-“İngilizce ders verilir.” diye bir kağıda
yazsam da, sizin dükkanın camına
kağıdı yapıştırsam, nasıl olur?
-İş çıkmaz! dedi.
İhsan Oktay Onar'ın bu muhteşem kitabında tek eksik olan bir sözlük. Bu kitap kelime dağarcığınızı geliştiriyor...
İhsan bey'in bu kadar kelimeyi nasıl öğrendiğini merak ediyorum doğrusu. Bir elimde kitap, Bir elimde tablet. Tableti sözlük olarak kullanıyorum. Şu an itibari ile 10 sayfalık bir sözlüğüm oldu. Bu sebeple bu kitabı bitirmek öyle
«...namaz dualarını belletti mi, harman kalkımında üç ölçek ekin alıyor her çocuğun babasından. Eğer hafız ederse, bütün harman Hocanın! Artık kuzusu, tavuğu, yağı, yumurtası, fitresi, zekâtı da caba...»
ŞUBAT AYI HİKAYE ETKİNLİĞİ
#104029280
Merhaba. Mahmut Hocanız bu konuşma için beni ilk davet ettiğinde acaba insanların benim için vakitlerinden ayıracağı kadar ne başardım diye çok sorguladım kendimi. Sürekli cevap aradığım sorulara bir yenisini eklediği için öğretmeninize teşekkür ederim. Bugün 27 Mayıs 2051