Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dışarıda aradığımız aslında içimizde!..
Evren aslında büyük bir beyindir… Hatta insandaki beyin sinirleri (nöronlar) arasında ve evrendeki yıldızlar arasında çekilen fotoğraflara bakıldığında, bilimadamlarının gördüğü aradaki muhteşem benzerlik araştırmacıların gözlerini kamaştırmıştır… Ne muhteşem değil mi? Her şey, dışarıda olduğunu düşündüğümüz her şey, aslında beynimizin içindeki dünyamızda oluşmakta… Bizse dışarıdakilere bakarken asıl hazinenin mevcut olduğu, dışarıda gördüğümüzü sandıklarımıza kaynak olduğu içerimizdeki hazineden mahrum olmaktayız… İroni bu değildir de nedir? Cahiliz cahil… Ve maalesef nankör…
Sayfa 459Kitabı okudu
Aradığımız nedir aslında? Övgü ve yaltaklanma ile egonuzu beslemekse önemli olan, başarısızlığa, korkuya ve düş kırıklığına mahkumsunuz demektir.
Reklam
_Leviathan, her şeye egemen olan Devlet, büyük bir Ejderha, ölümlü bir Tanrı’dır. Leviathan, tüm bireylerin bedenselleşmiş biçimidir ama yapay bir bedendir. Devlet’in var olma amacı Güvenlik ve Barış’tır. Savaş gelmeden büyük bir Canavar yaratılır ve kanatları altına sığınılır. Bu büyük Leviathan‘ın doğması demektir. Herkes hemfikir olduğunda
Biz Kimiz ?
Mutlu olmanın, huzurun ve bir tutam sevincin pe­şinde değil miyiz bunca yıldır? Her hareketimizin asıl sebebi aslında bu değil mi? Güzel kıyafetler giyerek, iyi arabalara binerek, lüks evlerde oturarak aslında ken­dimizi iyi hissetmek istemiyor muyuz? İstiyoruz elbet­te. İstiyoruz istemesine ancak bu arayışın karşılığında verdiğimiz bedellere bir bakın. Hepsi maddi şeyler. Hepsi kendimizi iyi hissedebilmek adına aldığımız ürünlerin karşısında kesilmiş faturalardan ibaret. Ve bu faturaların miktarıyla ölçmeye çalıştığımız sözüm ona “mutluluklarda donatılmış etrafımız. Biz gerçek­ten bedel ödemenin tam olarak ne olduğunu, nasıl bir anlama geldiğini kavrayabildik mi? Böylesine bir kay­bolmaya gerçekten cesaretimiz var mı ki bulmalara ve hatta belki de sonucu belirsiz aramalara kalkışıyoruz? Bu bulmanın karşılığında hangi bedeli ödeyecek, hangi İsmail’imizden vazgeçeceğiz? Her şeyden önce aradığımız şeyin ne olduğunu bi­liyor muyuz? Mutluluk tam olarak nedir ki onu satın almaya çalışıyoruz? Huzur nasıl bir nesne ki ona mad­deyle paha biçip neyse fiyatını vermeye kalkışıyoruz? Bizler peşine düştüğümüz bu şeyin tam olarak ne oldu­ğu bilgisine erişebildik mi? Biliyorum zor sorular bunlar. Ancak tüm bu soruların zorluğu da yine bizden kay­naklanmaz mı? Soruyu soran da o soruya cevap verecek olan da yine bizler değil miyiz? Peki ama biz kimiz?
Sınırlar
Fikri pek sorulmamış,çok önemsenmemiş bir neslin çocukları olarak bugünün yetiskinleriyiz.Hayatımızla ve hatta bireysel ihtiyaçlarımızla ilgili çok fazla fikrimiz sorulmamış.Çiçek olarak sınıfta oturmanın meziyet olduğunu düşünerek büyüdü çoğumuz.Ne istersin?Senin fikrin nedir?Bu gibi soruların fazlaca lüks olduğu bir zamana aitiz.Birisi bize aç mısın diye sorduğunda annelerimizin gözünün içine bakıp aç mıyım diye sorguladığımız ve onay aradığımız o sahnelerin baş oyuncularıyız.Ve aslında gayet iyi olduğumuzu haykırsak da,terlikle dize gelen çocuklar olduğumuzu ve bunun yararını gördüğümüzü söylesek de çocuklarımızı yetistirirken yaralarımız da açığa çıkıyor.Sanki çoğunlukla kendi çocukluğumuzu telafi etmeye çalışıyoruz.
Peki ama biz kimiz?
Mutlu olmanın, huzurun ve bir tutam sevincin pe­şinde değil miyiz bunca yıldır? Her hareketimizin asıl sebebi aslında bu değil mi? Güzel kıyafetler giyerek, iyi arabalara binerek, lüks evlerde oturarak aslında ken­dimizi iyi hissetmek istemiyor muyuz? İstiyoruz elbet­te. İstiyoruz istemesine ancak bu arayışın karşılığında verdiğimiz bedellere bir bakın. Hepsi maddi şeyler. Hepsi kendimizi iyi hissedebilmek adına aldığımız ürünlerin karşısında kesilmiş faturalardan ibaret. Ve bu faturaların miktarıyla ölçmeye çalıştığımız sözüm ona “mutluluklarda donatılmış etrafımız. Biz gerçek­ ten bedel ödemenin tam olarak ne olduğunu, nasıl bir anlama geldiğini kavrayabildik mi? Böylesine bir kay­ bolmaya gerçekten cesaretimiz var mı ki bulmalara ve hatta belki de sonucu belirsiz aramalara kalkışıyoruz? Bu bulmanın karşılığında hangi bedeli ödeyecek, hangi İsmail’imizden vazgeçeceğiz? Her şeyden önce aradığımız şeyin ne olduğunu bi­liyor muyuz? Mutluluk tam olarak nedir ki onu satın almaya çalışıyoruz? Huzur nasıl bir nesne ki ona mad­deyle paha biçip neyse fiyatını vermeye kalkışıyoruz? Bizler peşine düştüğümüz bu şeyin tam olarak ne oldu­ğu bilgisine erişebildik mi? Biliyorum zor sorular bunlar. Ancak tüm bu soruların zorluğu da yine bizden kay­naklanmaz mı? Soruyu soran da o soruya cevap verecek olan da yine bizler değil miyiz? Peki ama biz kimiz?
Sayfa 103Kitabı okudu
Reklam
Fromm'a göre aslında aradığımız, beklediğimiz, bizim için rol model olan anne-baba sevgisiydi. Fromm, her ilişkiden beklentinin ailemizden aldığımız sevginin karması olduğu sonucuna varıyordu. Fromm öldükten sonra naaşının yakılmasını ve kül lerinin yerdeki göle atılmasını istiyor. Böylelikle gölün tamamı Fromm'un mezarı hâline geliyor.
Düşüncelerimiz, enerjiyi bir noktaya yönelten bir lazer tabancası gibidir. Bir ampulun ışığı ile bir lazerin ışığı arasındaki en önemli fark, yayılmadadır; birinde fotonlar, her bir yöne uçuşur, diğerinde ise bir noktaya yoğunlaşır. Aynı bu şekilde, düşünce gücümüz de her zaman ve her yerde mevcut olan enerjiyi yönlendirir ve bu enerjinin belli
Hayali Şüpheyi Aşmayı Öğrenmek Şimdi yazacaklarımı gözünüzde bir canlandırın. Sizi bir odaya alıyorlar, içeride tek bir masa var. Masanın üstünde üç eşya: bir kutu raptiye, bir kutu kibrit ve bir de mum. Size sadece tek bir göreviniz olduğu söyleniyor: mumu duvara monte edeceksiniz. Zaman sınırı yok. Ne yaparsınız? Gestalt psikoloğu Kari
Bugün daha erken saatlerde, Larry Yaefer “Yaşam Nedir?” konulu konuşmasının sonunda, benim bilmediğim bir şeyden, özel bir alan olan el yazısının tanınmasından söz ederken bunu düşünüyordum. Aklımdan şöyle tuhaf bir düşünce geçti: Yaşamın ne olup ne olmadığını, sınırının nerede olduğunu çözmeye çalışmanın, el yazısının nasıl tanındığıyla ilginç
Sayfa 227Kitabı okudu
Reklam
Aradığımız nedir aslında? Övgü ve yaltaklanma ile egonuzu beslemekse önemli olan, başarısızlığa, korkuya ve düş kırıklığına mahkumsunuz demektir..
Aradığımız nedir aslında?
Övgü ve yaltaklanma ile egonuzu beslemekse önemli olan, başarısızlığa, korkuya ve düş kırıklığına mahkumsunuz demektir.
Sayfa 93 - Akaşa YayınlarıKitabı okudu