12 yıl, tecavüz mağduru 21 kadın, Suna Aras... Evet bitirdim. Her ne kadar kolay olmasa da. 4 güne bitirmek için çırpındığım kitabı Suna yazarken 12 yıl nasıl dayanmış bilmiyorum.
Kardeşini Doğurmak kitabında Büşra'nın Suna ile röportajı vardı. Kitabın ismini orada gördüm, okumaya karar verdim, okudum. O
Bugün biten ikinci kitap. İkisi de birbirinden güzel, anlamlı, hafızama her yönüyle kazınan eserler...
Bir adadan bahsedildiğini zannederek başladım okumaya, ancak anlatılan bir adamın öyküsüymüş meğer; yanılmışım.
Kralın kapısına gelip bir tekne isteyen, nedeni sorulunca da 'bilinmeyen ada' aradığını söyleyen ve denizcilikle alakası olmayan bir adamın öyküsünü okuyoruz bu kez. Bir temizlikçinin de katılmasıyla iki kişi oluveriyorlar. Adayı ararken, kendisini de aramaya başlıyor adam. Belki de baştan beri aradığı budur adamın.. Herkesin 'bilinmeyen ada' kalmadı demesine inat, kraldan kaptığı karavelayı hiç düşünmeden karar kapısından çıkıp kendisi ile bilinmeze giden temizlikçi kadın ile yaşanabilir bir yere çeviriyor adam. Artık tek başına olmadığını bilerek açılıyor denize ve aramaya başlıyor bilinmeyen adayı.
Yine bir ülke ismine, kişi ismine rastlamıyoruz ve yine virgüllerle bölünen diyaloglar okuyoruz ama yine bunu çok seviyoruz. Nasıl sevmeyelim böyle güzel yazılırsa bir kitap!
Okuyoruz, kapatıyoruz kapağını kitabın ama yine de düşünmeden edemiyoruz; acaba adayı buldular mı? Kadın ve adama ne oldu? Karar kapısından çıkmakla ne kazandı kadın ya da neyi kaybetti bilmeden? Bilinmeyen ada var mıydı gerçekten? Yoksa sadece gerçeklerden kaçmak için bir neden miydi bilinmeyen adayı aramak?
Beğenerek, bitmesin isteyerek okunmalı. Çünkü bunu hak ediyor bu güzel eser...
Sevgi Soysal, hoş geldin. Seni tanıdığıma çok memnun oldum. Bu 1k bana çok şeyler kazandırdı biliyor musun? İşte onlardan biri de sensin Sevgi Soysal...
Tante Rosa'yı okurken seni merak etmemek haksızlık olurdu. Meğer ne çok çekmişsin. O kısacık ömrüne ne çileler sığdırmışsın. 40 yaşında meme kanserinden ölmek! Nasıl bir haksızlıktır!
"Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit bilimdir, fendir. Bilim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalâlettir."
Mustafa Kemal Atatürk
"Bazı aşklar bitmesi için yaşanır.
Bazı doğum günleri kötü geçer.
Bazı Romeo'lar Juliet'leri iplemez.
Boşver. Kim aşktan ölmüş ki!"
İncelememe büyük şair, kıymetli dostum merhum Derman İskender Över'in -namı diğer Küçük İskender- dizeleri ile başlamak istedim. Aşktan kim ölmüş ki! Aşk öldürür mü, senin için ölürümler
Uzun zaman önce okuduğum fakat yazma fırsatını yeni bulduğum kitap..
Kılıç güç demektir, güçte adaletin düşmanıdır.
Kitap 3 menkıbeden oluşuyor: Rahel Tanrı'yla Hesaplaşıyor, Üçüncü Güvercinin Hikâyesi ve Ölümsüz Kardeşin Gözleri.
Menkıbelerin hepsi birbirinden güzel.
Zweig'ın eserlerinin neredeyse tümünde olan melankolik ruh halinden bu kitapta eser yok. Aksine insana umut aşılıyor diyebilirim. Bazen hayatın olağan akışındaki kederler bizi hüzünlü şeyler okumaktan alıkoyabiliyor.
Din ve tanrı'yı aramak konularına Zweig gözüyle bakmak, kendisine inandığı için hata yaptığını tanrının yüzüne haykıran Rahel'i okumak, üçüncü güvercinin inancını ve bağlılığını kaybetmesini izlemek, virata'nın günahsız diye girdiği her yoldan bir günahla çıktığını görmek ve bunları sadece 70 sayfa içinde yapabilmek.. harika okunması gereken eser..