Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
1880'li yıllarda ticaretin gelişmekte olduğu bir anadolu kasabasında gündelik hayatı olabildiğince gerçek anlatan nadide eserlerden. benzer konulara değinen araştırma kitaplarından ayrılan yanı yazarının bizzat o dönemi görerek yazması. olumsuz diyebileceğim yani ise üslubun, cümlelerin günümüz diline uzaklığından dolayı akıcı olmaması. belki de çevirenlerle ilgili bir problemdir, osmanlı alfabesi bilmediğim için yorum yapamıyorum.
(Süpriz bozmayan ipucu içerir)
BEYAZ MUHAFIZLAR=HARBİYELİLER
(Kitaptaki tanımı)
"1918 yılı sona ererken tehlike tehditi hızla yaklaşıyordu.Duvarların yıkılacağı, dehşete düşmüş şahinin Çar'ın kolundan havalanacağı, bronz lambadaki ışığın söneceği ve Yüzbaşının Kızı'nın sobada yanacağı günler geliyordu.Her ne kadar vefat etmiş anneleri
Popüler kültürün beni yanılttığı bir kitap diyebilirim. Bana hissettirdiği ilk şey ‘yazarın kafası fazla karışmış’ oldu. Yazar hangi konu hakkında yazacağına tam olarak odaklanamamış hissini verdi. Bu kitabın beni çekmesinde ki en büyük neden Türk kadın yazar olmasıydı. Yazar erkek ve kadınlarla ilgili iyi gözlemlere yer vermiş. Kadın haklarına güzel noktalardan değinmiş. Ancak dili pek iyi kullanmadığını ve bir sürü imla hatasıyla karşılaşabileceğinizi söyleyebilirim. Kitap için baya araştırma yaptığını değindiği tarih konularından belli ediyor. Ancak tarihi kurgulayıp hikayeleştirince araştırmaları gölgede kaldı diyebilirim. Kitabın ilk sayfasında tarihi kişileri yansıtsa da tarihi kronolojik bir sıralama yok derken zaten okuyucunun kafasını başta karıştırıyor. Ve romanda yazar sürekli konuya girip sorular sorup yorum yaparak akışı bölüyor. Buda akıcılığı açısından olumsuz ve rahatsız edici bir izlenim veriyor.Dinlerin tarihini konuşurken Müslümanlığa da tarafsız değinir diye düşündüm ama bunu da yapmadı belki de yapmaktan çekindi ona pek yorum yapamıyorum. O konuda bizler kendimize yorum yapmalıyız acaba yazarlarımız, tarihçilerimiz, araştırmacılarımız vs. neden çekiniyorlar?
200 syf.
10/10 puan verdi
Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet, Ayşegül Altınay ve Yeşim Arat’ın 2007 yılında yaptığı bir alan araştırmasıdır. En büyük sosyal problemlerimizden bir olan kadına yönelik şiddetle ilgili yapılan araştırma sayısının azlığı sebebiyle, bu araştırmanın önemli bir araştırma olduğunu düşünüyorum. Üzerinden 13 sene geçmiş, günümüze daha yakın bir
Gazâ, babasının bir katil olduğunu dokuz yaşında öğrenir ve karnesini alır almaz o yaşta bir insan kaçakçısının çırağı olur on yaşında tecavüze uğrayan, on dört yaşında kendi tecavüz eden olur. Günlerce ona etten duvar olan cesetlerin içinde yaşar. Hiç çocuk oyunları bilmeyen ama insanları parmağında oynatan bir canavara dönüşür. Üstelik sadece
Filmini de izlemiştim, yazarın yaşam öyküsü çekti dikkatimi, ayrıca kitabın 20.sayfasında ve arka kapakta yer alan şu satırlar nedeniyle de okudum ;
"Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna bir baskı yöntemi uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle
FATIMA’NIN ELİ || YORUM
Beğeneceğime dair içimde hiç şüphe bulunmayan kitapları sevmediğimde yaşadığım hayal kırıklığını tarif edemem sanırım. Sadece sevmemekle kalsaydım yine iyi, yazara ve yazdıkları satırlara öyle kızgınım ki kitabı bitiremedim bile. 944 sayfalık bu koca kitabın sadece 250 sayfasını okuyup ruhen beni çok huzursuz ettiği ve rahatsızlık verdiği için
Amerikalı yazar Jonathan Safran Foer’e ait okuduğum 2. Kitap “Bu Bizim Havamız”. Bir romandan ziyade, bir bilgi ansiklopedisi, bir manifesto olarak adlandırabiliriz. Yazar kitabın başında verdiği bir çok bilgi ve hikâye doğrultusunda, şu anda dünyamızın en acil fakat aynı şekilde görmezden gelinen sorunu olan Küresel Isınma hususunda derinlemesine bir araştırma-roman kaleme almış. Kitabın başında özellikle ilginç bilgi ve olayların anlatılması sizi kitaba bağlıyor. Özellikle, kitabın 2. Kısımda verilen özet bilgiler Küresel Isınma ile ilgili gerçekleri yüzünüze vururken, farkındalık yaratma konusunda oldukça başarılı oluyor.
Fakat bu bölüm bittikten sonra kitabın sonu ile başı Foer’den beklenmeyecek kadar kötü bir şekilde birbirine bağlanmış. Son kısım özellikle daha vurucu olması gerekirken, vasatı geçememiş ve oldukça sönük kalmış. Sanki yazar artık araştırma yapmaktan ve yazmaktan sıkılmış bu bitap da böyle bitsin diye kitabı bitirmiş gibi bir hissiyat oluştu bende.
Bir diğer konu ise yazarın Sürekli bunları yapmamız lazım dedikten sonra, ama bu konuları ben de yapamıyorum demesi. Belki de, yazar her ne kadar çocuklarımıza güzel bir dünya bırakma sorumluluğu beynimizde yer etmiş olsa bile, insan egosunun ön plana çıkarak bu olgunun, aksiyona dönüşmesine engel olduğunu anlatmaya çalışmış. Fakat sonunda etkileyici bir kitaptan ziyade, bir özür mektubu okuduğum hissiyatına kapıldım.
Küresel Isınma’nın sebepleri ve istatistikleri konularında bilgilenmek için iyi bir kaynak olsa bile hizmet ettiği amacı tam olarak anlayamadığım ortada kalmış bir kitap olarak değerlendiriyorum Bu Bizim Havamız’ı.
İyi okumalar.
Doksanıncı yaş günümde karım bana acı bir sürpriz yaptı: öldü!
Kitap tutkunu gizemli bir anlatıcının ilk cümlesi.
İş Bankası Kültür Yayınlarından kitap seçerken denk geldim. Biraz araştırma yaptım, seveceğimi düşündüm.
Hemen sepete ekledim. Çok da hızlı geldi. Aslında elimde o kadar çok kitap var ki. Dün gece dayanamadım. Aslında dayanamadımdan ziyade hemen okuyayım bakalım sevecek miyim kaygısından. Böyle de garip huylarım var. Ee bir tane daha kitabı var elimde. Ona göre heyecanla okuyacağım.
Hemen bitti zaten. 103 sayfadan oluşan edebi kaygısı olmayan, akıcı bir dile sahip, konu itibariyle de sürükleyici bir kitap. Daha ne olsun. Farklı tarzı var. Bu da beni kendine çekti. Severek okudum. Okurken analizlerde bulundum. Karakterler üzerinde, olaylar üzerinde. Çok iyi yaparım ya insanları doğru analiz etmeyi ! Bari kitaplarda başarılı olayım.
Elimdeki diğer kitabı Ayrılık Çeşmesi Sokağı.
Onunda bir iki incelemesini okudum. Ne zaman başlarım bilmiyorum. Günlerimi doldurup taşırmaktan pek de sağlıklı bir planlama yapamıyorum. Aman iki saniye boşluk kalmasın da kendime kalmayayım. İçsel hesaplaşma modunda değilim.
Geçenlerde bir alıntı okudum, hoşuma da gitti.
"Aynı konuda çok kez hayal kırıklığına uğramak insanı değiştirir" diyordu.
Çok doğru.
Okumak da insanı değiştiriyor.
Ben değişmek istiyor da olabilirim :)
Bir ara şu alıp başını gitme isteği mevcuttu az önce farkettim ki hala mevcut :)
Demek ki benim ihtiyacım olan tek başına yaşamak değilmiş. Öyle olsaydı şu an rahat bir nefes alıyor olurdum.Benim isteğim gitmekmiş.
Hadi bakalım :)
Hızlı okuma üzerine ipuçları içeren kitaptır. Aslında hızlı okuma üzerine biraz araştırma yapan birisi kitap içindeki bilgilere ulaşabilecektir. Fakat kitap çoğu bilgiyi bir araya getirip bize sunmuş. Hem de çok sıkmadan kısa ve sade olarak bize neler yapabileceğimizi anlatıyor. Hızlı okuma üzerine başka kitaplarla karşılaştırma yapamıyorum. Bu kitabı denk geliş almıştım ama iyi diyebilirim.
Sezgin ailesi bence bir kardeşiniz de ben olabilirim önce bunu belirteyim .Defne, çok konuşan, aklından geçen her şeyi yüksek sesle söyleme eğilimi olan, yılda bir kaç aşık olup kafaya taktığı insanların gizli sapığı ( sandığınız gibi bir sapık değil, onların hayatına girmeden kendi çapında onlarla ilgili araştırma yapıyor) olan tuhaf bir kız. Tabi ki bu Emre’yi görüp ona kalbini bağlayana kadar.Emre’nin hayatına girmek için neler yapmadı ki Emre’ye giden her yolu denedi. Kitabı açık açık anlatmak istiyorum arkadaşlar ama yapamıyorum kendimi tutmak zorundayım.Emre ise mühendislik okuyan bir genç aşk’da falan gözü yok çocuğun hayatını yoluna koymaya çalışıyor, sürekli yeni şeyler tasarlamaya çalışıyor defneyi gözü görmüyor.Defne sürekli Emre’nin gittiği kafeye gidip onu takip ediyor konuşmaya çalışıyor. Uyguladığı başka bir yolda var tabi onu söylersem kitabın en özel kısmını açıklamış olurum. Size tavsiyem kitabı almanız arkadaşlar çok seveceksiniz mutlaka kütüphanemiz de kitaplarımızın arasında olması gereken çok eğlenceli bir kitap.
Beren, ecrin, mısra, Sinan, elvin, Mert iyi ki varsınız.
Beren defnenin kuzeni arkadaşlar soğukkanlı ama ruhu çok tatlı bir kız, ecrin ve Mısra Emre’nin kardeşleri ecrin çok tatlı bir o kadar da sert ama deli dolu bir kız, mısra hanım hanımcık Emre’nin ablası evli hamileydi doğumuna da şahit olduk kitapta Sinan ve elvin de Emre’nin arkadaşları.Mert defnenin arkadaşı biraz zor şartlarda oldular ama en Mert’i sevdim ikiside birbirine gıcıktı.
Hepinize Merhaba Canlarım,
Ellerime almak için sabırsızlandığım aldıktan sonra ise kocaman bir aşkla bağlandığım romanın yorumu ile geldim. Sevgili yazarımızın ilk romanı ve başarısına başarı katmasını ümit ediyorum. Umarım kalemi daim olur.
#kitabınkonusu
Damla, çocuk yaşta hayatım dediği her şeyini kaybetmiştir. Önce anne ve babasını
#âmâ
"Toprak gibi olmak gerektir insana. Onun gibi cihana yayılmış, onun gibi mümbit, onun gibi kıymetli lakin yine onun gibi ayaklar altında. Yeryüzünde tevazu ile yürümek gerekir."
"Hem görmek için illa göz mü gerekir ki? Bence hayır. Bazıları bakmasa da görür, gözleri görmese de bilirler..."
"Dünyaya sahip olmak için
Genç Werther’in Acıları’nı ilginç kılan, benim de anlatmak istediğim asıl özellikleri ise daha farklı…
Goethe, 25 yaşındayken yazmaya başladığı eserini iki haftada bitirir ve okurlar üzerinde beklenmedik bir ilgiyle karşılandığı için de birçok dile çevrilir. Aynı etkiyi o dillerin okurları üzerinde de bırakır.
Ve bu etki öylesine büyük olur ki
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021120,9bin okunma
Kitapta mutluluğu bulmaya yetmedi...
Mutlu olma sanatı inceleme, araştırma, değerlendirme tarzında bir kitap. Kitap içerisinde okurken hep evet doğru, mutlu olmak için bunu yapsam iyi olurdu gibi tepkiler verdim.
Kısa bir kitap olsa da içerik olarak özlü ve yoğun. Araştırma inceleme tarzında kitap sevenlerin ilgisini çekecektir. Genelde yazılanların herkes tarafından bilinen ama uygulanmayan öneriler olduğunu gördüm. Okurken mutluluk için verilen fikirlere sıkça bunu bende biliyorum ama yapamıyorum diyebilirsiniz. Kitap derinlemesine incelenirse veya üstünkörü okunmazsa fayda sağlayabilir.
Kitapta yazar bol bol mutluluk için formüller sunuyor. İşin ironik tarafı ise karamsar bir filozof olarak bilenen yazarın mutluluğu arama çabası ve bu yoldaki önermeleri.
Kitabın gerçekçiliğini ve inandırıcılığını arttırmak için yabancı sözcükler, eski Latin ve Antik Yunan kaynakları, yazarları,eserleri kullanılmıştır. Bunların fazlalığı ve yazarın ağır dili kitabın beğenmediğim yanları.
Ayrıca araştırma inceleme tarzında kitap sevmeyenlerin okurken sıkılabileceğini düşünüyorum.
Mutlu olma sanatını okumama rağmen hala mutluluğu bulamadım.
