Aylak Adam benim sinirlerimi zorlayan bir okuma oldu. 155 bet, 3 günde bitti. Buhran geçiriyordum. Bunda yazım sıklığı da etkili oldu. Neden ince ve sık basarlar anlamıyorum. Bet sayısı düşük olunca maliyeti düşüyor ondan sanırım. Ama okuyucu gözünden değer yitiriyor.
Aylak Adam'ımız, ki yazar ona C. adını vermiş, işi gücü olmayan ama etrafında sürekli bir arayış içinde olup genellemeleri yerden yere vuran bir tip. Kış, bahar, yaz ve güz olmak üzere 4 bölümden oluşuyor. Bu dönemlerde aşık olduğu ya da öyle sandığı kadınlarla ilişkisine de tanık oluyoruz. Kendince bir aylaklık yaşam tarzı benimseyen C'nin gerçek yaşamını betiğin sonuna doğru öğreniyoruz. Geçmişinde yaşadıkları bugününü çerçevelemiş durumda. Bunu kendisi de anlatana dek bilmiyordur. Böyle anlatınca çekici konusu ama okuyunca öyle olmuyor.
Bir kez yazar aylak bir adamın belleğinin içindekileri betimlerken çok fazla boğuyor. İlgisiz durumlara sıçramalar, saçma iç konuşmalar falan geriyor. Belki de okuyucuya yansıtmak istediği duygu durumu budur. Öyleyse başarılı. Gerçekten yaşamdan tat alamadım 3 gündür. Sonuna doğru gelen aydınlanma çağı ile biraz olsun soluk alıp bir hızla bitirdim. Çok akıcı betikler okumam gerek ki okumadan soğumayayım bunun üstüne. Buna benzer bir acıyı da "Genç Werther'in Acıları"nda yaşamıştım. Sanırım Türkiye ayağını da Aylak Adam kapmıştır.