Bilgiçlik taslama bana,
dem vurma felsefeden,
ârif olan anlar sonra,
sorar dudağını büküp:
“Nedir bu dalavera?”
Akıl satma, dedikodu yapma,
uzağından geç aklın varsa
seni ilgilendirmeyen bir şeyin.
İnsanlığın bilgi ve tecrübe birikimi' sözünü nasıl anladığımız çok önemli. Kastımız, kütüphaneler dolusu kitabi bilgiyi ezberimizde tutmak değil, edindiğimiz bilgi ve tecrübenin bize erdemli olanı seçmemiz konusunda olabildiğince ışık tutmasını sağlamak. Hayatın kendisi, insan ilişkileri başlı başına öğrenme için imkânlar sunan bir kitap zaten. “'Feraset', 'basiret' kelimeleriyle tam da bunu anlatmak istiyoruz. 'Arif olan anlar' sözündeki derin mana da burada yatıyor.
Kalıyor, seni görmek. Bu görmek, görüşmek deyimi senin. Bi tuhaf, bi tedirgin. Bana öyle geliyor ki sen beni “görmek” istemiyorsun. İşte oraya gelmeme engel ya da sebep olan asıl bu. Gelicem, kahveni, cıgaram içicem, sonra da iyi akşamlar, iyi geceler, sayın bayan, sayın bay deyip boynumu kırıp gidicem; otele ya da bir gecekondu yatağına. Allah kahretsin, bunu düşündükçe geberesiye tiksiniyorum dünyadan. Ama gerçek bu. Senin bunu değiştirmeye arzun yok. Benim de bunu istemeye hakkım yok! Geleneği, yasayı, alışkıları böyle oturtmuşsunuz bir kez. Öyle ya Tanrı hazretleri bana soracak değildi herhal. Ölümü, bir kurtarıcı saydığım anlar, bunlar. Bu kadar azâp neye? Ne halkımın sevgisi, ne görev, sorumluluk duygusu buna baskın gelemiyor. Senden de umudu kestim. Ne umudu be! Hakkım yokken, umut neye?