Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Arkeoloji
Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki kendilerinden öncekilerin sonları nice olmuş görsünler? Onlar, hem kuvvetçe hem de yeryüzündeki eserler bakımından bunlardan daha zorlu idiler. Ama Allah onları günahları yüzünden yakaladı. Ve Allah'a karşı bir koruyanları da olmadı. 40.Mümin Suresi 21.ayet
Arkeoloji: Eski uygarlıkların kalıntılarını inceleyen.
Antikçağ eserleri, Roma-öncesi sanatın ortaya çıkarılma­sıyla her ülkede paylaşılan bir miras olmuştu. Bu çalışmaları, Floransa, Napoli ve Roma'daki büyük arkeoloji merkezleri gerçekleştirdi.
Sayfa 370 - PdfKitabı okuyor
Reklam
Almanlar tarafından toplanan eserlerin ufak bir bölümü İstanbul’daki müzeye ayrılarak çoğu Berlin’e gitti. Alman imparatoru, Osmanlı coğrafyasında kazı yapan arkeoloji ekibine başarı diliyor, doğudan gelen eserlerle müzelerin boşluğunun doldurulmasından mutlu olduğunu bildiriyordu. Ayrıca komite raporunun giriş bölümünde müze müdürü Osman hamdi Bey’in gösterdiği dostluk ve iş birliğine teşekkür ediyorlardı.
Sayfa 151Kitabı okudu
İstanbul
İstanbul hâlâ Akdeniz’in metropolüdür. Onun nüfusuna ve mazisine benzer bir başka metropole, Kahire’ye benzeyen bir kadersizliğe düşmemek için şehrimize iyi bakmalıyız. Müteahhit hunharlığına karşı Roma’daki arkeoloji otoritesinin, kanunlarının benzeri uygulanmalı ve her şeyden evvel İstanbul’u  sevenlerin İstanbul’u olmalıyız ki onun üstündeki her değişikliği gözleyelim ve tedbir alalım.
Sayfa 117 - Kronik Kitap
Batılıların yeni resim anlayışında perspektif kalkmış, renklere bakışları değişmiş, yepyeni bir anlayışla hareket ediyorlardı. Osman Hamdi Bey ise fotoğrafını çektiği modeli tarihi yapı içine( çoğu Çinili, renkli ortamlara) yerleştirip eski usul, sıradan oryantalist eserler üretmeye devam ediyordu. bunun farkında olan Avrupalılar ile Amerikalılar, tarihi eserleri götürebilmek hatırına Osman Hamdinin resimlerini överek alsalar da, aldıkları resmi pek sergilemiyor ya da depoya kaldırıyorlardı. Amerikalılar , Osman Hamdi’nin arkeoloji eğitim almadığını, müze-i hümayun müdürü olmanın dışında arkeoloji ile ilgisinin olmadığını, bilimsel bir analiz yapamadığını bildikleri halde, Pensilvanya‘daki arkeoloji derneği onu dernek üyesi seçmişlerdi. Amerikalılar, osman Hamdi beyin ruhsal durumunu ve davranışlarını analiz ettikten sonra ona üniversiteleri ve kurumları tarafından onursal üyelikler, fahri doktorlar vermenin yanında resimlerini alarak bu bahaneyle yüklü miktarda para ödemişti. Osman Hamdi Bey artık onlara güçlük çıkartmıyordu. Kendisinin yıllardır Assos limanında sandıkta beklettiği eserlerin Amerika’ya gitmesine izin veriyordu. Amerikalılar da öteki batılılar gibi artık sırrı çözmüştü: Hamdi Bey Türkiye’de başka kazılar yapmak istiyorlarsa onun gönlünü almaları şarttı.
AKPM ve İstanbul'un arkeoloji mirası
Nüfusu 1935'te sadece 750 bin olan İstanbul'un 1975'te 4 milyon sınırını aştığını ve her yıl 200 bin yeni göçmen aldığını belirtti: "kente yeni gelenlerin yerleşimi düzensiz biçimde ve herkesin isteği dışında gerçekleşiyor. Kırsal göç, sanayileşme ve ticari işyerlerinin bir yerde toplanması kentin tarihi merkezini, anıtları ve bunların çevresini yavaş yavaş tahrip ediyor...
Sayfa 128Kitabı okudu
Reklam
Sultan ikinci Hamit kendisine sadakatle bağlı olanlara üst düzey görevler veriyordu. Osman Hamdi, eğitimli uzman arkeologlar karşısında, sıra dışı yetkilere sahip olmasına karşın arkeoloji bilimi ve tarihi eserler konusunda yetersiz, sadece idari bitirmiş bir müdür olarak kalıyordu. Kazıları yapan yabancılara karşı biraz hayranlık, biraz eziklik duygusu içindeydi.
Osmanlı coğrafyasında 1840 yılından itibaren yabancılara kazı izni verilmeye başlanmış, batılıların tarihi eserleri imparatorluk Toprakları dışına çıkarmasının hızlandığı döneme girilmişti. Tophane müşiri Rodosizade Ahmet Fethi Paşa sayesinde müzecilik ve tarihi eserleri koruma fikri gelişmeye başlamıştı. Ahmet Fethipaşa Viyana, Paris, Moskova elçiliklerinde bulunmuş, bu ülkelerdeki müzeleri gezmiş, Sultan Abdülmecid‘i imparatorluğu’ndabesi olması gerektiğini ikna etmiş, yenilikçiliğe karşı olanların direncine karşın 15 Şubat 1846 tarihli iradeyle aya İrini de müze çalışmalarını başlatmıştı. Fethi Paşa döneminde koleksiyonda bulunan doğu Roma Bizans dönemi ile daha eski dönemlere ait tarihi eserlerİn düzenlenmesi ile günümüzdeki arkeoloji müzeleri ile askeri müzelerin başlangıcı oluşmuştu. İlk Türk müzesi 1846 tarihinde Ayasofya Camii’nin arka tarafında bulunan ve o zaman Harbiye ambarı olarak kullanılan aya İrini Anıtı’nda kurulmuştur. bu kuruluşta önayak olan Tophane müşiri damat Ahmet fethi Paşa’dır. Bu bakımdan Ahmet Fethi Paşa, Türk Müzesi’nin kurucusu ünvanını kazanmıştır.
Zahire ile Hollanda Farkı
Bir toplumun hiçbir karmaşık kurumu yoksa, zenginleşmesine yardımcı olacak kurumlara da sahip olamaz. Son 13.000 yılda bu karmaşık kurumIar nasıl ortaya çıktı? Tarih, arkeoloji ve başka bilim alanlarınd yapılan çalışmalar bize şunu gösteriyor: Bu kurumların gelişebilmesi için, tarım sayesinde olanaklı hale gelen (buğday, peynir, patates gibi) depolanabilir yiyecek fazlasına sahip yoğun nüfuslu, yerleşik toplumların ortaya çıkması gerekiyordu. Yani karmaşık kurumların ortaya çıkışının en temel nedeni tarımdır, ikinci temel neden yoğun nüfuslu yerleşik toplumlardır, yine tarım sayesinde olanaklı hale gelen, depolanabilir yiyecek fazlasıdır. Yiyecek fazlası, kral, bankacı · tap yazan, profesör gibi yiyecek üreticisi olmayanları beslemek için kullanılabilir.
Sayfa 550 - PegasusKitabı okudu
Mademki Anadolu’nun arkeoloji kalıntıları hakkında söz ediyoruz; şu bir noktadan da bildiğim kadar söz edeyim. Homeros’un büyük şiiri İlyada ve Odysseia’dan başka Homeros’un olduğu idda edilen Homeros İlahileri vardır. Bu ilahiler Homeros’un olmasa da, hiç olmazsa İsa’dan önce 6.yüzyıldan sonra olmadıklarında ısrar ediliyor. Bu Homeros ilahilerimden Artemis ait olanında şöyle denemektedir: Artemis, kardeşi Apollon’a doğru gidiyordu, atlarını sık sazlıklı Meles’te suladı. Ve İzmir’in ortasından altın arabasıyla geçti. Denecek ki burada Diana hamamlarından söz edilmiyor, Meles’ten söz ediliyor. Ama ilahinin yazıldığı tarihte, İsa’dan 1000 ya da 600 yol önce belki de Basmahane tarafları da denizdi. Anadolu kıyılarının zamanla dolduğu bilinir. Bornova Camisinde eski bir yazılı taş vardır. O taş Halkapınarda bulundu. Ama üzerinde Meles kuyusunda olduğundan söz ediliyor. Taş İsa’dan önce 150 yoluna aittir; yani Roma devrine. İzmir’in ortasından geçildi denilen yerde. Bayraklıda eski İzmir’in kazılarının yapıldığı yerdir. Roma çağında İsa’dan sonra 180 yalında yaşamış olan meşhur İzmirli Ariteides, Meles kenarında( Meles Kenarı denince, içine halkapınar’ı da alır) kaval çalınınca balıkların hoplaya zıplaya dans ettiklerini yazar. O balıkların kutsal sayıldıklarını söyler. Herhalde arasıra sıçrayan kefal balıkları olacak. Halkapınar’da balık var ama sonradan konulmuş olabilirler. Ama Artemis aynı zamanda bir balık Tanrıçasıydı.
Sayfa 126 - BilgiKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.