İncelemeden sayılmaz, kitaptan bana yansıyanları ifade etmeye çalıştım..
•••••
“Ve sen Sara bir şiirsin. Bir şairin uğrunda ölmeyi göze alacağı tek şey. “ (s. 60)
Deseler ki bu roman değil, bu gerçek ‘kesinlikle aynı fikirdeyim’ derim.. Ki araştırdım da bu kişiler var mıydı diye, bulamadım.. Dönemi, coğrafyası, devletleri, düşünceleri o kadar gerçek ki.. Her şey bu gerçekliğin içine itinayla işlenmiş gibi..
“Ey Betafanlar! Yesrib’te bir şair, bir sihirbaz değil, Yesrib’te bir peygamber var.” …(s. 212)
Bu sene vurulduğum kitaplardansın.. unutsam da bir kere daha okusam..
Dilsiz şairin hikayesi bu, sevdasının hikayesi; şiirini, nefesini bir yarışmada kaybedişinin (ki bu şartlarda kazanması ihtimal bile değil)… Daha fazla ne söylersem spoiler olur..
Artık kalbi olmayanları sevmeyeceğim. (s.196)
Ama kime yansın bu yürek;
•Yüreğinde sevdayı büyüten, aşk közünü körükleyen (Dilsiz Şair) Zeyd’e mi..
•Güzelliğinden sebep bu savaşın ortasında kalan, hayatına dair söz hakkı tanınmayan Sara’ya mı..
•Sevginin ne olduğunu çok geç öğrenen yaptığı yanlışın farkında olup vicdan azabı çeken Tuleyle’ye mi..
•Gururları için savaşanlara mı, kayıplara mı..
•Yoksa korkusuz seven imkansız görüneni vazgeçmeden seven, orman gözlü Çiçek’e mi..
Ve Zeyd söylesene kime döndün..