Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ne olursa olsun, hiç ama hiçbir şey o ilk anların yerini tutamıyor. birbiriyle ilk kez bütünleşen bedenlerin tutkuya ani kaçışları... iki ırmağın kavuşması kadar doğal ve coşkulu. bir ömür boyu sanki sadece bu an beklenmişçesine bedenler konuşuyor ve yeryüzündeki her şey susup dinliyor. yalnızlıklar unutulmuş, yaralar sarılmış; bu tehlikeli, karmakarışık, anlamsız dünyada sağ kalmaya çalışan korku dolu bir canlı bir başka varlığa sığınıyor, gelip geçici bir güvenliğe, sahte bir cennete kavuşuyor. hayatın olağanüstü güzellikteki müziğini ansızın duyuveriyor. o müzik hep oradaymış aslında ama o hiç durup kulak kabartmamış.
Dışarı çıkmam, kalabalıkların ıssızlığına karışmam gerekiyor. Bir tür ödev bu. Hayatın tadını çıkarmak, dünyayı tanımak gibisinden...
Sayfa 131Kitabı okudu
Reklam
‘Birbirimize söyleyecek hiçbir şeyimiz yok aslında, dostum!’
Artık ölümün, onun sesiyle konuştuğunu… Bu yüzden sözcüklerinin, Eski Mısır’da ölülerle birlikte gömülen aynalar gibi Dirilerin hiçbir işe yaramadığını… (…) ‘Birbirimize söyleyecek hiçbir şeyimiz yok aslında, dostum!’
“Hayatın bizlere verip verebileceği tek ödül, tek armağan, sevgi dolu bir insandır ve biz böyle bir insa­nı, ilk fırsatta katlederiz. Sonra da, ömür boyu, bu asla bağışlan­mayan günahın lanetini sırtımızda taşırız.”
Hobbes’a göre “insan insanın kurdudur” (homo homini lupus). Bu asli halde ne ahlak, ne kanun vardır. Bütün bu normlar kuvvetli ile zayıf arasında kurulmuş gizli (implicite) sözleşmelerin (contrat) eseridir. Bu şüpheci ve kötümser filozoflar insanlıkta bütün manevi hayatın ve üstün düzenin bu suretle, insanlık temelinde mevcut olmadığı halde, iğreti olarak sonradan meydana çıktığını söylerken, onun bildiğimiz bütün tarih boyunca nasıl devam ettiğini açıklamaktan tamamen acizdirler.
Sayfa 543 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Bir türlü geçemediğim husus insanın insanla bağlantısını neyin ihdas ettiği hususudur? Bu konuyu merak ediyorum zira insanların insanlarla gönül bağı kurduklarına dair ciddi şüphelerim, derin endişelerim var. Televizyon ekranlarında karşıma çıkan insan görüntülerinden, günlük hayatımda karşılaştığım insanlara kadar her bana benzer yaratığa bakıyor ve soruyorum: Bu insan ne kadar ben? Ben ne kadar bu insanım? Kan bağı da dahil olmak üzere insanı insana bağlayan asli ve esasî bağlar yürürlükte mi? Eğer insanlar arasında hayatın idamesine hizmet edecek değerdeki geçerli bağlar varsa bize acı veren bütün zorlukların aşılabileceği inancı var içimde. Ama eğer bağlar aslî ve esasî değilse zorlukların çoğalacağını ve beni nefes alamaz derecelere getiren sıkıntılara sokacağını görüyorum.
Reklam
Bu alıntıya kalbimi bırakıyorum..
Düşünüp tasarlayarak yaşamak istediğim için ormana çekildim, sadece hayatın asli gerçekleriyle yüzleşebilmek için, zorunlu öğretilerini öğrenip öğrenemeyeceğimi görmek, ölüm günü geldiğinde yaşanmamışlıklarla karşılaşmamak için. Yaşamak o kadar güzel ki hayatın kendisi olmayanı yaşamak istemedim.
Sayfa 103 - Say YayınlarıKitabı okudu
Kavuştuğumu sandığım her şey bana kavuşuyor; bu dünyada gerçek olmayan, dikkatsiz, şahsen önemsiz ifadelerin kişinin kendi ve aslî ifadelerinden çok daha fazla yankı bulacağına dair insanın içini kemiren bir zan. “Bu güzellik mi,” diye düşünür insan, “iyi ama bu, benim güzelliğim mi ki? Tanıştığım hakikat acaba benim hakikatim mi? Hedefler, sesler, gerçeklik, insanı cezbedip yoluna katan, peşinden gittiğimiz ve kapıldığımız bütün bu baştan çıkartıcı şeyler: Bu, gerçek gerçeklik mi; yoksa ondan kendini gösteren, elle tutulamaz hâlde bize sunulan gerçeklik üstünde sükût eden bir nefes mi sadece?! İnsana kendini bu denli güvensiz hissettiren şey, hayatın hazır taksimleri ve biçimleridir, güvensizliğe benzer şeylerdir, önceden oluşturulmuş nesilden nesile geçmiş olandır, yalnızca dilin değil, duyuların ve hislerin de hazır lisanıdır.”
Sayfa 179 - Aylak Adam Yayınları, 6.Basım, 2021
Hayatın bizlere verip verebileceği tek ödül, tek armağan, sevgi dolu bir insandır ve biz böyle bir insanı, ilk fırsatta katlederiz. Sonra da, ömür boyu, bu asla bağışlanmayan günahın lanetini sırtımızda taşırız.
Sayfa 123Kitabı okudu
İyiyim, iyi… Yürüyüp duruyorum, herkes gibi. Herkes kendi yolunda, yürüyüp duruyor. Ben de işte, bir orada, bir burada, rastgele, tam ortada, çemberin üstünde… Sendeleye topallaya, hep gecikmiş, hep zedelenmiş. Bilirsin, sürüler ve kurtlar hikayesi, bir filozof her şeyin aktığını, her şeyin değiştiğini söylemiş. Doğru elbet, insan ölüp duruyor. İyi gidiyor. Hep daha derinlere doğru, bu da bir metafor galiba, yolculuk işte, bilirsin; insan yön duygusunu yitirince aşağı mı, yukarı mı gittiğini kestiremiyor, bu denli hafiflediği için yükseldiğini sanıyor. Ama işte, yüzey çok kaygan, pençelerini geçirsen bile kayıyorsun. Pençelerini geçirmiş bir halde… Hayat böyle bir şey işte.
138-139
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.