Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir vitrinin önünde duruyordum, gözümü alan ışık yüzünden vitrindeki malları değil kendi yansımanı görüyordum. Kendi kendime engel olmam canımı sıkmıştı -hele de bu durum, kendime karşı her zamanki hal ve tavrımın bir simgesi gibiyken-, tam birleştirdiğim ellerimin sağladığı gölge sayesinde bakışlarımı içeriye yönlendirebilecekken vitrindeki yansımın arkasında -dünyayı değiştiren tehditkar bir fırtınanın gölgesi gibi geldi bana- uzun boylu bir adam silüeti göründü. Adam durdu, gömleğinin cebinden bir sigara paketi çıkardı, bir sigara alıp dudakların arasına sıkıştırdı. Çektiği ilk nefesi dışarı verirken, gözleri çevrede dolaştı, sonunda benim üzerimde karar kıldı. "Biz insanlar birbirimiz hakkında ne biliriz? " diye düşündüm ve -adamın cama yansıyan bakışlarıyla karşılaşmamak için- vitrinde sergilenenleri zahmetsizce görebiliyormuşum gibi yaptım. Yabancı adam, saçları kırlaşmış, sert hatlı, ince bir suratı, altın çerçeveli yuvarlak gözlük camlarının arkasında siyah gözleri olan sıska birini görüyordu orada. Aynadaki aksime eleştirel gözlerle baktım. Her zamanki gibi köşeli omuzlarımda dimdikten de dik duruyordum, başın boynumun izin verdiğinden de yukarıdaydı, biraz da geriye kaykılmıştı, benden hoşlananların bile söyledikleri kuşkusuz doğruydu: İnsanları ve onlara dair her şeyi hor gören kibirli bir adamın biriydim, her şeye ve herkese söyleyecek alaycı bir sözün vardı. Sigara içen adam böyle bir izlenim edinmiş olmalıydı. Ne kadar da yanılıyordu!
İnsana sayılar boyunca ismini tekrar ettiren bir mahkeme huzurunda bulunur gibi her ân imanını tazelemeye muhtaç olmanın hali... Bütün mü'minler bu hal içinde mi?..
Sayfa 163 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
Reklam
TUHAF GLIFLER VE IDEOGRAMLAR
H glifinin birbirlerinin aynadaki yansıması olan ve iki sütun arasındaki çubuğun temsil ettiği bir köprü veya tünelle birbirine bağlanan iki dünya iki hal veya iki yaşam arasındaki ilişkilere işaret ediyor olabilir mi ? Eğer bu durum öyleyse glifin dik olmasının ve 90 dereceye yana yatmış olmasının hiçbir anlamı yoktur. Çünkü anlamı daima aynı olacaktır
Sayfa 81 - Alfa yayınlarıKitabı okudu
Evvelâ halktan uzaklaşmak, Hakta erimek, peşinden bu hal ile halka dönmek, olduktan sonra oldurmaya yönelmek vardır. Bunlardan birincisi "terk", ikincisi de "terk-üt-terk", terketmeyi terketmektir. En büyük dereceyi ihtar eden ikinci basamağa birincisine ayak atmadan nasıl çıkılabilir?
Sayfa 142 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
Günaydın...
Lavabonun aynasında yorgun bir suratla kendini anlamaya çalışan bu adama bakıyorum. Gülümsüyorum, bu öyle zoraki bir tavır ki aynadaki adamın yüzü acıklı bir hal alıyor.
- Erdirici nasıl olur, dıştan görünüşü nasıldır? - Gayet sakin, sevimli, telâşsız, güler yüzlü... Naci sordu: - Ben devam edeyim. Bu dünyada gezdirdiği cesedin hiçbir zerresinden gafil değilken onu görmeyen, nebat ve hayvan hayatından üzerinde hiçbir alâmet taşımayan, yerken yediği, içerken içtiği beli olmayan, hiçbir öfke ve arzu belirtmeyen, hiçbir sözü kesmeyen ve hiçbir şeyi izahta fazla gayrete düşmeyen, üstünde oturduğu som madeni etekleriyle gizleyen... Başkumandan karşısında bir yaver gibi her ân tetikte ve her ân huzurda bir hal...
Reklam
..içinde tuhaf bir bikeslik hissi vardı. Evet, tuhaf bir histi bu: Bikeslik insana hüzün verir, halbuki bu histe mücadeleci ve kafa tutar, meydan okur gibi bir hal vardı. Kime kafa tutuyordu? Neye meydan okuyordu?
Sayfa 222Kitabı okudu
İnsanın en yakın dostu aynadaki aksi olmalıydı. Kendinizle vakit geçirmeyi öğrendiğiniz zaman her şey çok daha kolay bir hâl alıyordu.
Sayfa 231Kitabı okudu
Bu ne müthiş imtihan!.. İnsana sayılar boyunca ismini tekrar ettiren bir mahkeme huzurunda bulunur gibi her ân imanını tazelemeye muhtaç olmanın hali... Bütün mü'minler bu hal içinde mi?.. Ne münasebet!. İmanın ucuz, çok ucuz; pahalı, çok pahalı nice çeşitleri var!.. Mademki “hatarat” bıçağını kalbe her saplayışında acıların en dayanılmazını veriyor, demek bulunduğu mevki, acı duyduğu şeye en uzak nokta... Öyleyse şevkle, zevkle doğrulabilir ve gökte en uzak yıldızlardan bile duyulacak bir sesle “Allah!” diye haykırabilir.
“Evvela halktan uzaklaşmak, Hakta erimek, peşinden bu hal ile halka dönmek, olduktan sonra oldurmaya yönelmek vardır.”
Sayfa 142 - Büyük Doğu Yayınları (27.Basım / Aralık 2014)
Reklam
Lavabonun aynasında yorgun bir suratla kendini anlamaya çalışan bu adama bakıyorum. Gülümsüyorum, bu öyle zoraki bir tavır ki aynadaki adamın yüzü acıklı bir hal alıyor. Musluğu açıyorum, suyun sesi kulaklarımda çınlıyor. Avuçlarımı buz gibi suyla dolduruyorum. İçim ürperiyor, ürpertinin beni zinde tutacağına inanıyorum, suyu yüzüme çarpıyorum. Çıplak bir uyarı bedenime yayılıyor. Bir kez daha, bir kez daha; şimdi daha iyiyim.
Lavabonun aynasında yorgun bir suratla kendini anlamaya çalışan bu adama bakıyorum. Gülümsüyorum, bu öyle zoraki bir tavır ki aynadaki adamın yüzü acıklı bir hal alıyor.
“O günah ki, insanı küçültür ve sığınmaya zorlar, kibir ve azamet taslayan ibadetten daha hayırlıdır.” Bak sen şimdi, iş değişti; işin içine gurur karışınca, nâdim günah, mağrur ibadetin üstüne çıktı. Zıt kutuplar arasındaki kavuşma noktası... Şeyh-i Ekber: “- Zıtlar birbirine o kadar yakındır ki, bir kere buluşabilseler bir daha ayrılmazlar...” Hal böyle olunca, günah ölçüsüne de bir had tanımak gerekiyor ve günahsızlık iddiası, günahların günahı olarak meydana çıkıyor. Çünkü bu noktada Allah'ın rahmetinden müstağni kalmak gibi muazzamların muazzamı bir günah, bir felâket doğmakta...
64 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.