Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tahta kiremitlere ismini verdim Üzerine gölgesini seren rüya kuşları adına Kanatlarına yaralı bir çiy tanesi bıraktım Düşlerin kanıyor, rüzgarı delen yankıların Giderken kesik gözleriyle sonsuzluğa Ulu dağlarına minnet dualarımı fısıldadım Her bir dalda incelirken bileklerim Ruhuna umarsızca toprak atıyorum Sargısında kayıtsız jiletli
Çocukluğumla Hasbihâl
"Büyüyünce öğretmen olacağım ben." dediğim o günü hatırlıyorum. Yatağın köşesine oturmuş, acaba büyüyünce ne olsam diye düşünürken "Ben en iyisi öğretmen olayım." dediğim o günü. Zaten çocukluğuma dair en net hatırladığım 2-3 sahneden biri de bu. Ardiye diye kullanılan odada annesinin topuklu ayakkabılarını giyip aynanın
Reklam
Sen Ve Ben Dostum, Sen ve ben Hayata hep yaban kalacağız. Birimiz diğerine Ve her birimiz kendisine. Senin konuşacağın Ve benim seni dinleyeceğim güne değin. Sesini sesim sanarak. Ve karşında durduğum güne değin. Bir aynanın karşısında duruyormuşçasına. Halil Cibran
Ey örtüsüne bürünen Ey sessizliğe bürünen Soyun! Varlığın perdelerinden... Geceleri mumun ayakta duruşu Sessizliğim, Kalbî bir duaya niyetim
Oldukça rahatsız edici bir hikâye ama aynadaki ben gerçek dünyadaki benden önce hareket etmeye başlamıştı. Öylece durmaya ve hiçbir şey yapmamaya dayanamıyordum; aynanın karşısında böyle hareketsiz kalırsam kesinlikle delirecektim. Ne de olsa, aynanın önündeki gerçek bedenim hareketsiz dururken yansımamın hareket etmesi, çoktan öldüğüm gerçeğini kanıtlıyordu.
Gerçek hayattan esinlenmiş etkileyici bir öykü…
Annem, evi, babamı ve bizi terk ettiğinde ben altı yaşında, abim sekiz yaşındaydı. Annemin babamı terk etmesini o yaşta bile anlamıştım da, bizi terk etmesini anlamamıştım. Anne çocuklarını terk eder miydi? Babam, annemi döverdi. Babam beni, abimi döverdi. Ben o yaşlarda babalar döver diye biliyordum. Babalar döver… Anneler olmayınca, evlerin
Reklam
GEÇMİŞ OLSUN YENİLMEZ! Fakat ne geçecekti ne de ben yenilmez olmuştum… Önemli bir maçta önemli bir rakibi yenmiş olsam da,aynanın karşısında suratını paramparça gördüğünde kendine yenilmiş bir adamdım.
Sayfa 102Kitabı okudu
(...) ve "Savaş bir strateji işidir," diyecek aynadaki yarı çıplak görüntüsüne. "Savaş akıl işidir. Ama ne yazık ki cерhede ancak aptallar yer alır. Akıl, aptallıkla iş yapmakta zorlanır." Yıllar önce kendine verdiği bir sözü düşünecek sonra. Küçük bir çocukken aynanın karşısında verdiği o sözü. "Kendine verdiği sözleri yerine getiren insan, gerçekten güçlü insandır," diye düşünecek. Aynadaki görüntüsüne bakıp kendi gücünü hissedecek. Ve belki de güçsüzlüğünü. Aynada kendisinden başka bir ben daha var çünkü. Kendi içinden ona bakan ve unutmak istediği bir sürü şeyi inadına ona hatırlatan. İnsanın aynaya bakıp da kendisini görememesi ne dehşet verici.
“Nasıl ölü olabilirler, ben burada sağken.” “A, evet, sen sağsın; çünkü şimdi kendini görmüyorsun. Ama aynanın karşısında iken, kendine baktığın anda artık sağ değilsin.” “Peki niçin?” “Çünkü kendini görebilmek için içindeki yaşamı durdurmak zorundasın. Bir fotoğraf makinesinin karşısında durur gibi. Poz alırsın. Poz almaksa bir anlığına bir yontuya dönüşmektir. Yaşam sürekli olarak devinir ve hiçbir zaman gerçek anlamda kendi kendini göremez.”
Sayfa 204
Dünya dışarıdaydı ve her şeye kayıtsızdı ama önemi yoktu. Milyonlarca insan vardı dışarda, köpekler, kediler, sincaplar, binalar, sokaklar ama önemsizdi. Sadece bir baba, ustura kayışı, banyo ve ben vardım. O kayışı usturasını bilemek için kullanırdı ve sabahın erken saatlerinde aynanın karşısında sabunlu yüzü ile traş olurken ondan nefret ederdim.
Reklam
ölmüş babamın takımı üzerimde aynanın karşısında ayakta ölmeyi bekliyorum ben de
Ben ve Canım kendim <3
Kendimi yalnız bırakmamak için bütün gece aynanın karşısında oturdum...
"Mutlu ya da tasasızken, aynanın karşısında birisi olurdun. Üzgünken ise, birisi olmaktan çıkardın: Yüz çizgilerin silinirdi, alışkanlıktan "ben" dedigin seyi tanırdın ama sana bir başkasının baktığını görürdün orada.."
627 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.