Kısa ama kısalığının ötesinde de başarılı ve çok derin bir kitap. Adından da anlaşılacağı üzere kadınların çektiklerini ve kadınların erkeklerine ne şekilde bağlılık gösterdiğini ve onları ne şekilde ilahlaştırdığını anlatıyor. Yazar Hamdi Kalyoncu’nun da uzman bir psikiyatir olmasından dolayı da kadınların çektiklerini ve yaşadıklarını anlatmakta
Sordular bana aşk nedir? Diye. Dedim ki ‘’Aşkı bana sormayın tarifim tarifsizdir.’’ ‘’ Israr ediyoruz. Dediler. Dedim ki ‘’Sizin aşk sandığınızı mı anlatayım? Yoksa aşkı mı anlatayım? Şaşırarak dediler ki ‘’Aşk sanılan nedir? Aşk nedir?’’ Dedim ki aşkı kirletenleri mi anlatayım? Aşkı yaşayanları mı anlatayım? Yoksa aşkı mı anlatayım?
Sordular bana aşk nedir? Diye. Dedim ki ‘’Aşkı bana sormayın tarifim tarifsizdir.’’ ‘’ Israr ediyoruz. Dediler. Dedim ki ‘’Sizin aşk sandığınızı mı anlatayım? Yoksa aşkı mı anlatayım? Şaşırarak dediler ki ‘’Aşk sanılan nedir? Aşk nedir?’’ Dedim ki aşkı kirletenleri mi anlatayım? Aşkı yaşayanları mı anlatayım? Yoksa aşkı mı anlatayım?
Varoluş felsefesini benimsemiş bir yazar olan Albert Camus' un üzerinde titizlikle durduğu son derece yalin bir dili olan ilk kitabıdır. Yabancı, icin Mutlu Ölüm adlı eserinin basımini bile ertelemiştir yazar.
Yabancı' da 20. yüzyıl insanının farkına bile varmadigi yabancılaşma, uzaklaşma, otomat hisler anlatılır. Romanda bir Arap' ı öldüren ama bu suçtan çok toplum kalıplarına uymadığı için dışlanan Meutsault' un başından geçenler anlatılır. Daha önce başka romanlarda görmediğim bir karakter Meutsault. Umursamazlığı, hissizliği, bağlılık nedir bilmeyişi sinir bozsa da bir yandan özendiriyor insani.
YabancıAlbert Camus · Can Yayınları · 2019111,5bin okunma
Okumayı bitirdiğimde ikinci kez okumaya karar verdiğim nadir kitaplardan Karakter Aşınması. Yaşam öyküleriyle, tarihle, fabrika imgeleriyle kapitalizm ve karakter üzerine yapılmış tartışmalarla; kapitalizmin evrimini ve bu değişikliğin insan yaşamına, değerlerine, karakterine yaptığı etkiyi tartışıyor Richard Sennett.
Genelde okuduğum kitapların
Şu asırda bizi en çok biz yoruyoruz ve farkında değiliz. Hayır demeyi, boyun eğmemeyi öğrensek, her şey yoluna girecek. Ah ah... Vonnegut, "Anlamayanlar için dilimi, değersizler için kalbimi yormadığım günden beri mutluyum." der. Onca fenalık içinde 85 yıllık bir ömrü buna borçludur belki de . Mutlu olun ...
Kurt Vonnegut - Kedi
Sadece “Baba” Monzano hükümetinin ağır toplarından biri değil, aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri adaletinden kaçan bir suçlu olan Franklin Hoenikker’ın yasal statüsünü sordum Mintonlara.
“O hikâye kapandı,” dedi Minton. “Frank artık Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı değil ve yaşadığı yerde iyi işler yapıyor. Bu kadar.”
Bir zaman üç kelebek birlikte gezerlerken ateşi görürler. Merak ederler nedir ateş? Ve sonunda öğrenmeye karar verirler. Birinci kelebek biraz yaklaşır, geri döndüğünde şöyle der:
– Ateş etrafına ışık veren bir şeydir.
Bu tarifi yeterli bulmayan ikinci kelebek de gider ateşin yanına birinci kelebekten daha fazla yaklaşır ateşe, geri döndüğünde şöyle der:
– Ateş etrafına ışık ve ısı veren bir şeydir.
Ancak kafalarında hâlâ soru işaretleri vardır ve tam olarak öğrenmek isterler ateşin ne olduğunu. Bu sefer üçüncü kelebek gider ateşin ne olduğunu öğrenmeye. Ateşe doğru yaklaştıkça ışık verdiğini anlar, biraz daha yaklaşır ve ısı verdiğini de anlar tekrardan ama bunlar yeterli değildir, biraz daha yaklaşır ateşe derken ateşe kapılır ve yanar.
Üçüncü kelebek anlamıştır ateşin yakıcı bir şey olduğunu ancak bunu dönüp arkadaşlarına söyleyemez. Sevgi ve bağlılık da ateşe benzer. Yakıcıdır, kavurur içine düşeni. Gerçek sevgiyi yakalayabilenin içinde bir kor yanar durur. Ancak bunu kendinden başka kimse bilmez... Anlamak için ne bakmak ne de yakınlaşmak yeterli değildir. YANMAK GEREKİR...
''...Nedir bu sevme yeteneği? Bir kadına ömür boyu duyulan bağlılık mı? Üstelik kadının seni sevmemesine rağmen. İyi söylüyorsun da aşk denilen şey de bu değil mi zaten; ulaşılmaz olana duyulan güçlü istek...''
Hayatımızda vardır"küçük adam"larımız. Seslerimiz, iç seslerimiz, doğrumuz ya da bir doğrudan ziyade bir yolumuz.
Eminim yazar bize bir öğretmen edasıyla verdiği derslerden kendisine pay çıkarıyordur. Aslında pay çıkarmaktan ziyade kendisine duyurmaya çalışıyordu.
Hep birilerine bir şeyler katarız. Farkında olup olmadan bir şeyler verip alırız insanoğlundan ama bunlar kafada başlarken yine kafada kalıyor.
Anlamayı anlayabilmek, düşünmeyi düşünebilmek. Duyduklarını dinleyebilmek, baktıklarını görebilmek, en önemli de hissettiklerini gerçekten yaşayabilmek.
Çoğu zaman her yerde kısıtlıyım. Önümde engelim olmadığı halde hep birilerine bağlıyım. Hep tutsak yaşıyorum hayatı. O anlarda gerçekten kendime soruyorum, şu an seni böyle hissettiren, bir yere bağlayan neden nedir diye, ama çoğu zaman benliğim de habersiz bu hissiyatlardan. İnsanoğlunun tek engeli kafasındadır. Duygularımızı, fikirlerimizi, düşüncelerimizi yöneten başka bir güç yok bizden başka. İçtiğimiz çayda elimizi uzatıp bardağa attığımız şekere kadar önümüzde milyonlarca seçenek, tercihler... Her şey elimizde iken ne bu tutsaklık, topluma bağlılık? Kitabın altını çizdiğim bir bölümünde yazdığı gibi gerçekten, bir doğruyu doğru olduğundan ziyade büyük insanların doğrulamasından dolayı kabul ediyoruz.
Kitap bana bir çok şey kattı ama bunlar aklımda kalacak yaşamayacağım.
Hep bir yere, bir şeye bağlı olarak yaşıyoruz ve aslını öğrenmemiz sadece öğrettiğiyle kalıyor.
Kitabı yaşayabilmek dileğiyle sevgili okurlar :)
Dinle Küçük AdamWilhelm Reich · Avrupa Yakası Yayınları · 201213,1bin okunma