Dibini görmediğin bir ırmağın derinliğini, düşünmekle anlayamazdın. Ya oturup manyak gibi düşünecek ya da gözünü karartıp yürümeye başlayacaktın karşı kıyıya doğru. Düşüncelerin ırmağın görünmeyen yüzünü açıklayamazdı sana. Biraz bahtına, biraz da hislerine güvenecektin.
Yanıma geldi. Montu omzundaydı ve ayağında çorap yoktu. Ona uzunca baktım. Bana gülümsedi. O gülüşü hiç unutmayacağım. 'Neden baktığınızı biliyorum' dedi. 'Montumu omuzlarıma atmışım ve ayağımda çorap yok, bu şekilde namaz kılıyordum, belki benimle bir işiniz var diye düşündüm. Çorabımı giyip montumu düzeltmek istedim ama kendi kendime dedim ki: 'Gulamhüseyin Oğlu Hüseyin! Sen Allah'ın huzuruna böyle çıktın, komutanın yanına da böyle gideceksin.'
Said; 'Saadetli, Allah (c.c) kendisini sevmiş, Allah'ın rızasına ermiş olan, âhireti için çalışan kimse aynı zamanda mesud, mübarek ve bahtiyar' demekti.
"En aşağılığı da, en soylusu da bahtına razıdır, buna teşne ya da mütevekkildir; içlerinde hiçbiri onu örnek almamış başkaldırısını da taklit etmemiştir."