Merhaba dostlar. Günlük hayatımız alışkanlıklarımızı nasıl da etkiliyor değil mi? Yaşadığımız şartlardan dolayı, doyasıya kitap okuyamamanın üzüntüsünü yaşarken, bir yandan da normal şartlarda olmasa da görevimi yaptığım için mutluluk duyuyorum. Çünkü her an birilerinin gazabına uğrayabilir ve görevimden uzaklaştırılabilirim. Görevden
Öncelikle arkadaşlar bu incelemeyi bir pedagog bir öğretmen veya bir eğitimci edasıyla yazmadığımı belirtmek isterim. Kaleme alırken bir sosyolog ve 20 yıl bu eğitim sisteminin içinde olan bir fert olarak kaleme aldım. Elimden geldiğince bilimselliğe girmemeye sadece kendi alanımın noktalarına değinmeye çalışacağım. Önce kitap hakkında sonrada
Bu yazıyı bir inceleme değil de deneme yazısı gibi okuyun lütfen.
''Ben hasta bir adamım... Kötü bir adamım. Suratsız bir adamım ben.'' Kitap bu cümlelerle başlıyor. Bu karakterin ne kadar hasta olduğunu, siz de hasta olarak okuyorsunuz. Afakanlar basarak, diş gıcırdatarak, bütün vücudunuzdaki kanın ellerinize hücum ettiğini hissederek ve
Seher : "Ne geldiyse sevdadan geldi başımıza kafamda bir mermi çekirdeğiyle yaşamaya mahkumum şimdi, semranın abisinden armağan. Aklım gider gelir bazen, bazen de gider hiç gelmez. Her güzel gülüş semraya götürür beni. Bir gülüş uğruna harcanmış hayatların muhasebesini tutmaya mecalim kalmadı artık. Bakmayın öyle, bildiğiniz gibi değil hiçbir şey."
Devran: "Ah be gülüm! Ah be nar çiçeğim! Böyle mi olmalıydı bu aşkın sonu?"
Efsun: "Ben sevgilime aitim sevgilim de bana Ey beyaz serçe bana soru sorma artık Ne kimse yorulsun ne de kimse üzülsün Ben sevgilime aitim sevgilim de bana"
Leylan: "Cinsellik, sevişmek aşkın değil, biyolojinin,kimyanın konusudur. Onu aşkın konusu yaparsanız yanıltır sizi kandırır. Sevişmeyin demiyorum, sevişin. Ama en azından cemal Süreyyayı dinleyin: yoksulsuz gecelerimiz çok kısa, dört nala sevişmek lazım. Sonrası geriye kalan aşktır, baki kalan aşk"
Ne geldiyse sevdadan geldi başımıza...
Bir gülüş uğruna harcanmış hayatların muhasebesini tutmaya mecalim kalmadı artık.
Bakmayın öyle, bildiğiniz gibi değil hiçbir şey.
Aklım gider gelir bazen, bazen de gider hiç gelmez. Her güzel gülüş Semra'ya götürür beni. Bir gülüş uğruna harcanmış hayatların muhasebesini tutmaya mecalim kalmadı artık. Bakmayın öyle, bildiğiniz gibi değil hiçbir şey...
Fernando Pessoa 'nın (1888-1935) hayatı boyunca yazdığı ve ölümünden sonra meşhur sandığında bulunan 27 bin sayfalık elyazmalarından derlenmiş, öldükten sonra bu sandıktan çıkan notlarından, günlüklerinden,