Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
BEYZA ALKOÇ - BUL BENİ
"Aslında..." diye mırıldandım anneme, "Aziz Ata'nın bugün okula gelme sebebi kütüphanede bana ders çalıştıracak olmasıydı." "Ders mi?" Başımı salladım. "Anlamadığım birkaç konu için yardım istemiştim ondan... Şimdi de beni bekliyor ama, gidebilir miyim?" Annem önce bana, sonra başımla işaret ettiğim yerde beni bekleyen Aziz Ata'ya baktı. Aziz Ata olduğu yerden güneş gözlüklerini indirip anneme gülümseyerek el salladı. Öyle sevimli görünüyordu ki annem de dayanamayıp ona gülümsedi. "İyi hadi, git." dedi, "Aziz Ata'ya da güvenmeyeceksem kime güveneceğim..."
"— Ah sizi köylüler, diye gülümsedi, Allah insanı topraktan yarattığını söyler. Yalandır. İnsanlar asıl, Allah'ı topraktan yarattılar. Köylü "Bana rızkımı öküzle eşek veriyor," demeye utanmış olmalı. "Allah veriyor," diye büyük bir yalan uydurmuş..."
Sayfa 41
Reklam
Emel
Üç Adam bir meyhane masasının etrafında buluştu. Biri dokumacı, Öbürü doğramacı Üçüncüsü de mezarcıydı. Dokumacı ded ki: Bugün iki altına bir Kefenlik ince Bez sattım Doyasıya içelim." "Ben de, dedi doğramacı, en iyi tabutumu sattım. Şarabımıza iyi bir ızgara eyi katabiliriz." Tek bir mezar kazdım. " dedi mezarcı, ama patronum iki katını ödedi bana. Ballı pastadanda alalım" Bütün Gece boyunca, meyhanede onlara şarap, et ve pasta taşıma telaşı vardı. Ve neşeliydiler. Meyhaneci ellerini ovuşturdu ve karısına gülümsedi: müşteriler bol para harcıyorlardı. Meyhaneden çıktıklarında Mehtap yükselmişti, yol boyunca yürüdüler şarkılar söyleyerek, birlikte itiişip kakıştılar. Meyhaneci ile karısı kapıda durup Onları izlediler. "Ah," deli kadın. "Bu Beyler! O kadar Cömert ve neşeliler ki! Her akşam gelebilseler keşke! O zaman oğlumuzun Meyhaneci olup, bu ağır işte çalışmasına gerek kalmazdı; Onu eğitip yetiştirebilirdik ve Rahib olabilirdi."
İlk gün liri bana gösterdiğinde, “Keşke bunu da aldığını bilseydim,” dedim. “Lirden ayrılmak istemediğim için az daha gelmeyecektim.” Akhilleus gülümsedi. “Artık her yere peşimden gelmeni sağlamanın yolunu biliyorum desene.”
Sayfa 88 - İthaki Yayınları, 10. BaskıKitabı okuyor
Son!..
... Sonra bana zaferle gülümsedi. "Herkes bilsin, çok mutlu bir hayat yaşadım." 2001-2, 2003-8
Sayfa 495 - Yapı Kredi Yayınları (26. baskı)Kitabı okudu
“Bir gün bir taksiye atladım ve havaalanından hareket ettik. Sağ şeritte yol alırken siyah bir araba park ettiği yerden aniden yola, önümüze çıktı. Taksi şoförü sert bir şekilde frene bastı, kaydı ve diğer arabaya çarpmaktan milim farkla kurtuldu. Diğer arabanın sürücüsü camdan başını çıkartıp bağırmaya ve küfretmeye başladı. Taksi şoförü ona gülümsedi ve içten bir şekilde el salladı… Ve gerçekten çok arkadaşçaydı. Sordum, ‘Neden bunu yaptınız? Adam neredeyse arabanızı mahvedip ikimizi de hastaneye gönderecekti.’ Taksi şoförü bana, şimdi ‘Çöp Kamyonu Kanunu’ dediğim şeyi öğretti. Şoför pek çok insanın çöp kamyonu gibi olduğunu açıkladı. ‘Her tarafta çöp dolu olarak dolaşıyorlar; kızgınlık, öfke ve hayal kırıklığı dolular. Çöpleri biriktikçe onu bırakacak bir yere ihtiyaç duyuyorlar ve bazen sizin üzerinize bırakabilirler. Kişisel almayın. Sadece gülümseyin. Onlar için iyi şeyler temenni edin ve yolunuza devam edin. Onların çöpünü alıp iş yerinize, evinize veya sokaktaki diğer insanlara dağıtmayın.’ İşin ana fikri şu ki; başarılı insanlar çöp kamyonlarının günlerini mahvetmesine ve ellerine geçirmesine izin vermezler. Hayat sabahları pişmanlıklarla uyanmak için çok kısa, dolayısıyla; ‘Size iyi davranan insanları sevin, iyi davranmayanlar için dua edin.”
Reklam
"Seni istiyorum," diye mırıldandı Clay. Hamle sı- rasının Clay'a dönmesinin ne kadar zor olduğunu bil- diği için sırıttı Julia. Ama yine de pes etmeye hazır değildi. Clay'in, onu çaresizce, korkunç bir şekilde arzulamasına ihtiyacı vardı. "Sanırım, gerçekten güzellikle sorman gerekebi- lir," dedi onun hayalarırı
Sayfa 141
İlk gün liri bana gösterdiğinde, "Keşke bunu da aldığını bilseydim," dedim. "Lirden ayrılmak istemediğim için az daha gelmeyecektim." Akhilleus gülümsedi. "Artık her yere peşimden gelmeni sağlamının yolunu biliyorum desene."
Önyargı
Dişim ağrıdığından dolayı ramazanda oruç tutmamıştım ve halka kapalı bir alanda birşeyler atıştırıyordum beni gören 55+ bir dayı bana argo dolu sözler yağdırdı bende normal cahildir diye aldırmadım ne tesadüf ki aynı gün 2 - 3 saat sonra önyargılı cahil beyefendiyi sigara içerken gördüm beni farketti ve gülümsedi bana karşılık verdiği şekilde karşılık vereceğimi sandı beni çağırdı birşeyler söyleyecekti fakat insan yerine koymayıp takmadan yoluma devam ettim
"Benimle o kadar sert sevişmeni istiyorum ki," dedim, "her şeyi unuttur." Sergei beni kıçımın altından tutup kaldırdı ve ön kapıya doğru taşıdı. Bacaklarımı beline doladım ve yüzünü avuçları- mın içine alıp her yerine öpücükler kondurdum. Kusursuz bur- nuyla başladım, sonra alnına ve kaşlarına geçtim, her bir detayı hafızama
Sayfa 210
Reklam
“Kitaptaki son sözüm şudur Orhan Bey, lütfen unutmayın…” “Unutmam.” Füsun’un fotoğrafını aşkla öptü ve ceketinin göğüs cebine dikkatle yerleştirdi. Sonra bana zaferle gülümsedi. “Herkes bilsin, çok mutlu bir hayat yaşadım.”
Sayfa 495Kitabı okudu
Onu sekiz geçtiğinde
Pardon saat kaç diye sordum yanımda otobüs bekleyen kadına. Onu on geçiyor dedi. Teşekkürler dedim.  Arkamı dönüp omzuma çapraz olarak taktığım çantamdan telefonumu çıkarıp çaktırmadan saate baktım. Hayır onu on geçmiyordu. Onu sekiz geçiyordu. On demek sekiz demekten daha mı kolaydı? Neden hep sayıları yuvarlayarak söyleriz ki? Altı geçseydi beş
Bana gülümsedi –evet, gülümsedi, demek iyilikle gülümseyebilen insanlar vardı hâlâ!
Sayfa 55 - Can Sanat Yayınları.Kitabı okudu
"Kapa şu çeneni," dedim ve dudaklarımı onunkilere yapış- tırdım. Elbisem yine kalçalarımın etrafında toplandı, böylece çıplak kasığım doğruca onunkine dayandı. Sertleşen penisiyle aramız- daki tek engel pantolonunun kumaşıydı. Ağzımı onunkinden ayırmadan elimi vücudundan aşağı kaydırdım, pantolonunun kemerine ulaştım ve aceleyle aletini
Sayfa 142
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.