Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
SKAPOVA'
Unuttum, unuttum her anı Yoruldum, bitti inancım Ağladım, ağladım, ağladım Gecelеre seni anlattım Birikti tüm yaşlarım Duruldu o kaşların Baktı bana, gülümsedi, gülümsedim
"Neden ben?" Üzerine bastırdım kelimelerin. "Neden?" diye sordum. "Bana bir cevap borçlusun, bütün bu yaşadıklarım için." "Vardır bir nedeni" dedi her zaman dile getirdiği gibi "Öyle bir nedendir ki, senden başka çarem yoktur sevgili avukat, tek yolum, tek çarem, tek umudum, tek özgürlüğüm sensindir." Elini kaldırdı, parmakları zorlukla çeneme uyandığında baş parmağı çenemi okşadı. Her ne düşünüyorsa şefkatle gülümsedi. "Vardır bir izi," dedi "öyle bir izdir ki,geçmemiştir hiç. Vardır bir lekesi, uğruna savaş çıkarılır. Vardır bir hayali, kabusların ortasında rüyalar gördürür. Vardır bir tutsaklığı," dediğinde eli yanağımda dolaşt, bakışları gözlerimin içindeydi. "Demir parmaklıkların çok daha ötesindedir."
Reklam
Şimdi de eğlenceli bir konuya geçelim, Paulina. Çok sevildiğini sanan Tacito'nun kibir yüzünden topalladığını bildiğimden, Veracruz'daki hayaleti andıran "güç odakları"ndan oluşan bir anma töreni düzenledim onun için. Tören saati gelince, onu oracıkta hırslı olmakla suçlayı­ verdim. Kimse durup da onu savunmadı. Tacito gülümsedi ve sana tuhaf görünecek şu lafı etti: "Benden ne şeytanlık bekliyorsunuz ki? Ben önemli biri değilim. Bana saldırarak zamanınızı yitirmeyin."
Sayfa 296
Dudaklarını saçlarımın bitiş çizgisine bastırdı. Hiçbir tepki vermeden öylece dikiliyordum. Sonra yavaşça gülümsedi. Başparmağı dudağımla burnumun arasındaki cukura dokundu. "Buna sus çizgisi derler," dedi. "İnsanlar doğmadan önceki hayatını unutsunlar diye melekler doğarken parmaklarını bastırır oraya." Ne söylediğini, bunları niye söylediğini bilmiyordum. Parmaklarım istemsizce o boşluğa düştü. "Şimdi sana bunların hepsini unutturacağım. Unutturmak zorundayım çünkü seni korumak zorundayım. Çünkü sen kendin bunu bulmak zorundasın. Beni sen bulmak zorundasın." Ya bulamazsam," diye sordum refleksle. "O zaman ben yanılmış olurum," dedi kederle. "O zaman ikimizden biri bu savaşta ölmüş olur." Yeniden yüzümü avuçlarının içine aldı. "Beni dinleyebilmen için etrafına sakinleştirici bir kalkan çektim, çekmesem beni dinlemeyeceğini, bana inanmayacağını biliyorum. Beni affetmen kolay olmayacak, sana yaptığım her şeyden tüm izlerinden kurtulmak isteyeceksin. O yüzden onları gizleyecegim, sen kendine geldiğinde onları benim yok ettiğimi sanacaksın. " Kendimi daha önce hissetmediğim kadar iyi hissettim. İyi İyi ve iyiden öte. İyi ama gerçek değil gibi. ve canlı. "Benden nefret etmene dayanabilirim ama onu seveceksin diye ödüm kopuyor." Yeniden öptü. Dudaklarım onun için kendi şarkısını fısıldadı. Tadı buram buram hayat veren bir orman gibiydi. "Seni bekleyeceğim benim deli kızım," diye fısıldadı. "Ne kadar uzun sürerse sürsün."
Sayfa 429Kitabı okudu
"Sana aldım." Uraz'ın sesini duyduğumda düşüncelerimden sıyrıldım ve gerçeğe döndüm. Bana uzattığı bir kutu vişne suyuna baktım ve kaşlarımı çattım. Yarışmanın sekizincisinin seçilmesinin hemen ardından bir şeyler içmek için binanın kafesine gelmiştik. Uraz bana ne içeceğimi sorunca ona "Fark etmez." demiştim ve o da bana vişne suyu getirmişti. "Sen...'' dedim bir anda, "Nasıl? Aklımı mı okudun?" Uraz yüzüme bilmiş bir ifadeyle bakıp gülümsedi. "Bugün sekiz kişi olduk.'' dedi, "Sekizin senin için anlamını biliyorum. Bana o günü anlatmıştın... Sekizinci doğum gününü."
Shay: Neden dünyanın bu bölgesinde araba yok? Shay: Bir araç için 45-60 dakika beklemek zorunda kalmamın çok kaba olduğunu düşünüyorum. Shay: Bana her zaman bu şehrin değiştiğini söylüyorsun ama araba servisleri nerede? Peki ya yemek? Söz konusu önemli şeyler olduğunda hâlâ taşrada yaşıyoruz sayılır. Noah: Şu anda neredesin? Shay:
Sayfa 228Kitabı okudu
Reklam
Merak Bilgiyle Birleşmeli
Bir keresinde İran'ın önde gelen Şii liderlerinden biriyle bir görüşmem olmuştu. Yaklaşık bir saat boyunca batı dünyasının işlediği kabahatlere verdi veriştirdi. Sözlerini bitirdiğinde öfkesi kaybolmuştu; gülümsedi, elini bana attı ve “tekrar görüşmeye gelmeliyim” dedi. “Neden?” diye sordum. “Çünkü sen beni dinledin.” Bu iyi niyet gösterisi, bu bir tek yorum, ilkeler yüzleştiğinde genellikle saklı kalan insani bir pencere açtı. Anlaşmazlığı hemen o anda meraka dönüştürdü. Ancak tek başına merak duymanın yalnızca bir kapının açılması, bir başlangıç olduğunu biliyorum; merak, bilgiyle birleştirilmediği sürece hiçbir yere götüremez bizi. Dinlemek yeterli değil; anlamak, bilgi toplamayı, okumaya ve incelemeye dayanan bir hazırlık gerektirir, böyle insan anlayışsız bir yabancı olmaktan çıkar. Anlaşılabilmek için kaygıları açıklığa kavuşturan fikirler sunmak ve yaklaşımını paylaşmadığımız kişilerin düşünceleriyle bir ahenk yaratmak gerekir. Anlamak, anlaşmazlığı ortadan kaldırmaz, ama anlaşmazlığı zenginlik veren bir deneyime dönüştürür; insanda, insanlığın çeşitliliğinin gizemli dünyasına kabul edildiğine ve yalnızca kısmen yaşıyor olmaktan kurtulabileceğine dair bir his yaratır. Dinler içindeki ve arasındaki tüm acı münakaşalara rağmen, Şii geleneğinin en temel özelliklerinden birinin kişisel yargılara saygı duymak olduğunu ısrarla söyleyen Şii liderle yaşadıklarıma büyük değer veriyorum. İdealler çok ender gerçekliğe dönüşür; ancak bu düşünce, göz ardı edilmemesi gereken bir yol göstericidir aslında.
Sayfa 110-111
"Sahi birden aklıma nişanlın geldi. O ne yapıyor?" Daren anlık bir şüpheyle beni süzdü. Bir şey söylemek için ağzını açtıysa da sessiz kalmayı seçti. "Peki senin?" diye karşı atakta bulundu. "Buraya getirilmeden önce bir sevgilin var mıydı?" Ona doğru biraz daha güldüm. "Varsa kıskanacak mısın?" Yeniden
Sayfa 390Kitabı okudu
Baktıkça sana tertemiz bir melek düştü dünyaya Gülümsedi tanrılar çıldırtan bir gururla Sen, karanlık ormanlara düşen o yüce ışık Sen bereketi öpüşlerin bal eden hayat yükümü Uzakta ol istediğin kadar, kendimden bile yakınsın bana
Uzun uzun, geniş geniş, tereddüt etmeden ve kendini dizginlemeden gülümsedi. Isaac bana hiç böyle gülümsememişti. Ve Isaac karşısında nefesim hiç böyle kesilmemişti.
Reklam
"Sen bütün viskilerden, bugüne kadar yediğim ve içtiğim her şeyden daha lezzetlisin. Kalmaya geldin değil mi?" diye sordu Clay. Cevabı bir de ondan duy- mak istiyordu. Julia evet anlamında kafasını salladı. "Kalmaya geldim." "Artık kaçmak yok." "Artık kaçmak yok," diye tekrar etti
Sayfa 300
Azıcık gülümsedim Ve dünya bana gülümsedi
“Sen hiç aşık olmadın mı? diye sordum merakla. Hafifçe gülümsedi. "Ya bir kere çok seversin ya da hiç sevmezsin Juliet. Ayrıca 'daha önce' kendimden daha çok seveceğim kimseyi tanımamıştım." Kaşlarımı çattım. "Daha önce?" Bana baktı. Gece gözlerinin mavisini saklarken, "Senden önce," diye cevap verdi sessizce.”
Özen Gösterilecek Yegane Varlık Allahu Teala
Yanıma geldi. Montu omzundaydı ve ayağında çorap yoktu. Ona uzunca baktım. Bana gülümsedi. O gülüşü hiç unutmayacağım. 'Neden baktığınızı biliyorum' dedi. 'Montumu omuzlarıma atmışım ve ayağımda çorap yok, bu şekilde namaz kılıyordum, belki benimle bir işiniz var diye düşündüm. Çorabımı giyip montumu düzeltmek istedim ama kendi kendime dedim ki: 'Gulamhüseyin Oğlu Hüseyin! Sen Allah'ın huzuruna böyle çıktın, komutanın yanına da böyle gideceksin.'
BANA GÖZYAŞI BORCUN VAR ! Adam genç kadına seslendi: - Bana gözyaşı borcun var! Genç kadın sordu: - Nasıl öderim?
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.