Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Benzemez insan dostlarıma/ Ağaçlar gölgesini esirgemez/ Güneş köpeğimden daha sadık/ Dizlerime sıçrar ellerimi ısıtır/ Karşılık beklemeden/ Hele kuşlar/ Avcılara bile kin beslemezler.” Oktay Rıfat'ın “Gün Sonu Konuşması” şiiri böyle biter. Mahsusmahal için aklımda harfler, kâğıda, dünyaya, insana her baktığımda, bu dizeler sözden önce halkalandı
Adalet Üzerine Özlü Sözler... "Bir toplumda suç varsa, orada adalet yoktur." -Eflatun (M.Ö.427-347) "Hukuk bir gün herkese lazım olur." -Anonim
Reklam
Her yer puttu; üstelik bu putlar cahiliye Arabistandaki gibi taştan tahtadan değil, etten kemiktendi. İnsan kendisine dahi kendisi ile kavga etmeden teslim olmamalıyken, kimileri tereddüt etmeden birilerine kul köle oluyorlardı. Diplomayla belgeyle tezle evrakla resmi mühürle adam olunduğunu sanılıyordu… Birileri birilerine kim olması gerektiğini
"Evet". Beni rahatsız eden düşünceleri bir kenara itip na dokundum. İşin doğrusu on sürekli dokunuyor, gerçekten burada olduğuna emin olmak olmak istiyordum. Sanırım o da aynısını yapıyordu. Ama başından beri hep dokunmasını seven bir tipti ve bu özelliğine bayılıyordum. Daha fazlasını istiyordum. Sadece Deamon'la yapabileceğim bir şekilde, kendimi onda kaybetmek için müthiş bir istek duyuyordum. Parmağımın ucunu alt dudağımda gezdirdim. Çenesinde bir adale seyirdi, gözleri parladı. Kalbin küçük bir parende attı. Deamon o güzel gözlerini kapadı, yüzü gerildi. Elimi geri, çekmeye başladım. Bileğime yapıştı "Yapma." "Özür dilerim sadece .. "gerisini getiremedim nasıl bir açıklama yapacağımdan emin değildim çünkü. Yüzünde çarpık bir gülümseme belirdi. "Ben maşa çıkabilirim. Ya sen?" "Ben de". Pek değil diye itiraf ettim kendi kendime. Onun üstüne atlamak istiyordum. Onu istiyordum.. Fakat içinde bulunduğumuz durumda böyle muzır eğlenceler yakışık almazdı ve teşhirciliğe de soyunmak istemiyordum. O yüzden yapabileceğim en iyi şeyi yapıp parmaklarımı parmaklarına doladım. "Burada olduğuna hem seviniyorum hem de seviniyorum diye kendime kızıyorum ". "Kızma" Gözlerini açtı, göz bebekleri pırlantalar misali parlıyordu. "Hem başka bir yerde olamak istemiyorum ki ben."
Sayfa 141Kitabı okudu
Jack Kerouac Kendini Anlatıyor Ben hayatım boyunca pranga mahkûmiyetlerinden kaçan köksüz bir ağaç oldum. Ne durmayı ne de aynı yolu ileri geri kat etmeyi severim. Bana sorarsanız, gerçek yaşam hiç durmadan dosdoğru denize doğru gitmektir. Öyküler söylemek, öyküler dinlemek, öyküler yaşamak… Benim öyküm de onlardan biri. Her zaman gizlice
ÜNİVERSİTE senelerden üniversitenin ilk yılları.okula ilk adım atışımda ""ben de sonunda üniversiteli oldum,değişecek miyim,buraya alışacak mıyım,hayatımda ilk defa ailemden ayrı bir dam altında uyuyacağım ve de bütün bir sene boyunca ve de tek başıma..off mu desem oh mu desem.konuşsam ağzım büyür mü,korkunç mu ,daha mı mutlu" gibi
Reklam
Gitmek, ona göre başka yerde olmak demekti. Bu başka yer, ister evvelkinden iyi, ister daha beter olsun, önemi yoktu. "Başka " olsun da... Mühim olan yenilikti... Evvelce görülmemiş şeylere açılmış kapı, harikalı yarın; onun gayet hoş ve derin bir surette söylediği gibi, var olmadığı ve var olamayacağı için büyük bir cazibe taşıyan yarın ...
İşlikler, oymacılar, boyacılar, tasarımcılar, makineciler neredeydi, eller neredeydi, yapan insanlar? Gözden uzak, başka bir yerde. Duvarlar arkasında. Dükkanlardaki herkes ya alıcı, ya satıcıydı. Nesnelerle sahip olmak dışında bir ilişkileri yoktu.
Sayfa 116Kitabı okudu
Hayalimde şöyle düşünürüm. Bir gün benim mezarım da tenha bir yerde kimsesiz kalacak. Gece yarısı tanımadığım mezarlar arasında yapayalnız kalacağım. Gündüz girmeye ürperdiğim mezarlıkta gece yalnız yatacağım. Aman Allah'ım!.. Ne müthiş bir olay!.. Gece de mi? Gündüz de mi? Bedenim çürüdü mü? Çürümedi mi? Anlayamayacağım. Allah'ın razı olduğu amelleri yapmalıyım ki... Ruhum huzur bulsun. Allah celle amellerimden razı olmalı. O halde ihlaslı olmak, Allah'tan başka ilah tanımamak, ilahlık iddia eden keferelere rest çekmek, sünnete sarılıp ibadetlere de çok önem vermek lazım...
261 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Golding, 1954 yılında " Sineklerin Tanrısı" kitabını hiç bir yerde bastıramaz. 20 yayınevine gider, geriçevrilir. Sebebiyse " dönemin şartlarına ters algıyla yazılmış olması "mış. Sonunda kitab`ı basmağa yanaşan bir yayıncı çıkar, kitap basılır ve kısa dönem arasında bestseller olur. Çocuk kitab`ı sanarak başladım okumağa. Kitab`ın içinde çocuklardan başka şey yok ama bu kitap bir çocuk kitab`ı olmak için çok büyük... Kitap bir atom savaşı sırasında güvenlik sebebiyle ülkeden kaçırılmak istenen bir grup erkek çocuğu taşıyan uçağın ıssız bir adaya düşmesiyle başlar. Yaşları 6-12 arası bir yığın çocuğun liderlik üzerinde çekişmeleri, adaya hakim olmak istekleri onları adım adım " vahşileştirir". Golding, kahramanlarını çocuk seçmekle, merhametli, melek gibi bildiğimiz çocukların da şeytanlaşabileceği, " Sineklerin Tanrısı" nı simgeleyebileceklerini anlatmak ister. Zira yazar, boşuna kitab`ın ismini " Sineklerin Tanrısı" koymamışdır. "Sineklerin Tanrısı" Musevi dininde şeytan ismi yerine geçer... Eğer, " Hayvan Çiftliği" ni okumuşsanız, " Sineklerin Tanrısı" nı da aynı duygularla okuyacağınıza eminim. Kaba şekilde demem gerekirse, iktidar ya da liderlik söz konusu oldu mu, "hayvan" " çocuk" hiçbir şey ifade etmiyor. Hepimiz gaddarlaşıp, " vahşileşe " biliyoruz... Keyifli okumalar...
Sineklerin Tanrısı
Sineklerin TanrısıWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202080,7bin okunma
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.