Descartes'in şu cümlesi oldukça meşhurdur: "Düşünüyorum, o halde varım". Bu, Descartes'in şüphesidir. Descartes, önce her şeyden şüphe etmiş, sonra böyle demiştir. Fakat şüphe etmekte olduğum hususunda şüphe edemem. Öyleyse ben varım ki şüphe ediyorum, şu halde ben varım. Sonra da "düşünüyorum, o halde varım." cümlesiyle tanındı, ünlendi ve bütün öğreti veya doktrinini bu cümlesine dayalı olarak ispatlayıp geliştirdi.
İkinci söz Gide'in sözüdür: "Hissediyorum, o halde varım".
Üçüncü söz de Albert Camus'nun şu sözüdür: "Başkaldırıyorum, o halde varım". Bu daha doğrudur. Aslında "var" olmanın bu üç ölçütünden her biri doğrudur. O, düşünüyor; vardır ki düşünüyor. Duyumsayan, hisseden kimse vardır ki hissediyor. Başkaldıran kişi vardır ki başkaldırıyor, isyan ediyor. Fakat burada üç tane "imek" (var bulunmak) vardır. İnsana özgü olan en üstün var oluş, "başkaldırıyorum, o halde varım" dır.
‘’ Descartes'ın şu cümlesi oldukça meşhurdur: «Düşünüyorum o halde varım.» Bu, Descartes'ın şüphesidir. Descartes önce her şeyden şüphe etmiş, sonra böyle demiştir «-Fakat şüphe etmekte olduğum hususta şüphe •edemem. Öyleyse varım ki şüphe ediyorum, şu halde ben varım! » demiştir. Sonra da «düşünüyorum o halde varım!» cümlesiyle tanındı, ünlendi
Descartes'in şu cümlesi oldukça meşhurdur: "Düşünüyorum, o halde varım". Bu, Descartes'in şüphesidir. Descartes, önce her şeyden şüphe etmiş, sonra böyle demiştir. Fakat şüphe etmekte olduğum hususunda şüphe edemem. Öyleyse ben varım ki şüphe ediyorum, şu halde ben varım. Sonra da "düşünüyorum, o halde varım." cümlesiyle tanındı, ünlendi ve bütün öğreti veya doktrinini bu cümlesine dayalı olarak ispatlayıp geliştirdi.
İkinci söz Gide'in sözüdür: "Hissediyorum, o halde varım".
Üçüncü söz de Albert Camus'nun şu sözüdür: "Başkaldırıyorum, o halde varım". Bu daha doğrudur. Aslında "var" olmanın bu üç ölçütünden her biri doğrudur. O, düşünüyor; vardır ki düşünüyor. Duyumsayan, hisseden kimse vardır ki hissediyor. Başkaldıran kişi vardır ki başkaldırıyor, isyan ediyor. Fakat burada üç tane "imek" (var bulunmak) vardır. İnsana özgü olan en üstün var oluş, "başkaldırıyorum, o halde varım" dır.
"Hukuk, iktidarın fahişesidir." Bakunin'in meşhur sözü. Hukukun böyle ayaklar altına alındığı zamanlarda işte olanca mertliğiyle İnce Memed'ler çıkar ortaya.
İnce Memed romanının tarihi arka planı hukuksuzluğun ayyuka çıktığı zamanlar. Kitaptaki karakterlerin çoğu gerçek bir kişiliği imliyor. Örnegin Arif Saim Bey. O dönem milli savaş kahramanı ünvanını ve hükümeti arkasına alıp yaptığı soygunlara, usulsüz işlere bir şekilde meşruiyet kazandıran aç gözlü bir karakter. Yaşar Kemal burada isim vermeden o dönem Şeyh Sait olayı yargılamalarını da yöneten Ali Saip Ursavaş'ı anlatmış.
Baskılar karşısında yılmayan, taviz vermeyen Çerkezler İdris beyle tecessüm etmiş romanda.
Ermenilere de elbette atıf var. Arif Saim Beyin Ermeni bakiyesi arsalara konması çok çarpıcı bir şekilde dile getirilmiş.
İnce Memed resmi tarihin dışında bir panaroma sunuyor okura. Bir nevi antitez.
Bunun yanında köylü psikolojiside en gerçekçi şekilde aktarılıyor. İnce Memed'e ağalarını öldürdü diye söven bizzat kendi köylüleri.
Anadolu insanının saflığı, Hürü ve Kamer Ana karekterleri ile müşahhas bir hale gelen anaların civamertliği, fedakarlığını da es geçmemek gerek.
İnce Memed'in 1. kitabını geçen yıllarda okumuştum. Şimdi tekrar İnce Memed'le yeniden 'başkaldırıyorum öyleyse varım' demeye devam ediyorum. Yaşar Kemal yazmamış sanki, sayfalara bütün bir Çukurovayı kazımış. Her kelimede İnce Memed size elini uzatıyor. Çukurovalı ninelerle konuşuyor ağaların varlığını hissediyorsunuz. Zulmü hissediyorsunuz ama umuttan, adaletten vazgeçmiyorsunuz.
İnce Memed 2Yaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202029,3bin okunma
Şimdi Descartes ile Andre Gide’in yanısıra Camus'ün bile nerede olduğunu duyurmuyorum. Onlardan öyle ileri gitmişim, gözle görülmüyorlar. İkiüç ufak karaltı! O ikisine nasıl çılgınca düşkün olduğumu anımsıyor musun? Camus, yok. Kesinlikle! Ancak, Descartes’ın yanısıra Gide. Ben onların oldukları yerden fersahlarca ilerlemişim: "Düşünüyorum, öyleyse varım.", "Duyumsuyorum öyleyse varım","Başkaldırıyorum öyleyse varım"! Bunlar, daha benim yedi yıl önce geçtiğim yere ulaşmamışlardır! Üçü de neye göre vardır diye benlerini kanıtlama anlayışındadır. Ben neye göre varım? Bu sözde olgunların pişmemişliğine şaşıyorum! "Ben hangiyim" sorusuna bile ulaşamamışlardır daha! Bunlar; yalnız bir kişi olduklarını, olmak ile olmamak sorununun da yalnız bu bir olduğunu düşünüyorlar. Böyle olsaydı iş kolay olurdu. Onların kanıtlamış oldukları kolaylıkta olurdu. Dolayısıyla üçü de tümden doğru söylediklerini bilmiyorlar.
Descartes'in şu cümlesi oldukça meşhurdur: "Düşünüyorum, o halde varım". Bu, Descartes'in şüphesidir. Descartes, önce her şeyden şüphe etmiş, sonra böyle demiştir. Fakat şüphe etmekte olduğum hususunda şüphe edemem. Öyleyse ben varım ki şüphe ediyorum, şu halde ben varım. Sonra da "düşünüyorum, o halde varım." cümlesiyle tanındı, ünlendi ve bütün öğreti veya doktrinini bu cümlesine dayalı olarak ispatlayıp geliştirdi.
İkinci söz Gide'in sözüdür: "Hissediyorum, o halde varım".
Üçüncü söz de Albert Camus'nun şu sözüdür: "Başkaldırıyorum, o halde varım". Bu daha doğrudur. Aslında "var" olmanın bu üç ölçütünden her biri doğrudur. O, düşünüyor; vardır ki düşünüyor. Duyumsayan, hisseden kimse vardır ki hissediyor. Başkaldıran kişi vardır ki başkaldırıyor, isyan ediyor. Fakat burada üç tane "imek" (var bulunmak) vardır. İnsana özgü olan en üstün var oluş, "başkaldırıyorum, o halde varım" dır.
"Descartes'in şu cümlesi oldukça meşhurdur: 'Düşünüyorum, o halde varım'. Bu, Descartes'in şüphesidir. Descartes, önce her şeyden şüphe etmiş, sonra böyle demiştir. Fakat şüphe etmekte olduğum hususunda şüphe edemem. Öyleyse ben varım ki şüphe ediyorum, şu halde ben varım. Sonra da 'düşünüyorum, o halde varım.' cümlesiyle tanındı, ünlendi ve bütün öğreti veya doktrinini bu cümlesine dayalı olarak ispatlayıp geliştirdi.
İkinci söz Gide'in sözüdür: 'Hissediyorum, o halde varım'.
Üçüncü söz de Albert Camus'nun şu sözüdür: 'Başkaldırıyorum, o halde varım'. Bu daha doğrudur. Aslında 'var' olmanın bu üç ölçütünden her biri doğrudur. O, düşünüyor; vardır ki düşünüyor. Duyumsayan, hisseden kimse vardır ki hissediyor. Başkaldıran kişi vardır ki başkaldırıyor, isyan ediyor. Fakat burada üç tane "imek" (var bulunmak) vardır. İnsana özgü olan en üstün var oluş, "başkaldırıyorum, o halde varım" dır.
Descartes'in şu cümlesi oldukça meşhurdur: "Düşünüyorum, o halde varım". Bu Descartes'in şüphesidir. Descartes, önce her şeyden şüphe etmiş, sonra böyle demiştir. Fakat şüphe etmekte olduğum hususunda şüphe edemem. Öyleyse ben varım ki şüphe ediyorum, şu halde ben varım. Sonra da "düşünüyorum, o halde varım." cümlesiyle tanındı, ünlendi ve bütün öğreti veya doktrinini bu cümlesine dayalı olarak ispatlayıp geliştirdi.
İkinci söz Gide'nin sözüdür: "Hissediyorum o halde varım." Üçüncü söz de Albert Camus'nun şu sözüdür: ''Başkaldırıyorum, o halde varım." Bu daha doğrudur. O, düşünüyor; vardır ki düşünüyor. Duyumsayan hisseden kimse, vardır ki hissediyor. Başkaldıran kişi vardır ki başkaldırıyor, isyan ediyor. Fakat burada üç tane "imek" (var bulunmak) vardır. Insana özgü olan en üstün var oluş, "başkaldırıyorum, o halde varım"dır.