Yalın ve etkileyici bir kitap. Bunun en önemli sebebi kitabın dokuz yaşındaki bir çocuğun gözünden anlatılmış olması bence.
Bruno’nun babası Nazi subayıdır ve görevi gereği Polonya’ya taşınmak zorunda kalırlar. Beş katlı, daha keşfedilecek çok yeri olan evini, arkadaşlarını bırakıp; iki katlı, etrafta sadece tel örgülerle çevrili olan, herkesin çizgili pijamalar giydiği Auschwitz kampının yakınına taşınırlar. Bruno nefret ettiği bu yerde eskiden yaptığı ama buraya geldiğinden beri unuttuğu bir şeyi yapar, keşif. Önce evin arka tarafına, oradan ormana ve oradan da kampın tel örgülerine ulaşır. Ulaştığı yerde kendi yaşında hatta aynı tarihte doğduğu Shmuel ile tanışır ve aralarında dostluk gelişir.
Dostluğun, sevginin, arkadaşlığın, merhametin bir çocuğun gözünden anlatıldığı muhteşem bir eser. Ben okumaya geç kaldım, siz kalmayın. Kesinle okuyun.