Karşı tarafın söylediklerimizden çok söyleyiş Şeklimiz ve beden dilimiz etkiliyor.
.
Dürtüler kendini eylemle ifade etmek isteyen duygulardır dürtüsüzlük insanı tembelliği acizliğe ve Yalnızlığa iter dürtülerin aşırı ifade edilmesi ise acımasızlığa başkalarına kötülük yapmaya aceleciliğe sabırsızlığa alçakça olarak bilinen davranışlara sebep
Hepimize iyi akşamlar, şimdiden huzurlu mutlu ve sağlıklı bayramlar dilerim!
Uzat Saçlarını Frigya için daha evvel Günübirlikler kitabını okurken bahsetmiştik. Yine de bu eseri okuyacağımızı ve bir fark var mıdır nedir bunu araştıracağımızı belirtmiştik. Aynı zamanda bu, Cemal Süreya özelinde okuyacağımız da son eserdir. Tarihsiz olan bu
...
Durum bu,ilk mezun yılımın somut ve de soyut sonuçlarıyla karşılaşınca ufak tefek 'keşke'ler,bolca 'iyi ki'ler ile kapadığım bir sezon oldu.Umutluydum,çok şey öğrendiğim ve tecrübe edindiğim bir yıl oldu.
45-50 güne 19 yaşıma basacağım,belki bu yıl yeniden mezuna kalırsam üniversiteye 20 yaşında başlamış olacağım bu
İlk mezun yılımın sınav sonuçları açıklandı bu sabah,hatta sanırım gece.Beklediğim gibi ancak istediğim gibi değil.Her zaman olduğu gibi iyimser düşünmeye çabalıyorum,yalnız bu yolda yalnız olduğunu biliyor olmak en yorucu ve belki de bu yüzden en güçlendirici olan.
Ailem yanımda -ki ailemden kastım annem ve babam,ötesi yok- hem de
İnsanların çok sevilmek gibi arzuları olduğu gibi birileri onları çok sevdiğinde de onlardan uzaklaşmak gibi davranışları var
Kimi çok seviyor veyahut değer veriyorsanız dönün ve bu tanışmanın İlk süreçlerine göz atın , o yücelttiğiniz karakter ve sürecin bugününde ki karakter arasında dağlar kadar fark olduğunu anlayacaksınız .
"Sevgi
Yine bir Elif Şafak romanını yine çok beğendim. Mustafayla ilgili konuyu kitabın yarısına gelmeden tahmin edebilmiş olmak sürprizi biraz azaltsa da ailenin kalanının hikayesi, daha doğrusu bu hikayelerin karmaşık yapısı, birbiri içine geçişi; bahsedilen savaş zamanında iyi ve kötünün, doğru ve yanlışın iç içe geçişi gibi. Okurken bunca yıl öğrendiğim bildiğim her şeye rağmen ne tarafa hak vereceğime asla karar veremedim. Ne Zeliha ve Asya' ya asilikleri için kızabildim ne Gülsüm ve Levent' e aksiliği için ne de Çakmakçıyan ailesine, bu kadar nefret dolu oldukları için. Aslında ben kitabın amacının da bu olduğunu düşündüm: okuyucuya bazı gerçeklerin , iyi - kötü gibi, net çizgilerle ayrılamadığını göstermek, bodoslama ezberden eleştiri yapmadan önce kalbimize aklımıza danışmanın ve yargılamayı bir kenara bırakıp anlamaya çalışmanın kıymetini göstermek...
Kitapta çok şaşırdığım bir konu, sanki iki milletin koskoca kalabalık bir topluluk değil de iki insan, daha doğrusu çok husumetli iki insan gibi algılanması, üstelik herkesten de bu tavrım beklenmesiydi. Dahası, söz konusu iki toplum geçmiş konusunda taban tabana zıt olmasına rağmen bu 'taraflar'ın husumetini sürdürmesiydi.
Ve en çok dikkatimi çeken bir diğer konu geçmiş, şu an ve gelecek hakkındaki dairesel ve sürekli akış hakkında en güzel açıklamaları yapmasıydı.
Hangi kısmından bahsetmesem haksızlık olacağını düşündüğüm için karmakarışık bir inceleme yazısı oldu ama bence kesinlikle ön yargılarınızı -sadece kitaba karşı değil insanlara ve toplumlara karşı olanları da- bırakıp okumalısınız.
Baba Ve PiçElif Şafak · Metis Yayınları · 200615,7bin okunma
1969 yılında Norveç’te doğan Erlend Loe, çalışma hayatına bir psikiyatri kliniğinde başlamış ve ardından gazete muhabirliği yapmıştır. 1993 yılında Tatt av kvinnen isimli eseriyle okuyucularla buluşan yazar, ilk eserlerini çocuk edebiyatı içerisinde kaleme almış olduğundan dolayı yetişkin edebiyatı dahilinde yazmış olduğu eserlerinde bolca abartı,
HAYATIN ÇIĞLIKLARI
Doktorun odasından çıktığımda moralim oldukça bozuktu. Kolesterolüm yüksekmiş. Diyet yapmalıymışım. Elimde yememem gerekenlerin listesi ve reçeteyle yürürken hayatımda hiçbir zaman diyet yapmadığımı düşündüm. Dahası, şimdiye kadar bana dayatılan hiçbir yasağa gönül rızasıyla boyun bile eğmemiştim. İçimdeki asi ruh burada da