Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hayatta kalıplar var... Ritimler. Bir hayatta kendimizi köşeye kısılmış hissettiğimizde, hüznün, trajedinin, başarısızlığın ya da korkunun, tek bir varoluşun ürünü olduğunu düşünmek çok kolay. Yalnızca yaşamanın değil, belli bir şekilde yaşamanın sonucu olduğunu düşünmek. Demek istediğim, acıya karşı bağışıklık kazanmamızı sağlayacak bir yaşam tarzı olmadığını anlasak, her şey çok daha kolay olurdu. Mutluluğun doğasında acının da olduğunu. Biri olmadan öbürünün de olamayacağını. Tabii ki farklı düzeylerde ve miktarlarda. Ama hiçbir hayatta sonsuza kadar saf bir mutluluk içinde olamayız. Öyle bir hayat olabileceğini düşünmek ancak yaşadığımız hayattaki mutsuzluğumuzu büyütmeye yarar.
Sayfa 178Kitabı okudu
Tanrı'nın ülkesinin ve onun gerçeklerini arayın, geri kalanı bırakın. Oysa biz geri kalanı arıyoruz ve belli ki bulamıyoruz.
Sayfa 637Kitabı okudu
Reklam
Herkesten çok gülüyordu. Belli ki acı çekiyordu.
Yaşanan her şey zamanla soluyordu. Öyle bir soluyordu ki belli belirsiz bir iz bırakıyordu arkasında. İnsan bu ize bakıyor ama yaşandığından emin olamıyordu.
Sayfa 42 - Can YayınlarıKitabı okudu
Ne kadar çok dalsam da hâra Kelimelerim dahi yara yara Layık değilim ki bahara Ümit azıktır insana Benimkisi beyhude bir çaba Ne kadar düşsek de dara Çıkar mıyız belli değil yarına
Belli ancak ihtimal ki…
Erdem Bayazıt
Erdem Bayazıt
Ey gök ne kadar gürültün varsa içimize boşalt çünkü Belli ancak ihtimal ki sen dindirirsin Bir kurşunun ete saplanması gibi yüreğimize saplanan bu acıyı”
Reklam
Bir zamanların dillere destan yüce medeniyeti, evlatlarına bakamıyordu artık. Kuvveti yoktu, tükenmişti. Halinden utanıyordu belli ki, mecali kalmamıştı. Son birkaç yüzyılı yüzünü garba dönerek temaşa edince şarktan bihaber özünü yitirmişti. Ve şimdi nefer perişandı. Şayet bir savaş vardıysa bu cihanda, onu çoktan kaybetmişlerdi.
Size yemin ederim ki hiçbir çocuk dünyaya kendi rızasıyla gelmiyor, seçme şansı olsaydı kaç çocuk doğmayı seçerdi? Çocuğunuzu olmasını istediğiniz kişi yapmaya çalışmayın. Kediden siz öyle istiyorsunuz diye kaplan olmaz ya da serçeden kartal. Her çocuk belli bir potansiyel ile gelir dünyaya. Size düşen onu kendi yapamadıklarınızı yapması için piyon gibi kullanmak değil, yapmak istediklerini yapması için cesaretlendirmek, destek olmak. Sizi temin ederim ki hiçbir çocuk dünyaya ana babasını onurlandırmak için gelmiyor, fırsat verildiği takdirde her çocuk kendini gerçekleştirmek üzere doğuyor ama bu topraklarda kaç çocuğa verilmiştir ki o şans? Dayağın cennetten çıkma olduğunu söyleyen ataların sonraki kuşaklarıyız biz ama değiştirmek biz yeni nesil annelerin elinde.
Sayfa 231Kitabı okudu
günler bir türlü denkleştiremediğimiz cümleler gibi öylece çekip gidiyor. insan, belli ki hep yarım kalacak olan bir şarkı, kapanmayacak olan bir hesap. içimiz, durmadan ürkütülen bir kuş gibi, ne konacak bir yer bulabiliyor, ne uçup arkasına bakmadan gidebiliyor.
Politikanın Anlamlılığı
Politik olayların insanlığı maruz bıraktığı tehlike karşısında, politikanın hâlâ bir anlamı olup olmadığını sorduğumuzda, muğlak biçimlerde ve bilimum muhtemel anlamlarını dikkate almadan son derece farklı bir dizi başka soru da yöneltiyoruz. Hareket noktamız olan soruda yankılanan ilk olarak şudur: Politikanın herhangi bir gayesi, herhangi bir amacı var mı? Bu soru şu anlama gelir: Politik eylemin güdebileceği amaçlar, onlara ulaşmak uğruna belli şartlarda başvurulması gereken araçlara değer mi? İkincisi, politik alem içerisinde, yönümüzü güvenilir bir şekilde tayin etmemizi mümkün kılan herhangi bir hedef mevcut mu? Bu hedefler gerçekten mevcutsa bile standartları tamamen etkisiz ve dolayısıyla ütopik değil mi? Her politik girişim bir kez harekete geçirilince hedefleri ve standartları dert edinmeyi bırakıp doğasına içkin bir doğrultuda seyretmiyor mu? Dışındaki hiçbir şeyin onu durduramadığı doğru değil mi? Üçüncü olarak, tüm ilkelerden mahrum olması ve bu itibarla insan topluluğunun olanaklı pek çok kaynağından doğmak ve o derinliklerden beslenmek yerine fırsatçı bir yaklaşımla günlük olayların yüzeyine tutunması, farklı yönlere savrulmayı kabullenmesi, öyle ki bugün alkışlanıp ses getirenin dün yaşanmış olanlarla hemen her zaman doğrudan tezat teşkil etmesi, en azından bizim zamanımızda politik eylemin tipik özelliği değil mi? Eylem kendini saçmalık noktasına kadar sürüklemedi mi? Eylem belki de bir zamanlar onu harekete geçirmiş ilke ve kaynakların üstünü tamamen örtmedi mi? Zamanımızda politika üzerine düşünmeye koyulan herkesin karşısına çıkması kaçınılmaz sorular bunlar.
Sayfa 175
Reklam
ahahah
"Bir haiku geliyor." Tüm avcılar sızlanmaya başladı. Belli ki Apollon ile daha önce de karşılaşmışlardı. Boğazını temizledi ve bir elini tiyatrodaymış gibi kaldırdı. "Kardan çıkar çim Artemis ister yardım Havalıyım." Herkese sırıttı, belli ki alkış bekliyordu. "Son satır yalnız dört heceydi," dedi Artemis. Apollon kaşlarını çattı. "Öyle miydi ?"
Sayfa 46 - Doğan Çocuk, 77. BaskıKitabı okudu
Ölüm olmasaydı, inanç temelli dinin etkisi yok denecek kadar az olurdu. Belli ki ölüm gerçeği bize dayanılmaz geliyor; inanç ise mezara girdikten sonra daha iyi bir hayata kavuşacağımız umudundan besle­niyor.
Biz çoğunlukla düşünmeden yargısını belirtmek eğiliminde olan bir toplumun bireyleriyiz. Davranışlardan çok dış görünüşler, biçimler ilgilendiriyor bizi. Böyle düşüne düşüne, gerçekten uzaklaşıyor, ufacık bir görüntüden tutun da yurt sorunlarına kadar her şeyi daracık açılardan görmiye alışıyoruz. O hale geldiğimiz oluyor ki, toplumun kalıplaşmış kuralları bizi etkiliyor, usumuzun benimsemediği halde bir davranışı ya da bir düşünü beğenmek zorunda kalabiliyoruz. Usa yakın bir görünüşü, ya da görüşü benimsemek, karşıtını yadsımak da olağan geliyor. Bunun tek nedeni: alınan eğitimin yetersizliği, belli bir ereğe göre tam karakter verilmemesi, eğitim kurumlarında yurt sorunlarını kavrayacak, ülkü birliğini gençliğin benliğine sindirecek çevreyi yaratmayışımızdır.
Lakin Türkler çayı bir başka severler. Çayı bir kutsal meymişçesine huşu ile ve kendi adabınca nuş ederler. İnce belli dedikleri ve illa ki çay içmek için imal edilmiş bardakları ve çay bardağının altına koydukları tabakları vardır. Hem çay öyle bir bardak içip de kifaf-ı nefs edecek bir mey değildir onlar için. Biri bitmeden biri hazır edilecektir. Sonra ağır ağır ve adabınca içilecektir. Hiçbir damlası ve hatta kokusu dahi heba edilmeyecektir.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.