“nihayet baş başa kalabildik sevgilim hayır kalamadık kalamayız ben hiçbir zaman yalnız kalamam seni de üzeceğim hayaletler beni daima rahatsız edecek seni istediğim gibi dinleyemeyeceğim daima aklım bir çalıya takılacak huzursuzluğum beni bir gölge gibi takip edecek bu yükü taşıyamazsın boşuna çırpınma senin gibi bir insanla birlikte yaşamayı ilk düşündüğüm zaman görseydim seni belki başka türlü olurdu oysa o zamandan beri o kadar karanlıklar yığıldı ki istesem de atamıyorum yaşamak artık beni yoruyor önemli bir olay yaşamadan sadece yaşamak bile yordu beni insanlarla birlikte olmak onların sözlerine cevap vermek nasılsınız demek içeri girerken merhaba ayrılırken hoşçakalın gene görüşürüz demek konuşmaları izlemek ne demek istedi acaba söylediğimi anladı mı ne demek istedi acaba yanlış bir şey mi yaptım acaba söylediğini anladım mı o kadar çok insan var ki o kadar çok olay birden oluyor ki birini izlemek isterken başkasını kaçırıyorum birini duyarken ötekini görmüyorum yetişemiyorum kan ter içinde kaldım sigaramı yakarken ne söylediğinizi anlayamadım kahvemi içerken kapının açıldığını görmedim biri daha mı geldi bir şey daha mı oldu ipin ucunu kaçırdım tek bir şeyi bile izlemeyi beceremedim kapıdan çıkmayı düşünürken pencereyi kapatmayı unuttum sizce gülümseyeyim derken onun elini sıkmak gerektiğini görmedim oysa sen bakışlarınla başka istekler ifade ediyorsun beni yeniden yaşamaya yeniden ıstırap çekmeye zorluyorsun yaşamak aynı zamanda yaşamış olduklarını hatırlamak demektir hatırladıkça bunalıyorum ”
Ekmek var mı? - Buzlukta. Dün gece çıkarmayı unuttum. - Allah kahretsin. - Fırına koy onu. - Zamanım yok, büroya geç kalıyorum. - Ben de. - Hoşçakal. Kahvaltıyı barda yaparım. - Bu tonla söyleme. - Ben hiçbir tonda söylemiyorum. - Beni bir felaket olmakla itham ediyorsun. - Seni hiçbir şeyle suçladığım yok. - Evet. suçluyorsun. Ve bıktım artık. Birincisi. bende senin gibi çalışıyorum. Ve ikincisi. olmayan süt ekmeği ve şeker için inebilir­din.
Reklam
Şeytanla Kısa Bir Diyalogumuz Olmuştur..
~•~ — Ses ver! — Sor vereyim! — Benden ne istiyorsun? — Ruhunu istiyorum! Allah'a bağladığın ruhunu! — Her ân tepemde, beynime çivi üstüne çivi çakıyorsun da yine bir şey başaramıyorsun!.. Bıkmadın mı hâlâ, usanmadın mı? (Duman; bir el şeklini aldı. Tırnakları kol boyu uzamış, üstü damar damar, kara kuru bir el... ) —Bırakır mıyım
Ve İpek Ve Aşk Ve Alev
Sana böyle akmaktan çok korktuğum için oldu herşey, şelâleler de bu yüzden ilgilendiriyor beni. dünya çok üzücü bir yerdi, savaş filmlerini ve samurayları eskisi gibi sevmiyordum... bir boşluktan aşağı mı bırakıyordum kendimi... teller tenimi çizip canımı mı yakıyordu... mutsuzluğuma mı alışıyordum seni severken... yoksa kan kaybından mı
Allah'ım biraz konuşabilir miyim bağışla Konuşuyorsun sen, duymuyorum ben ah bağışla Ben de konuştum çok, çoğu boş, boşlukları doldurdum Yarım kalmış bir çay gibi soğuttum kendimi, İçime şeker attın, tatlanmadım yine Seni anlayamadım, tişört yazıları, sokak isimleri, Plaka harfleri, medet umdum tümünden, bir tıkız idrakle tıkandım, Yağmurları
mağrur bir totem gibi sussam konuşmasam ve türküm kaybolsa sessizliğin hırçın türküsü ve ben unutulsam ve yazdığım şiirler senin için yazdıklarım herkes için yazdıklarım eski padişahlar gibi unutulsa birer birer ve ben seni unutsam hiç hatırlamasam hiç mi hiç ihanetini hatırlamasam şehvetini hatırlamasam ellerim oldum olasıya seni unutsalar .. eflâtun gözlerini bir grog kadehinde unuttum..
Reklam
181 öğeden 171 ile 180 arasındakiler gösteriliyor.