Yoksullara verecek paranız yoksa, en iyisi yine susmaktır. Onlara paradan başka bir şeyden söz ettiğinizde, onları kandırmış, yalan söylemiş olursunuz, hemen her seferinde. Zenginleri eğlendirmekse, kolaydır, sırf ayna bile yeterlidir örneğin, kendilerini izlesinler diye, öyle ya, zenginleri izlemekten daha keyifli ne var ki şu dünyada? Onları,
Şöyle bir ikilem yaşıyorum: Seni bütünüyle kendime istiyorum; ama senin özgür olmanı, bağımsız olmanı da istiyorum - bana bağlı olmanı; ama benden bağımsız olmanı... Bunlar bağdaştırması olanaksız şeyler mi? Çok zor; ama bir yol var: Daha önce yazdığım 'özgür temel' düşüncesinden yola çıkarsak: her birimiz ötekine tanıdığı ilişki uzamında yalnızca ona yer tanır, başka ilişkileri oraya sokmazsa, bağlılık sağlanır; öte yandan, o ilişki uzamı, her birimizin toplam yaşamında, başka ilişkilerimizi tabii ki etkileyecektir ama onları belirlemez ya da yutmağa, bütün yaşam uzamımızı kaplamağa çalışmazsa, bağımsızlık da sağlanabilir. Çok mu dolambaçlı söylediklerim?
Reklam
"Yüzlerce eser yazdım. Her eserime kalbimin veya dimağımın bir parçasını koyuyordum. Ve bunlar, hakikate çok yakın şeylerdi. Fakat hiçbir yazımda bizzat hakikatın bulunmadığını biliyordum. Her güzel yazan gibiydim: Konuştuğum şeyler benden evvel yüzlerce defa tekrar edilen lafların değiştirilmiş şekliydi. Halbuki ben, kulaklara bilmedikleri şeyleri söylemek, göz hudutlarının arkasına geçmek istiyordum. Ve bunun için çene- mi avuçlarıma ve kollarımı dizlerime dayar, gözümü yere veya ufka çevirerek gördüklerimin daha ötesindeki şeyleri de bilmek isterdim. Fakat toprağın alaycı bir susuşu, ufkun lakayt bir ka- çışı vardı. Bana, 'Senin gözlerin,' diyorlardı, 'açık bıraktığımız şeyleri görmek için bile çok küçük ve zayıftırlar. Sakladığımız hakikatleri nasıl bir cesaretle anlatmak istiyorsun?" Fakat ben arıyor, mütemadiyen [sürekli] arıyordum.
Kendinden bir şeyler anlat bana Belki kendinden kurtulursun.
“Nişanlım dans etmek ve eğlenmek istediğini söylerdi bana. Sonra ‘Sıkıcısın sen,’ derdi. ‘Sıkıcı ve içine kapanık birisin.’ ‘Evet’ derdim ona. ‘Sıkıcıyım. Başkaları için.’ O, yanında köpeği gibi gururla gezdirip hava atabileceği birini arıyormuş meğer. Asıl komik olan ise, ne zaman işleri yoluna koymaya çalışsam; ne zaman benden olmamı istedikleri bir errrkek gibi nişanlım için bir şeyler yapmaya çalışsam işlerin hep daha da boka sarmasıydı. Sıkılmıştım artık bu evcilik oyunundan. Çünkü ben erkek değilim, ben bir insanım. Firar ettiğim gün evlerine gittim. Nişan yüzüğünü suratına attım. ‘Al!’ dedim. ‘Bu senin!’ Sonra üstümdeki üniformayı çıkartıp babasının yüzüne salladım. ‘Al!’ dedim. ‘Bu da senin çok istediğin askerliğim.’ Don atlet çıktım evlerinden. Bir daha da görmedim onları.
Bir şeyler uçup gitmiş benden. Hayattan hiç korkmamışımdır, ama bir gün hayata doyabileceğimi hiç hayal etmemiştim.
Sayfa 462
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.