Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tarhan, Eşini Kaybettiğinde
Eyvâh! Ne yer, ne yâr kaldı, Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı. Şimdi buradaydı gitti elden, Gitti ebede gelip ezelden. Ben gittim o hâksâr kaldı, Bir kûşede târumâr kaldı. Bâkî o, enîs-i dilden eyvâh!
Beni Yukarı'ya bağlayan o iplik, bilmiyorum hangi kabahatimden dolayı koptu. Çırılçıplak kaldım sanki. Hani eldivenini kaybettiğinde üşüme gelir ya ellerine, öyle bir üşüme var bende göklere karşı.
Reklam
''Geldim'' dedi Oedipa, ''çünkü beni bir kuruntudan çıkarmanızı umuyordum.'' ''Ona gözün gibi bak!'' diye şiddetle inledi Hilarius. ''Hepinizin başka neyi var ki? Küçük dokunacından sıkıca tut, Freudyenlerin onu tatlı dille uzaklaştırmalarına ya da eczacıların zehirle onu senden söküp almalarına izin verme. Her ne ise, ona sahip çık, çünkü onu kaybettiğinde sen de diğerleri gibi olursun. Var olmamaya başlarsın.''
Sayfa 132Kitabı okudu
Rollerimiz...
Rollerimizin büyüsüne kapılıp kendimizi, ben'imizi geri plana itiyorsak, rollerimiz olmadan kendimizi tanımlayamıyorsak, rol tutsaklığı içindeyiz demektir. Rol tutsaklığı, kişinin rolleriyle övünmesi, kendisine ait rolleri, farkında olmadan kendinden üstün tutmasıdır. Kendisi ile sahip oldukları arasındaki farkı unutan, sahip olduklarını kaybettiğinde, kendini boşlukta hisseder bu alemde. "Ben" dediğimiz şeyi oluşturan pek çok rol var. "Acıkan, yiyen-içen ben" vardır; "konuşan, düşünen, algılayan ben" vardır; bunlar psikolojik rollerimizdir. Bir de sosyal rollerimiz vardır, mesleki rollerimiz vardır; evlat, anne, baba, ögrenci, ögretmen, avukat, müdür, alıcı, satıcı... rollerine bürünürüz. Sosyal/toplumsal rollerimizi o kadar benimseriz ki, giderek psikolojik rollerimizi küçümser, hatta unuturuz. Doktor, mühendis, müdür yanımıza çok önem veririz de, "yiyen-içen, uyuyan, konuşan, düşünen ben"i küçük bir sey olarak algılarız. Oysa, psikolojik ve sosyal rollerimiz bir bütündür ve psikolojik rollerimiz "küçük şey" değildir.
Remzi KitabeviKitabı okudu
Geri133
503 öğeden 496 ile 503 arasındakiler gösteriliyor.