"Görüyorum ki cennet beni ağır bir şekilde yargılıyor ama cesaretli olacağım! Hafif bir yürek her şeye katlanabilir. Hafif bir yürek! Kalemimden böyle sözlerin dökülmesi gülümsememe neden oluyor. Biraz daha hafif kalpli olsaydım bu benim güneşin altında yürümüş olan en mutlu varlık olmamı sağlayabilirdi. Ama yeteneklerim ve niteliklerim adına acı çekmem gerekirken başkalarının benden daha düşük olan yetenekleri neden kendimi tatmin etmem için yeterli oluyor ki? Bütün güçlerimi borçlu olduğum Yaratıcı, neden bu kutsamaların bazılarını bana vermeseydin de, onların yerine kendine güven ve tatmin hissi verseydin keşke."
Düşüncelerimi dizginleme alışkanlığı geliştirdim. Dilimden ya da kalemimden düşünülmeden edilmiş bir söz hiç çıkmadı. Deneyimlerim bana sükunetin kendini gerçeğe adamış birinin manevi disiplininin bir parçası olduğunu öğretti. Konuşmak için sabırsızlanan pek çok insan görüyoruz. Bütün bu konuşmaların dünyaya herhangi bir yararının olduğunu söylemek güç. Bu çok büyük bir zaman kaybı. Utangaçlığım benim zırhım ve kalkanım oldu. Büyümeme imkan tanıdı. Gerçeği sezişimde bana yardım etti. Gandhi
Kaderin benim için ağır sınavlar öngördüğünü fark ediyorum. Fakat enseyi karartmamak gerek. Biraz vurdumduymazlık her şeyi yoluna koyar. Vurdumduymazlık mı? Bu sözcüğün benim kalemimden çıkması bana komik geliyor. Biraz serinkanlılık beni dünyanın en mutlu insanı yapardı. Nasıl yani! Başkaları birazcık güç ve ve yeteneğiyle kendini beğenmişlik içerisinde ortalıkta dolanırken, kendi gücümden ve yeteneklerimden kuşku mu duyacağım? Bütün bunları bana bağışlayan ulu Tanrım, neden yarısını benden esirgemeyip, onun yerine biraz özgüven ve kanaatkarlık vermedin?
Sana bu mektubu, evimin balkonunda yazıyorum
Sağ elimi koyuyorum tam yüreğimin üstüne.
Çankaya yokuşunda söylediğimiz marşı duyuyorum
Ulu kayalar parçalanıyor beynimin bir yerinde
Bir yerinde demirden dağlar eriyor
Atlas yelkenli gemileri unutmuş bir kaç levent
Viski kokulu bulvarlarda yavaş yavaş ölüyor.
İstediğin o seccadeyi hemen gönderiyorum
Üstünde Kâbe resmi ve anamın duaları var
Ve bildiğin sebeplerden ben gelemiyorum.
Yine biliyorsun ki, sevmedim ülküden başkasını
Başı dumanlı dağları, dolunayı, ufukları
Bir de Çankaya yokuşunda rüzgâra tutulmuş saçlarını
Önce Allah, sonra genlerim şâhit.
Sevgimi üçbin yıl sonra doğacak torunuma yolluyorum
Trahomlu şairler doğruluyorlar masaların altından
Parmakları fâhişelerin karanlık Saçlarında
Benim kalemimden kan değil süt damlıyor
Geceler boyu böyle geleceği emziriyorum
Kahrolayım sevmedim ülküden başkasını
Bir de seni çok seviyorum.