İstanbul Tükenir Mi?
Demek ki şehrin karmaşası, beton yığını, nüfus ve trafiği bu eserlerin üzerine bir perde germiş. Perdenin ardında kalanlar kendi kaderine terkedilmiş... Unutmayalım, İstanbul'u dünya kenti yapan, finans-sanayi ve ticaret merkezi olmanın önünde onun tarihi-kültürel varlığıdır.
Şimdi ne o eski lodoslar var, ne de o eski yalılar ve insanlar. Birer birer göçüp gittiler. İstanbul onlarla güzeldi, Adalar ve hele Burgaz onlarla güzeldi. Şimdi oralarda emlakçılar sizi iskeleden karşılıyorlar. Beton yığını apartmanları gösteriyorlar. Kat kat. duvar duvar, yeşillikten, yaşamaktan yoksun. Ama yaşıyorlar orada da, tıka basa doyuruyorlar karınlarını; aksırıncaya, tıksırıncaya kadar. Uyuyorlar, kalkıyorlar, akşam olunca gene uyuyorlar. Sorsanız «Ne var çevrende, anlatsana» deseniz, bön bön bakarlar ve susarlar.
Sayfa 141Kitabı okudu
Reklam
76 syf.
·
Puan vermedi
·
9 saatte okudu
"Azat buzat beni cennet kapısında gözet." diyerek cami, sinagog ve kilise kapılarında satmayı meslek edinen çocukların başından geçenleri konu alıyor. Eski bir İstanbul geleneği olan kuş azat etme kuş satıcıların renkli renkli kuşları yakalayıp bir kafese koymaları ve belli bir para karşılığında onları özgür bırakmalarıdır. Gökyüzüne salınan her kuşun onu azat eden kişiyi cennet kapısında bekleyeceğini söylerler. Başka şehirlerinden çeşitli sebeplerle İstanbul'a gelen üç gencin geçimlerini sağlamak için başvurdukları bu yol, değişen İstanbul ile onlar için birer zorluk haline gelmiştir. Çünkü artık kimse buna inanmıyor ve yaptıkları işi saçma buluyorlar her ne kadar satmaya çalışsalar da kimse onları fark etmiyor. Çaresizlik ve geçim sıkıntısı bu üç sokak çocuğunu adeta kafese kıstırdıkları kuşlara dönüştürüyor ve bu dönüşüm bir toplumun sosyolojik değişimini göstermiş oluyor. Başta sıkıcı da gelse bir oturuşta bitirilicek klasik ama anlam derinliği güzel olan bir roman. "Belki kuşlar çok derin, eski bir içgüdüyle buraya, o zaman kesilmiş olacak olan şu ulu çınarın üstüne, göğüne uğrayacaklar, bir an duraklayıp bir şeyler arayacak, bir şeyleri anımsamaya çalışacak, beton yığını evlerin üstünde küme küme dolaşacak, konacak bir yer bulamayıp bir uzak keder gibi başlarını alıp çekip gidecekler."
Kuşlar da Gitti
Kuşlar da GittiYaşar Kemal · Adam Yayınları · 200113,8bin okunma
Bulgurlu, İstanbul'un Anadolu yakasında Küçük Çamlıca Tepesi'nin (Eski adı Bulgurlu Dağı'dır) Marmara'ya bakan yamaçlarında, İstanbul'un güzelliğini en müstesna biçimde gözler önüne seren bir yerleşim bölgesidir. Şimdi tamamen beton yığını olan bölge, 1950'lere kadar henüz bir köy olup ahşap ve bahçeli evleri, havadar mekânı, abıhayat-misal suları ile lâ-teşbih cennet gibi bir sayfiye yurdu imiş. Yavuz Sultan Selim devrinde burası, Ömer Seyfettin'in İncili Kaftan hikâyesindeki Muhsin Çelebi'nin çiftliği imiş.
Sayfa 43 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Ah İstanbul..
Ama o büyülü şehir yok artık, biliyorum. O şehri gecekondularla, beton yığını dört köşe yapılarla öldürdük. Geçim ekonomisi sanatın ve güzelliğin canına okudu. Göçlerle geldi, yıkımlarla geldi, sırtlardaki yorgan ve yastıklarla geldi çöküş. Ama İstanbul'un mersiyesi henüz yazılmadı. Ahmet Muhip bir ağıt yaktı o kadar. Orhan Veli şimdi yaşasa "İstanbul'u öyle rahat dinleyemezdi." Kazma kürek ve otomobil sesleri dolardı kulaklarına.
Sayfa 240 - Seyfettin Başçılar (d. 1930) - 19 Kasım 1994
Yukarıdan Berlin etrafı..
SUÇLU AYAĞA KALK! Suçlu biziz! Başkası değil..! Her görüş, her parti, her bürokrat, her öğretmen, her vekil, her bakan, tüm vatandaşlar; hepimiz bu işte suçluyuz...! Polonya sınırından Almanya hava sahasına girdikten sonraki Alman şehirleri.. Berlinin 100 km etrafi.. Yapılaşma, kentselleşme, şehirleşme, doğa, göl, nehir, ağaç, rüzgar gülleri, otoyollar hiçbiri diğerini bozmamış, alt etmemiş. Yeşille iç içe şehirler bina etmişler, koca koca binalarla doğanın içine etmemişler! Bunlara bakıyorsun, birde İstanbul, Kocaeli, Bursa, Kayseri, İzmir, Eskişehir, Sinop, Samsun, Zonguldak vs. Bizim şehirlerde ne insan, ne hayvan, ne doğa hiç bir canlı nefes alamıyor. Bunlarda insan, bizde insanız. Materyalist Almanın becerdiğini müslüman, üstelikte Selçuklu, Osmanlı gibi nezih bir mimari geçmişi olan Türk milletinin mensupları niye gerçekleştiremiyor? Ne zaman bu kadar rantçı, yok edici, çirkin, ruhsuz, beton yığını sever olduk? Almanyayı havadan filme çekerek, Türkiyedeki belediye encümeni, şehir planlamacısı, belediye başkanı, mimar, mühendis, milletvekili, parti yöneticisi hepsine zorla 30 gün boyunca izletmeliyiz ve asla bu rant yarış ve yağmasına müsaade etmemeliyiz!
Reklam
37 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.