Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hissettiği boğulma duygusu ölümün kavrayışı gibiydi. Ölüm ne demektir gösterdi yavruya. Bilincinde ölüme dair bir bilgi yoktu ama vahşi hayatın bütün hayvanları gibi ölüm içgüdüsüne sahipti. Ona göre canını en çok yakan şeydi bu. Bilinmeyenin özü onun bütün korku ve dehşetlerinin toplamıydı. Başında gelebilecek en düşünülmeyecek şey felaketlerin en büyüğü hakkında hiçbir şey bilmediği ve sayesinde her şeyden korktuğuydu.
Ölüm kararı verilene kadar, soluk aldığımı, hareket ettiğimi, diğer insanlarla aynı ortamda yaşadığımı hissetmiştim; şimdi Dünya ile benim aramda bir sınır olduğunu kesin bir şekilde kavrıyordum. Hiçbir şey bana önceki gibi görünmüyordu. Bu ışıklı geniş pencereler, bu güzel Güneş, bu mavi gökyüzü, bu güzel çiçek artık bir kefenin rengi gibi beyaz ve solgundu.
Reklam
Bir bıçağın sırtında yürüdüğümüz dünya! Zor'dur papatyalar, ki beyaz kanatlarına ihtimaller serilir İnsan biraz da zamansız kırların rüzgârına yetişememektir Kurşungeçirmez değildir, kulağına ölüm fısıldanan zarafet İnsan bir masalı durdurup en heyecanlı yerinde inecektir! Maktul; dünyanın o en sevgili çiçeği. Bir bıçağın ağzında beklediğimiz dünya! Göğsünde yumuşattığın anlamların sırrına Saklı durur ay ışığını içer gibi bekleyen gece Bir ömrün altında, bir turna kanadının, bir şemsiyenin Ve ne varsa dilinde bin yıldır hecelediğin Göğüne razı kalbin bir yağmura heveslenmiştir!
Sayfa 50 - profil kitap
Ama... sizin nasıl çalıştığınızı anlamak isterdim. Bana yöntemlerinizi anlatır mısınız?» Poirot gülümsedi. «Bu biraz sizin şu bilmeceye benziyor. Parçaları birleştire birleştire bir resim meydana getiriyorsunuz. Mozaik gibi bir şey bu.» «Çok ilginç! Ne kadar da güzel anlatıyorsunuz.» Poirot devam etti. «Bazen, deminki beyaz parçaya benzeyen bir şeyle karşılaşırsınız... Yani parçaları düzenle dizer... renkleri ayırırsınız. Sonra... beyaz postun bir parçası sandığınız şeyin, kedinin kuyruğuna uyduğunu anlarsınız.»
Sayfa 137 - Altın KitaplarKitabı okudu
Kaderime razıyım ben, hem de mutluyum bu bahçede, bu bitkilerle birlikte. Onlar benim tek ailem! Ama gene de, ara sıra, bir gülüm olsa da koklasam diyorum. Yaseminler takmayı istiyorum saçıma. Ya da elim deyince yanıverecek diye korkmadan beyaz yaprakları, papatya falına bakmayı özlüyorum.
Sayfa 27
"Anlatılanlara göre Gaia, kendi doğurduğu Uranüs ile birleşmiş; fakat Uranüs, Gaia'dan olan bütün çocuklarını doğar doğmaz toprağın derinliklerine gömdüğü için yeryüzü oldukça şişmiş ve korkunç sancılar içinde kıvranmaya başlamıştı. Bu birleşmeden altısı erkek, altısı dişi titanlar "Hekatenheir"ler denilen yüz kollu devler, alınlarında yalnızca birer göz bulunan Kiklop'lar meydana gelmişti. Ne var ki Uranüs canavar görünümlü çocuklarından hiç hoşlanmamıştı ve sahip olduğu ne varsa hepsini kaybedeceğinden korktuğu için onları toprağın bağrına saklaması da bu yüzdendi. Benim doğumum da işte tam burada başlamaktaydı. Uranüs'ün çocuklarını yeraltına gömmesine artık dayanamayan Gaia bir plan yaptı. Ak çeliği yarattı ve ondan bir tırpan yapıp oğlu Kronos'u cesaretlendirerek Uranüs'ün tanrısal saltanatına isyan etmesini sağladı. Geceleyin, gökyüzü hevesle karısının yanına inince, toprağı sarmalamıştı şehvetle. Ama pusudan çıkan oğlu ona sol elini uzattı ve sağ elindeki kocaman tırpanın sivri dişleriyle birdenbire babasının hayalarını kesti ve ardından beyaz çelik tarafından kesilen bu hayaları denize fırlattı Uranüs'ün yükselen çığlığı gökyüzüne değdiğinde, yeryüzü şafak ile birlikte aydınlanmaktaydı ve tüm bunlar olup biterken tüm gezegen görüp görebileceği en muhteşem güzelliğe şahit olmak üzereydi, derler..."
Reklam
“Baharda yemyeşil bir denizi andıran Muş ovası, kış mevsiminde günler ve geceler boyu süren kar yağışıyla haftalarca bembeyaz kesiliyor, gözün beyaz dışındaki renklere aşınalığını neredeyse yitirdiği böyle dönemlerdeki saf yalnızlık ve sükûnet duygusu, yaşam ile ölüm arasındaki mesafenin sandığımızdan daha da kısa olduğunu hissettiriyordu.”
Sayfa 30 - Ketebe YayınlarıKitabı okudu
"Ölüm kararı verilene kadar, soluk aldığımı, hareket ettiğimi, diğer insanlarla aynı ortamda yaşadığımı hissetmiştim; şimdi dünyayla benim aramda bir sınır olduğunu kesin bir şekilde kavrıyordum. Hiçbir şey bana önceki gibi görünmüyordu. Bu ışıklı geniş pencereler, bu güzel güneş, bu mavi gökyüzü, bu güzel çiçek artık bir kefenin rengi gibi beyaz ve solgundu. Yüzümü görebilmek için itişip kakışan bu adamlar, bu kadınlar, bu çocuklar artık birer hayaletti."
Sayfa 7
Ve ölüm Bir güvercin Beyaz Süzülen masmavi gökten Berrak sulara
4.999 Ölüm
"...Yaylanın siyah beyaz manzarasını izlerken, kederin dünyayı tanımlamak için önemli bir sözcük olduğunu anlamıştım.Her şeyin temelinde bu yatıyordu,beşinci elementti, özün özüydü..."
Sayfa 59 - TimaşKitabı okuyacak
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.