Kitap üzerinden Ülkenin en büyük "sorununa" değineceğim; türk-kürt çatışması. Bazıları kitabın ezen-ezilen ilişkisini anlattığını söyleseler haklıdırlar ama göreceğiniz üzere anlatılan tamamen türkler ve kürtler arasındaki çatışmadır.
Kimisi için acı gelecek bir gerçekle başlayayım, Türkiyede türklük ideolojidir, etnik değil. Türkiyede
Öncelikle hiç kimsenin beslenme şekliyle bir sorunum olmadığını belirtmek istiyorum. Bunu yazımın hemen başında vurgulamamın nedeni, günümüzün dünyasında azınlık veya ezilen diye tabir edilen unsurlara verilen önemin artışı nedeniyle, bunların savunduğu görüş ve savlara doğrudan veya dolaylı bir eleştiri getirmek, tepki çeken bir husus olma
https://1000kitap.com/Ottomaans kod adlı okurun paylaştığı iletiye ve
Ahmet Altan ‘a cevaptır. #40521697
Merhabalar… Yine bir cevap iletisi ile sizlerleyim. Yalanları paylaşanlara karşın, gerçeklerle cevap verelim mi? Lütfen, eşlik ediniz… El-Cevap 2!
Birincisi burada:
"Ben keyif aramıyorum. Tanrı'yı istiyorum, şiir istiyorum, gerçek tehlike istiyorum, özgürlük istiyorum, iyilik istiyorum. Günah istiyorum.’’ (s. 238)
1. Ütopya’dan Distopya’ya Geçiş
Distopik bir eseri inceleyebilmek için öncelikle, hem distopyaların ortaya çıkmasında büyük payı olan ütopyayı hem de distopyayı tanımlamak gerekir.
Totaliter bir rejimin gölgesinde ezilen bir toplumda, Winston Smith adında bir adamın tüyler ürperten hikayesi... Büyük Birader adındaki her şeyi gözetleyen ve kontrol eden bir diktatörün yönetimi altındaki bu distopik dünyada, gerçeklik çarpıtılmış, propaganda her köşede kol gezmekte ve Düşünce Polisi her an pusuda beklemektedir.
Bireysellik yok edilmiş, insanlar tek bir ideolojiye göre şekillendirilmeye çalışılmıştır. Winston ise bu sisteme karşı içten içe bir isyan duygusu beslemektedir. Özgürlüğünü korumak için amansız bir mücadeleye girişir. Yasak bir aşk yaşayarak ve geçmişi anlatan bir günlük tutarak sisteme karşı direnmeye çalışır.
Ancak Winston'ın isyanı sonucunda trajik bir kader onu beklemektedir. Düşünce Polisi tarafından yakalanan Winston, işkence ve beyin yıkama yoluyla Büyük Birader'e ve onun ideolojisine boyun eğmek zorunda kalacaktır.
Bu roman, sadece sürükleyici bir kurgu eseri olmanın ötesinde, totaliter rejimlerin tehlikeleri üzerine bir uyarı niteliğindedir. Yazar, yarattığı distopik dünya ile günümüz toplumları arasında paralellikler kurmamızı sağlayarak, özgürlük ve bireysellik kavramlarının önemini sorgulatmaktadır.
totaliter rejimlerin karanlık dünyasına dalmak ve özgürlük ve kölelik arasındaki mücadeleyi yakından görmek istiyorsanız, bu kitap tam size göre. Sizi derinden sarsacak ve okumanın keyfini bambaşka bir boyuta taşıyacaktır.
1984George Orwell · Can Yayınları · 2023166,7bin okunma
Hani bilinçli insanlar der ki George orwell'ın 1984 kitabını yaşıyor gibiyiz. Gerçekten yaşıyoruz kitabı çünkü şunlar konu edilmiştir. Distopik dünyada tutalitler bir merkezi tek partinin yönetiminde gerçekleştirilen korku,propaganda ve beyin yıkama ile halk ve halkın yaşadığı hayatı manipüle edildiği;baskıcı bir devlet ile bu devleti yıkmak isteyen özgürlükçü insanların mücadelesi anlatıyor. Ve tabii bu düşüncelerin hepsi JOSE SARAMAGONUN "KÖRLÜK" kitabını da es geçirtmiyor. Körlüğün salgın bir hastalık gibi yayıldığı toplumda korku ve paniğin; insanların duyarsızlığı ve benciliğin sonucu ahlaki değerin çökmesini vurguluar.
"AH BİZDE Bİ VURGULASAK KEŞKE"🤔
...YAZGÜL SİPKİ..
Romanın, distopik dünyasında tüm yetkilerin merkezileştirildiği, devlete mutlak itaat beklenen diktatörlükvari yönetiminde korku, propaganda ve beyin yıkama ile halk ve hayatları kontrol edilmektedir. Bireysel özgürlüklere izin verilmez ve bireyin yaşamının tüm alanları yine devlet kontrolüne bırakılır. 1984 adlı kitabımız genel olarak çok fazla
Bir gün her şeyin kontrol altında olduğu, her adımınızın takip edildiği ve her düşüncenizin izlendiği bir dünyada yaşıyorsunuz. Büyük bir "göz" sizi her yerde izliyor ve en ufak bir muhalefet girişiminde bile acımasızca cezalandırılıyorsunuz. Bu, sadece bir distopik kurgu değil, George Orwell'ın 1984 romanında anlattığı ürkütücü bir