Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bibliyofil Adam

372 syf.
10/10 puan verdi
·
24 saatte okudu
Bir solukta okunan çarpıcı bir romanın ardından ne yazabilirim? Üç romandan oluşan bu kitap hayali olan ile gerçeğin harmanlandığı, savaş yıllarının insanlar üzerindeki bıraktığı etkileri sarsıcı biçimde vermeyi başarmış, ikiz çocuklar etrafında bir ailenin dramının çarpık ilişkilerle ortaya konulduğu sıkı bir eser. Macar edebiyatının usta ismi #agotakristof ile tanışmak eyyam-ı buhurun başlangıç günlerineymiş. Fakat eser bu sıcak günlere rağmen sizi bir lahza olsun kendinden ayırmamayı başarıyor. Olaylar silsilesi ve satır aralarında çocukluk, ilişkiler, aile, göçmenlik, savaş, devrim vb. konularla okuru canlı tutuyor. Kitaba dair yorucu olan tek kısım bilhassa ilk romandaki zaman kipinin seçimi diyebilirim. Şimdiki zamanda çekimlenen fiillerin silsilesi iç sesi tırmalamıyor değil. Ama bir anlamda da roman ile oyun arası bir duyguyu da veriyor ve okuru hızlı biçimde okumaya itiyor. Kitabı puanlamak istesem on üzerinden on vermekte beis görmem. Sevgili okur, bu kitabı es geçmeyin isterim. Sadece şunu hatırlatmakta fayda var, eser yetişkinlere hitap ediyor. +18 sahneler mevcut, okurların hâliyle buna dikkat etmesinde fayda var. İyi okumalar.
Agota Kristof
Agota Kristof
Büyük Defter - Kanıt - Üçüncü Yalan
Büyük Defter - Kanıt - Üçüncü Yalan
Büyük Defter - Kanıt - Üçüncü Yalan
Büyük Defter - Kanıt - Üçüncü YalanAgota Kristof · Yapı Kredi Yayınları · 20193,062 okunma
Reklam
536 syf.
10/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi veyahut Memleketimden İnsan Manzaraları Ayfer Tunç’u bu kitabını uzun süredir kütüphanemde bekletiyordum. Okuma rutinimin bu sene biraz aksaması hasebiyle hem o rutine dönmek hem de kalemini tanımak için bu kitabı okuma arzusu duydum. Okuma öncesinde okurlar ne demiş diye şöyle bir yorumlara
Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi
Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa TarihiAyfer Tunç · Can Yayınları · 20193,376 okunma
84 syf.
3/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
Neden Okuyorsunuz?
Hep aynı sözler, hep aynı yorumlar: Kısa, ironik, çok etkileyici ve hiçkimse ebeveyn olmamalı minvalinden şeyler. Bütün yorumlarda bunu görüyorum. Kitap beğenilerimiz bile standart hale gelmiş. Oysa bir kitabı değerli kılan tam olarak nedir? Burada marka değerinin ön plana çıktığını görüyorum ve bu da bir furya gibi herkesi aynı yorumları yapmaya itmiş. YKY baskısı olmasaydı bu kitap büyük ihtimalle hiç görülmeyecek, okunmayacak, okunsa dahi yorum yapmaya dahi tenezzül edilmeyecekti. Bu tarz anlatıların daha derin olmasını beklerim. Ayrıca dilin imkanlarının çok iyi kullanılmasını da. Saydıklarımın hiçbirinin tam anlamıyla karşılanmış olduğunu düşünmüyorum. Olsa olsa bir saatlik çerez bir kitap. İzi kalmayacak, neden okuyorum ki dediğim bir pişmanlıkla bitirdim. Belki de bir Fransız şakasıdır bu? Ne dersiniz? Herkesin de gülmek zorunda hissettiği bir şaka? Baba ile hesaplaşma yahut onu yaşatma teması vardır. Fakat böylesine kuru bir üslupla değil de edebî değeri yüksek olan bir uslupla anlatılmasını isterdim. Pek çok otobiyografik unsurlar taşıyan anlatılar okudum. Bilhassa Türk edebiyatındakilerin bu işi daha iyi kavradığını düşünüyorum. Velhasıl kelam popülerliğin büyüsüne kapılıp okumamanızı öneririm. Hadi lince :)
Asla Kimseyi Öldürmedi Benim Babam
Asla Kimseyi Öldürmedi Benim BabamJean-Louis Fournier · Yapı Kredi Yayınları · 20093,038 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
344 syf.
·
Puan vermedi
·
29 saatte okudu
Neyi anlattığından ziyade nasıl anlattığı ve okur üzerinde bıraktığı tesiri ifade etmek zannımca daha doğru bir seçim. Halide Edip'in çocukluk ve 1918'li yıllara değin yaşamış olduklarını anlattığı eserde, son dönem İstanbul'unun kagir, geniş avlulu konaklarında geziniyorsunuz önce. Bilhassa bu kısımlar benim ilgimi celb etti. Konak hayatının sıcaklığı, Türk ve diğer Osmanlı halkılarının birarada yaşayışının nüvelerini bulmak ve bazı şeylerin farkına varmak kitabın okura kazandıracağı güzellikler. Ayrıca önemli bir ismin penceresinden dünyayı, hayatı görüyorsunuz. Dil ve üslup açık, sadece ve tatmin edici. Haliyle kolay bir okuma sunuyor. Araya serpiştirilmiş eski Türkçe bu anlatımı zenginleştiriyor. Arkada yer alan sözlüğe bazen müracaat etseniz de bağlamdan çıkardığınız o kelimeler okura yeni imkanlar sağlıyor. Birkaç sene önce Yakup Kadri'nin hatıratını okurken daha büyük zevk aldığımı söyleyebilirim. Yakup Kadri'nin dile hakimiyeti Halide Edip'e kıyasla daha iyi olduğunu müşahade ettim. Bu tarz kitapları sevenler Yakup Kadri'nin de anılarına temas etmesini salık veririm. Sevgili okur, iyi okumalar.
Mor Salkımlı Ev
Mor Salkımlı EvHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 20183,534 okunma
209 syf.
10/10 puan verdi
·
3 saatte okudu
Hayal Belde Üsküdar
Hayal Belde Yahut Hayat Üzerine Hatıratları okuyunca hemen kendime yönelir, bir kazı çalışmasına başlar, eşeledikçe eşelerim. Okuduklarımdan müthiş bir zevk alır, çokça yazarın yerinde kendim anlatır gibi hayal ederim. Bilhassa tutkuyla bağlı olduğum şeyler anlatılıyorsa bambaşka bir hazzı yaşarım. Bu hazzın karşısında bir burukluk da peyda olur bende: Yaşayamamanın ve yaşayacak olmamanın burukluğu. Coğrafya kavram olmaktan ziyade bizler için çoğunlukla buruk bir kadere tekabül eder, yaşanılmamış bir hayata hasret. İster istemez kıskançlığın kayığı da biner gelir kıyılarımıza. Her şeye rağmen okumak en azından şu dar-ı dünyada bizleri bir lahza da olsa yaşanmış güzel hatıralara ram eder. Bu uzun girizgahı yaptıktan sonra kitaba dönersem su gibi akan, dönem Üsküdar’ında güzel vakitler geçirmemi sağlayan iyi bir hatırattı diyebilirim. Burhan Felek namı diğer şeyhü’l-muharririnin kaleminden çocukluk ve gençliğinin geçtiği Üsküdar’ın mahalle, aile, arkadaş ortamlarından Ramazan gecelerine, kabadayılarına şeyhlerine, ünlü ve ünsüzüne değin dolu dolu bir hatırat okuyorsunuz. Burhan Felek’in beş gün sonra vefatının 39. sene-i devriyesi. Bu vesile kendisini saygıyla anıyorum. İyi okumalar.
Hayal Belde Üsküdar
Hayal Belde ÜsküdarBurhan Felek · İstanbul Büyükşehir Yayınları · 20157 okunma
Reklam
72 syf.
7/10 puan verdi
·
12 saatte okudu
İDDİAMIZDAN VURULMAK
Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar, der Tolstoy. İşte bu hikayede şehre olmasa da kasabaya bir yabancının gelmesiyle kendiye övünen Hadleyburg’un alın yazısı bir anda değişecektir. Öyle ki bu kasaba yozlaştırılamazlığıyla övünüp fakat bu yabancıyı bir şekilde rencide etmiştir. Yabancı ise onların erdemlerini adeta sınar: “Sizi saf mahluklar, ateşle sınanmamış bir erdem kadar zayıf bir şey yoktur.” Twain’den enfes bir tespit. Hikayenin tam merkezine oturuyor. Bizler sınanmadığımız şeyler üzerine ahkam kesmekten geri durmayız. Güce, paraya vs. hepsine meydan okuruz. Ne kadar da erdemli olduğumuzu hayatımız boyunca anlatır dururuz. İsmet Özel şunu der: “Allah insanı iddiasından vurur.” Evet, insan sınanmaya ve yanılmaya meyillidir. Bu böyledir. Hayatı da hep bu istikamettir. Onunçün neyi bas bas bağırdığımız, terazimizin hassasiyeti ve lafların büyüklüğü oldukça önemli. Kitaptan biraz dışarı çıkmış olabilirim. Twain’in mizahi dili ve güzel kurgusu insana ister istemez birçok çağrışım yaptırıyor. Önceki gönderilerde de ifade ettiğim gibi bu kısa klasikler okura iyi bir deneyim sunuyor. Ben bu güzel eseri oldukça beğendiğimi ifade eder. Kurgu, dil -elbette çeviri- güzel. Gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz. Sizlere iyi okumalar ve akşamlar dilerim.
Hadleyburg'ü Yozlaştıran Adam
Hadleyburg'ü Yozlaştıran AdamMark Twain · Can Yayınları · 2020904 okunma
80 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Öylesine Mi Hikâye?
Eylüle ben Çehov ile birlikte giriş yaptım. Rehavet yaz boyu üstümde idi ve yazı çok verimli geçirdiğimi söyleyemem. Oysa yazdan önce çok iyi ve sıkı okumalar yapmıştım. Yaz boyu ise okuyamama durumu ile karşı karşıya geldim. Çehov bu rehaveti savmak için güzel bir seçim olabilirdi. Nitekim öyle de oldu. Rus Edebiyatı hakkında önceki postlarda bir şeyler yazmıştım. O postları okuyanlar Rus Edebiyatını ne çok sevdiğimi görecektir. Eser Çehov’un olgunluk döneminden. Ana karakter saygın bir Profesör ve oldukça hasta, uyuyamıyor, çevresindekilerden pek memnun değil. Olay onun ve arkadaşının ona emanet ettiği kızı Katya’nın etrafında şekilleniyor. Profesörün gözüyle üniversite, aile, entelektüel çevreyi de tartıyorsunuz. Zaman mı? 19. Yüzyıl Rusya’sı. Fakat işlenenler öyle bize pek de uzak değil. Onunçün anlatı okuru kendine çekebiliyor. Tabi Çehov’un tarzı ve çevirmenin de becerisi işin içine eklenince güzel bir okuma hazzı alıyorsunuz. . #alıntılar . “Filozoflarla gerçek alimlerin her şeye kayıtsız olduğunu söylerler.Yalan;kayıtsızlık bir ruh felci,zamansız ölümdür.” . “Birer kahraman olmadıkları için basit insanlara kin beslemek, ancak dar görüşlü, dünyaya küskün insanların işidir.” . . Keyifli okumalar dilerim.
Öylesine Bir Hikaye
Öylesine Bir HikayeAnton Çehov · Can Yayınları · 20202,086 okunma
152 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Güney Koreli yazar ve kültür kuramcısı Byung-Chul Han diyerek çağımızın bir gerekliliği olan aynileşme doğrultusunda giriş yapmak istemem fakat belki yapmam da elzemdir. Neden elzem? İçinde bulunduğumuz satıhta böylesi yazarların görme alanımıza girme imkanı pek de mümkün değil. Durmanın ihlal edildiği, hızın öncelendiği, cafcaflı bir alanda
Şiddetin Topolojisi
Şiddetin TopolojisiByung-Chul Han · Metis Yayınları · 2020552 okunma
312 syf.
10/10 puan verdi
·
16 saatte okudu
Uzun süre ertelediğim bu kitabı bir gün içinde okuyup bitirdim. İnsan böyle eserleri okuyunca kendine hayret ediyor, iç aynasında neden ertelediğine bakıp hayıflanıyor. Distopya denildiğinde babası olarak anılan bu eser matematikle formüle edilmiş katı, ruhsuz bir dünya tasavvuru sunuyor. Orada “Ben” değil, “Biz” vardır. Mahremiyet yoktur, her şey şeffaf ve akla(!) uygundur. İnsan ruhun bataklığında değil, çelikten bir zırhın güvenirliği içindedir. Daha pek çok tanım ve kavram içinde bu kitabı anlatabilirim. Peki bu eserler sadece okunup geçilecek, adeta zamanı eğlenceli ve ilgi çekecek bir hâle mi sokacak şeylerdir? Kafka’dan mülhem eğer sizi değiştirmiyorsa eser ve elbette harekete geçirmiyorsa neye yarar? Yahut “ben onu okumuştum, iyiydi” gibi minvalinde bir kandırmacasına mı? Lügatimi açıyorum ve kendi adıma böyle bir bakış açısını bulamıyorum. Zamyatin, yıllar öncesinden bir gelecek okuması yapıyor. Her şeyin formüle edildiği ve katılığın tek sonuç olarak karşıya çıkacağını bağırıyor: Tektipleşme, hizipçilik vs. Bir olma elbette iyidir fakat kendi benliğimizi koruyarak, farklı olana saygı duyarak. Tarkovski’nin Nostalgia filminden bir sahne akla geliyor: 1+1=1. Bu ifadeyi nasıl okuduğunuz çok ama çok önemli.
Biz (Cep boy)
Biz (Cep boy)Yevgeni İvanoviç Zamyatin · İthaki Yayınları · 20219,2bin okunma
128 syf.
9/10 puan verdi
·
21 saatte okudu
Bugün Dünya Öykü Günü imiş. Bizler bilmez idik desek yalan olur. Dün başlayıp bugün biten bir öykü kitabı ile geldim buralara. Geldim dediysem de gelemedim. O on iki öyküye dağılmış ve öykünmüş bir haldeyim. Yine de buraya parça parça olunmuşluğumdan mütevellit yekpare bir şeyler yazmaya da azmettim. Azmettim azmettiren de öykücü Mustafa Şahin. Gömleği Yalnız aynı zamanda kitabın dördüncü öyküsü. Az önce de söylediğim üzere kitap on iki iyi öyküden oluşuyor. Her şeyden önce kitapta hızlı bir ritim duygusu hissettim. Akıp giden ve etkileyen bir müzik gibi. Cümleleri hararetli bir şekilde, şiir okur gibi okuyorsunuz. Bu formu oldukça seviyorum. Onun için daha bir ısındığımı ifade edebilirim. Diğer beğendiğim yönü ise suya sabuna dokunmayan öykülerden ziyade iyi tahlil edilmiş durumların eleştirisiydi. Benden bize doğru yönelen bir eleştiri silsilesi. Zamana uyumsuzluk, düzeni eleştiri, dönüşen ve değişen çevre gibi bir realiteyi ortaya koymuş Şahin. Kitapta yazarla içten bir birliktelik kuruyorsunuz. Hiçbir Nisan, Kapandım, Önce Söz Yandı ve Sayın Efendim öykülerini çokça beğendim. Sayın Efendim’e bir parantez açmak lazım. Ben müthiş bir eleştiri metni olarak okudum ve en sonunda -bir konuşma olarak tasarlanmış- ayağa kalkarak alkışlamamak için kendimi zor tuttum. Okumanızı salık veririm sevgili okur.
Gömleği Yalnız
Gömleği YalnızMustafa Şahin · Yapı Kredi Yayınları · 202096 okunma
Reklam
180 syf.
9/10 puan verdi
·
2 saatte okudu
Biraz başımızı yukarılara kaldırsak fena olmaz değil mi? Koca bir gökyüzü duruyor. Belki de hayat oradadır, kim bilebilir? Behiç Ak’ın “Çatıdaki Gezegen” kitabı çocukların sıkışmışlığına reçete gibi duruyor. Serdar modern hayatın o sınırlayıcılığında evde hapsolmuş gibidir. Öyle ki sokağa adım atması engel olunan bir çocuk Serdar. Bu steril ortam Serdar’ı fena halde sıkmaktadır. Aynı apartmanda oturan Ceren namı diğer Cerenimo onu birgün çatı katına davet eder ve işte macera orada başlar. Burada bambaşka bir gezegen vardır: Geçmişe ait bütün nesnelerle birlikte modern öncesi dönemin hakikiliği de buraya atılmıştır. İşte bunu keşfeder Serdar. Onun en büyük yardımcısı da oraya saklanmış olan eserlerin tam ve orijinal halidir. Nitekim çocuklar Don Kişot, Dede Korkut, Moby Dick gibi eserleri çok kısa halini okumuşlardır. Neden? Zaman yoktur eserlerin uzun hallerini okumaya. Oysa bu modern dünyada (!) İnsanların can sıkılmaya oldukça zamanı vardır. İşte Serdar bir yandan bu eserleri okurken bir yandan da dünyanın sahici tarafını keşfetmeye başlar. Hiç sokağa adım atmayan Serdar başka bir çatıya geçerek Öksüz Adam’ın peşinde sokağa ilk adımını atar ve bunu sonra tekrarlar. Burada anne ve babasının evhamının boşa olduğunu fark eder. Bir de ah bu ebeveynler ah bu ebeveynler, her şeyi sayıya dökmezler mi? İşte Ceren ve Serdar buna da savaş açarlar. Sayı perhizi yaparlar ve çevresindekilerin de bir şeylerin farkına varmasını sağlarlar. Kitabın sonuna doğru ise Ceren’in bir hayali vardır: Herkesi çatıya çekmek. Nitekim bu da bir doğa olayı sayesinde olur.
Çatıdaki Gezegen
Çatıdaki GezegenBehiç Ak · Günışığı Kitaplığı · 2016768 okunma
248 syf.
7/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Musa ve Tektanrıcılık - Sigmund Freud
Musa ve Tektanrıcılık - Sigmund Freud Say Yayınları - Çeviri: Kamuran Şipal Bitirilen Tarih: 06.02.2021 Uzun süredir zihnimin bir köşesinde okunmayı bekleyen bu kitap, sonunda geçen hafta zihnimi rahatlatmak adına masama okunmak üzere geçiş yaptı. Freud insanlık tarihinin en önemli simalarından birisi. Hasbelkader eğitim görmüş biri onun bazı
Musa ve Tektanrıcılık
Musa ve TektanrıcılıkSigmund Freud · Say Yayınları · 2019593 okunma
141 syf.
9/10 puan verdi
·
10 saatte okudu
Osmanlı Türkçesini bilenler bilir okurken özellikle sesli harfler konusunda okuma sıkıntısı çeker ve yanlış okumalar yapabiliriz. İşte Türkçenin daha iyi okunabilmesi için ilk defa Münif Efendi -daha sonra Maarif Nazırı olacaktır- 1862’de “Cemiyet-i İlmiyye-i Osmaniye”de verdiği bir konferansta alfabe konusunu ele alır ve Arap harflerinde bir
Atatürk ve Harf Devrimi
Atatürk ve Harf DevrimiMehmet Şakir Ülkütaşır · Türk Dil Kurumu Yayınları · 200047 okunma
160 syf.
9/10 puan verdi
Kim Takar Salatalık Kral’ı kitabı neyi anlatıyor ve hangi kavramları irdeliyor? Kitabın odak kavramı otorite. Bu bağlamda Nöstlinger yöneten ve yönetilen arasındaki çatışmayı kral ve baba figürü üzerinden ortaya koyuyor. Geleneksel toplumlarda ata-erkil yapı üzerine kurulan ailede baba otoriteyi diğer bir deyişle karar verici merciyi temsil
Kim Takar Salatalık Kralı
Kim Takar Salatalık KralıChristine Nöstlinger · Günışığı Kitaplığı · 2016378 okunma
208 syf.
10/10 puan verdi
·
36 saatte okudu
Dünya edebiyatının en özgün isimlerinden Murakami’nin bu eseri 2015’te yayımlanmış fakat bizde 2019’un sonuna doğru çıktı. Murakami’yi İmkansızın Şarkısı, Zemberek Kuşu’nun Güncesi eserleriyle çok sevmiştim. Sanırım okuyalı 8 seneye yaklaştı. Kitapta 11 soru var ve bu sorular adeta bir seyirci karşısında mülakat yapılıyormuşcasına samimi yanıtlarla dolu denemeler. Yazarlığa nasıl başladığından, şimdi nerede olduğuna kadar ve roman sanatının inceliklerini barındırıyor eser. Murakami 29 yaşında bir beyzbol maçında çimenlere uzanmışken “Roman yazacağım.” deyip hemen çıkışta bir Sailor dolmakalem ve kağıtlar edinir ardından sahibi olduğu barın işleri bitince 6 ay boyunca ilk romanını yazar. Sonra ne mi olur? Romana benzemez bulur yazdıklarını. Bir şey dener: İngilizce yazar romanı tekrar. Bu bir keşiftir. Kısıtlı bilinen bir dile aktarım ona aşırıya kaçan süslerden arınmış ve ritmik bir yazım tarzını keşfettirir. Özgündür. Bu yolda emin adımlarla yürür. Roman yazmak için ipuçları verir. Sürdürülebilirlik önemlidir. Kendisi erkenden kalkar 5-6 saat çalışır -ki 10 sayfa yazmalıdır her gün-, sonra öğle uykusu, müzik dinleme, kitap ve günde 1 saat spor yaparak kendi özdisiplinini sağlar. Bunları önemli görür. Ayrıca nice ilk eserle parlamış fakat devamı gelmediği için silinmiş kişiler vardır der. Onun için roman uzun soluklu bir iş ve roman yazarlığı da disiplin ister. Kitap yazmakla ilgilenen herkesin ilgisini çekecektir. Orhan Pamuk ile çok benzetirim. Saf ve Düşünceli Romancı ilk çıktığında hemen edinip okumuştum. Onun tadı gibiydi bu eserde. İyi okumalar.
Mesleğim Yazarlık
Mesleğim YazarlıkHaruki Murakami · Doğan Kitap Yayınları · 2019673 okunma
200 syf.
7/10 puan verdi
·
23 saatte okudu
Günlük hayatı konu alan birçok sahneyle karşılaşıyoruz bu kitapta. Başlıklar hâlinde verilmiş konuların gelişimi, konu öncesinde yer alan ana resim ve resmin yaratıcısı hakkında görüşlerden sonra o konu ile ilgili resimler yer alıyor. Bu resimlerde yer alan semboller, kişiler, nesneler anlatılıyor. Özellikle Hollandalı bu tür resmi, janr, genre denilen türde en yetkin örnekleri veriyorlar. Bu Protestan inancının sonuçlarından biri. Dini anlatılar resimlere konu olamayınca onlar da günlük hayatı anlatıyorlar. Halk da onlara rağbet gösteriyor. Deniz ticaretinin gelişmesi ve burjuvazinin çıkışı da bir anlamda sanatçıların işlerini çoğaltıyor. Ayrıca vanitas denilen resimlerde ahlaki öğreti için semboller aracılığıyla mesajlar veriliyor. Bir Peter Bruegel hayranı olarak onun resimlerine de burada rastlamam benim açımdan sevindiriciydi. Kitap hoş ve güzel dizayn edilmiş. Serinin okuduğum ikinci kitabıydı. İkonografi kitabı daha doyurucuydu. Şimdi ise bir sonraki mitoloji kitabına geçmeyi düşünüyorum.
Bu Resim Ne Anlatıyor?-Günlük Hayat
Bu Resim Ne Anlatıyor?-Günlük HayatZerrin İren Boynudelik · İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları · 20187 okunma
Reklam
197 syf.
8/10 puan verdi
·
8 saatte okudu
İkonografi üzerine okuduğum ikinci kitap oldu. Tükel’in kitabına göre kapsamı daha dar fakat görsellerin bilgilerle birlikte verilmesi burada artı bir değer katmış. Diğer kitapta Tevrat sahneleri ve Azizler, Havariler vb. kısımları vardı. Burada ise 18 başlıkta İncil sahneleri verilmiş. Dört İncilin de konulara nasıl baktıkları ifade edilerek, sahneyi içeren ana resim ve ressam hakkında bilgi verilmiş. Tabi ressam hakkında verilen bilgiler çok cüzi. Sonrasında aynı sahneyle ilgili başka resimlere yer verilere oradaki kişiler, semboller ve durumlar anlatılmış. Bu kısımlar benim en beğendiğim yerlerdi. Sonda kavramlar hakkında sözlük; ayrıca kaynakça ve dizin veriliyor. Kitabın baskı kalitesi de oldukça iyi. Eksi ve artılarıyla beğendiğim, çok şey öğrendiğim bir kitap oldu. İyi okumalar.
Bu Resim Ne Anlatıyor?
Bu Resim Ne Anlatıyor?Zerrin İren Boynudelik · İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları · 201515 okunma
240 syf.
9/10 puan verdi
·
33 saatte okudu
Kurbağa Yağı Satıcısı - Kurosawa
Sinemanın usta isminin anılarını okumak çok keyifliydi. Birkaç filmini önceden izlemiştim fakat kitap sonrası diğer filmlerine de bakmak benim açımdan daha dolu dolu bir deneyim oldu. Kitabın ilk anından itibaren şaşırtıcı ama bir o kadar normal, bizler gibi bir insan görüyorsunuz. Kurosawa ile oldukça samimi bir sohbet ediyormuşsunuz gibi. Abisinin ölümüyle birlikte kırılganlık hissediyor ve sonrasında şunu soruyorsunuz: Orası bir mihenk taşı mıdır? Keza yazar da bunu soruyor: Abim sinema konusundan benden çok daha bilgili ve dolu doluydu; acaba o yönetmenliğe atılsa ne yapardı? gibi bir soruyu soruyor kendine. Sonrası yönetmen yardımcılığı ve filmler. Ustaları, sevdikleri, sevmedikleri yani her şeyi burada görüyorsunuz. Toshirô Mifune'yi keşfi de benim en tat aldığım yerlerden biri oldu. Sinemaseverlerin, eğitimcileri -okul anıları bir rehber niteliğinde- kesinlikle okuması gereken bir eser.
Kurbağa Yağı Satıcısı
Kurbağa Yağı SatıcısıAkira Kurosawa · Agora Kitaplığı · 2006157 okunma
688 syf.
10/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Sanatın Öyküsü
Bu kitap hakkında ne diyebilirim, bu sanatın zaman içindeki seyri ve çıkmazları gibi benim için de şu an bir sorun teşkil ediyor. Fakat biraz izah etmeye çalışayım. Uzun zaman önce alıp kütüphanemde okudum okuyacağım diye beklettiğim, ara ara açıp içindeki eserlerle mest olduğum bir kitaptı. Nihayet kitabı 5 gün önce alıp bugün de sonuna geldim. Antik çağdan moderne kadar getirdi sanatı Gombrich. Peki nasıl yaptı? Tek kelimeyle usta bir sanatçı edası ve titizliğiyle. Sanat Tarihi hakkında şöyle etraflıca bir bilgi edinimi için bence kusursuz bir kaynak. Bundan sonrası desteklemek diye düşünüyorum. Daha detaya inmek gerek kuşkusuz. Benim bu seneki okuma seyrim bu yöne doğru gidiyor. Bu Viyana’daki tesirle de olmuş olabilir. Şu da benim için hoştu. Ben buradaki eserlerin ve eser sahiplerinin birkaçını Viyana’da görme şansına eriştim geçen yaz. Bu bana başka bir haz verdi. Orada Dürer’den Bruegel’e, Caravaggio’dan Rubens’e dek pek çok ismin eserini gördüm ve adeta Stendhal Sendromu geçirmiştim. Darısı başka şehirlere ve eserlere diyelim. İyi okumalar.
Sanatın Öyküsü
Sanatın ÖyküsüE. H. Gombrich · Remzi Kitabevi · 2017895 okunma
160 syf.
8/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Ahmet Hamdi Tanpınar - Mahur Beste
Tanpınar kuşkusuz edebiyatımızın en nadide isimlerinden birisi. Bir Yahya Kemal tilmizi olarak Tanpınar, estetiğin ve mazinin güzel anlatıcısı. Mahur Beste yazarın ilk romanı. Bu ilk romanda medeniyet kavramını kişiler üzerinden analize girişiyor. Roman vaka ağırlıklı olmaktan ziyade anlatıcının ön planda olduğu, biraz kopuk bölümlerden oluşan bir durum anlatısı. Bölümler arası kopukluk akrabalık bağları ile giderilmeye çalışıyor. Bu bölümler ise insan üzerinden medeniyeti anlatıyor. Romanda çok beğendiğim kısımlar mevcut. Bilhassa Sabri Efendi ile İsmail Molla'nın medeniyet üzerine tasavvurları diyebileceğimiz diyaloglar. Tanpınar'ın büyüklüğü için sırf o kısım bile kafi. Buradan Huzur'a geçmeyi planlıyorum. Çünkü üç romanı iç içe grift. Behçet Bey, Mahur Beste ile orada da karşılacağım için heyecanlıyım. İyi okumalar.
Mahur Beste
Mahur BesteAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 20196,4bin okunma
94 syf.
9/10 puan verdi
·
23 saatte okudu
İslam Öncesi Mekke Dönemi ve Hz.Muhammed
Setin ilk kitabı. Öncelikle bu eserde bazı kavramlar daha iyi anlaşılması için irdeleniyor: Cahilliye, Şirk vb. Ayrıca Mekke’nin İslâm ile şereflenmeden önce yani Efendimize vahiy gelmeden önceki döneme kadar anlatılıyor. Dil olarak bu alanda birçok kitabın zorluğundan azade bir eser. Onun için sizi hemencecik içine çekiyor. Çekincesi olanların düşünmeden okuyabileceği bir kitap. Ayrıca yer yer yorumlarla bugünlerle bağlantı olarak anlatılması da kitabın artısı. Netice olarak ben oldukça beğendim. Hocanın diğer eserlerini de bir an önce okumayı arzuluyorum.
İslam Öncesi Mekke Dönemi ve Hz. Muhammed
İslam Öncesi Mekke Dönemi ve Hz. Muhammedİhsan Süreyya Sırma · Beyan Yayınları · 2022950 okunma
408 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Uğultulu Tepeler
Uğultulu Tepeler “Güneşli saçlarımın / Ot köklerine sarılacağı zamandır” Bunca zaman Emily Bronte’nin Uğultulu Tepeler’ine neden bu kadar sene uzak durmuştum? Sanki sıradan bir aşk hikayesiymiş gibi bir izlenimi vardı bende. Fakat kitabı okumaya başladığım andan itibaren yirmi dört saat tamamlanmadan soluksuz bir şekilde okuyup bitirdim.
Uğultulu Tepeler
Uğultulu TepelerEmily Brontë · Can Yayınları · 202142bin okunma
Reklam
256 syf.
·
Puan vermedi
. “Sanat modern olamaz... Sanat ezelden beri ebedidir.” . Egon Schiele ile benim serüvenim çocukluğumda evimizdeki ansiklopedinin bir fasikülünde yer alan çarpıcı resim ile başlıyor. O zaman kime ait olduğunu bilmiyor ve bu sene Çekya’nın güzel bir şehri olan Český Krumlov’a gidene kadar da hafızamın derinlerinde bir yerinde kalmıştı. Ta ki orada Egon Schiele Art Centre’da o resme rastlayana kadar. Oradan görselde yer alan kartpostalları alıp güzel bir anı ile veda ettik. Schiele 28 yaşında hayata gözlerini yummuş ipe sapa gelmez biz ressam :) Ustası büyük ressam Gustav Klimt. Eserleri daha çok erotik ögeler barındırıyor. Ve orada alt sınıfı yansıtıyor: Zayıf ve yorgun bedenler. Bilhassa kitabın ana yüzünde yer alan F. Maria Beer’in Portresi oldukça güzel. Yine Şair(Otoportre) çok etkileyici. . Dışavurumcular sanatçı ve izleyici arasında yakın, öznel ve derinden karşılık bulan bir iletişim oluşturmayı amaçlıyorlardı. Kokoschka bunu "deneyime form vermek, böylece bir insandan diğerine aracı ve mesaj olmak" diye tanımladı. "Aşkta olduğu gibi sanatta da iki kişi gerekir. Dışavurumculuk bir fildişi kulede yaşamaz; yol arkadaşlarını uyandırıp yanına çağırır." . Viyana’da Leopold, Albertine gibi müzelere biz girmemiştik; orada Schiele’nin eserleri mevcut. Niye girmedim derseniz? O zaman beni Bruegel daha çok ilgilendiriyordu :) Bir daha nasip olursa o müzeleri de muhakkak gezeceğim
Schiele
SchieleKolektif · Yapı Kredi Yayınları · 201526 okunma
157 syf.
6/10 puan verdi
·
17 saatte okudu
Ali Ural okuma deneyimlerini bu kitapta bir araya getirmiş. Kimler kimler yok ki? Dosto’dan Kafka’ya, Kafka’dan Camus’ya, Camus’dan Defoe’a kadar birçok yazarın eseri, yer yer düşüncelerinden kesitler, hayatlarından anekdotlar yer alıyor. Kitabı anlamlandırabilmek için eserleri bilmek gerekiyor yani tecrübeli okurun anlamlandırabileceği bir kitap. Başlarda yer alan denemeleri daha çok beğendiğimi ifade edebilirim. Ural’ın Posta Kutusundaki Mızıka birçoklarının favorisidir. Tanışmayanlar ilk önce oraya müracaat edebilir. Ayrıca bir sohbet meclisinde denk gelirseniz bu kitap size rota verebilir, sohbet tatlı iyi bir edebiyatçımızdır.
Raf Ömrü
Raf ÖmrüA. Ali Ural · Şule Yayınları · 2022834 okunma