Aşk tanrıçası Afrodit, avcılık tanrıçası Artemis, güneş ve sanat tanrısı Apollo, savaş tanrısı Ares, ateş ve demircilik tanrısı Hephaistos, savaş ve bilgelik tanrıçası Athena, şarap ve coşkunluk tanrısı Dionysos ve tanrıların habercisi Hermes.
Bu eser, Hayyam’ın düşünce dünyasını ve yaşam felsefesini yansıtan dörtlüklerden oluşuyor. Kitap, içki ve aşk gibi temalar etrafında dönüyor ve Hayyam’ın bu dünyadaki zevkleri ve yaşamın geçiciliğini kutladığı bir bakış açısını sunuyor.
Kitabın Özeti ve Ana Fikri:
Hayyam, bu eserinde, dini dogmaların ötesinde bir yaşamı savunur. Haram ve helal kavramlarını sorgulayarak, sevgiliyle içilen şarabın helal, sevgilisiz içilen suyun ise haram olduğunu dile getirir. Aşk ve şarap, onun için bu dünyadaki cenneti temsil ederken, iki yüzlü dincilerin zilleti ise cehennemi simgeler. Hayyam’a göre, dünyada âşıkların çoğu cehennemlik olarak görülse de, asıl önemli olan şeyin sevgi ve mutluluk olduğunu vurgular.
Kitabın İçeriği:
Kitapta yer alan dörtlükler, Hayyam’ın yaşamı boyunca edindiği bilgelik ve deneyimleri yansıtır. Örneğin, şu dörtlükler Hayyam’ın düşüncelerini özetler:
Kim demiş haramı helâli bilmez Hayyam?
Ben ki asla haramla helâli karıştırmam.
Ey sevgili! Helâldir seninle içtiğim şarap,
Oysa bana sensiz içtiğim su bile haram!..
Bu dizelerde Hayyam, aşkın ve şarabın, insanın iç dünyasını zenginleştiren ve hayatı anlamlı kılan unsurlar olduğunu ifade eder.
“Çek Şarabı, Sev Güzeli”, Ömer Hayyam’ın düşünce dünyasına bir pencere açar ve okuyucuya, yaşamın tadını çıkarmak ve anın kıymetini bilmek gibi evrensel mesajlar sunar. Hayyam’ın dörtlükleri, yüzyıllar sonra bile güncelliğini koruyarak, insanın içsel dünyasına dair derin bir kavrayış sağlar.
Keyifli okumalar
Jung'a göre, bilinçdışı, öğrenilmesi gereken önemli bir bilgelik içerir. Bilinçdışıyla serin bir iletişim içinde yaşanan bir hayat, çok daha etkili ve kişisel olarak tatmin edicidir.
Biz her şeye,
esirgeyen ve bağışlayan,
çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan,
hep esirgeyen ve hep bağışlayan
rabbin adıyla başlayan adamlarız anna.
büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan.
sanayi devriminde bile,
karanlık, rutubetli, çok bağırışlı,
çok nefessiz,
Zor kullanılarak yapılan her reform hor görülmeye layıktır, çünkü insanlar değişmeden kaldıkça kötülüğü iyileştiremez, çünkü bilgelik şiddete gerek duymaz.
Bilgelik tam burda, hayatın kargaşasının ortasındadır. Artık zorlayıcı arzular, korkular ve sosyal bağlılıklar tarafından yaşamaya yönlendirilmediğinizde, özgürlük merkezinizi bulduğunuzda ve bunun dışında seçim yaparak hareket edebildiğinizde bulduğunuz durumdur.
Daha iyi yaşamak için daha iyi düşünmek söz konusudur ve gerçekte felsefe yapmak da sadece budur. "Felsefe, bize hayatı öğretir," diye yazar, Montaigne. O halde bu, bilmediğimiz şey midir? Elbette! Bilge olmadığımız için felsefe yapmaya ihtiyacımız var! Bilgelik amaçtır; felsefe ise yol.
Sessizlik, büyük ayriliklarin, büyük uzakliklarin diliydi. Bunlari soylemeden onceki sessizliginin altinda hangi bilgelik, anlasilmamis derinlik gizliydi? Evet, senin sessizliginde ölüme benzeyen bir yan varsa eger, mutlaka oldurmeye benzeyen bir yan da vardi. Yasamdan söz ederkenki, güzelliginin altinda, anlamakta güçlük çektigimiz baska bir sey vardi.