İnsanı içine döndüren, insan olmanın, neden yaşadığının sorgulamalarını yapacağı belki daha önce hiç düşünmediği ve önemsemediği yönlerini görmesini sağlayan bir kurgu. Yazar bir yandan önemsiz koskoca evrende toz tanesiyken bir yandan duygularla her bireyin etrafında dönen dünyayı anlatmış. Beyni zorlayıp düşündüren, anlasak da anlamasak da güldüren bir içeriğe sahip. Üstelik matematik, fizik, felsefe, sosyoloji gibi dalları içine çocuğun hayal gücü kadar geniş, mükemmel bir kurgu oluşturmuş.
“Kendi türüne sadık, duygu kavramları olmayan, tamamen teknoloji ve bilime adanmış bir gezegende işlediği suçtan dolayı ceza olarak Dünya’da keşfedilen riemann teorisini bulan adam bedenine yerleştirilen uzaylının hayatı ele alınıyor. Görevi bu teorinin bulunduğunu duyan herkesi yok etmek. Fakat bedenine yerleştiği adamın çevresinde gelişen olaylara ve ailesine karşı anlamadığı hislere kapılıp duyguları keşfetmesiyle Dünya’da kalmaya karar verir. Isobel’e olan aşkı ona bu gezegene daha fazla bağlarken güçleri ve ölümsüzlüğü de elinden alınır. Kırk üç yaşında bir adamın ölümlü bedeninde sürdüğü hayat ele alınırken; müziğin, fıstık ezmesinin ve duyguların lezzetiyle ölümlü olmayı hatta fiziksel her acıyı da sevmeye başlar. Aşk ve insanlık namına nokta vuruşu tespitlerle dolu kurgusal bir hikâye haline gelir. Kitapta daha çarpıcı son bekleyebilirsiniz. Fakat sonundan ziyada ilerleyişi ön planda tutulmuş. Sonunu ele almazsak birkaç günde çıtır çerez bir şekilde okunabilecek bir kitap."