Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ben size ne yaptım, Ne kötülüğüm dokundu size İnanın - hoş niçin inanacaksınız- Sizi şu ana kadar tanımazdım İnanmak, bilmek yakışmaz size Karşıma çıkmayacaktınız. Karşımda bir resim gibi şimdi Kurmadığım düşlerin çizdiği, siz Hem gözüme hem düşünceme Çakılıp kaldınız Renklerinize ve biçimlerinize Düş dışı gerçeklerin çizdiği siz
Özdemir Asaf
Özdemir Asaf
144 syf.
·
Puan vermedi
·
23 saatte okudu
Mutluluk mutsuLukta mı gizlidir?
Gevrek Felsefe kitabı, Şebnem Pişkin tarafından yazılmış ve 10+ yaş grubu için tasarlanmış bir felsefe kitabıdır. İçeriğinde temel felsefi kavramları eğlenceli ve anlaşılır bir şekilde ele alırken, çocukları düşünmeye teşvik ediyor. Kitap, 9 farklı bölümden oluşuyor ve her bir bölümde farklı konuları masaya yatırıyor. İşte bu bölümlerden bazıları: Bildiklerimiz ve Bilmediklerimiz: Hatırlamak mı, unutmak mı? Bilgi ve bilgisizlik arasındaki dengeyi sorguluyor. Mutluluk ve Mutsuzluk: Söz ve sessizlik arasındaki ilişkiyi inceliyor. Kızlar ve Erkekler: Toplumsal cinsiyet rollerini ve ilişkileri tartışıyor. Özgür Olan ve Olmayan: Başarının sırrını araştırıyor. Vücut ve Zihin: Beden ve zihin arasındaki ilişkiyi keşfediyor. Makineler ve İnsanlar: Teknoloji ve insanlık arasındaki etkileşimi ele alıyor. Güzel mi, Güzel Değil mi?: Estetik kavramını sorguluyor. İyi ve Kötü: Ahlaki değerleri tartışıyor. İnanmak ve Bilmek: Yaşam ve ölüm arasındaki ilişkiyi derinlemesine inceliyor.
Gevrek Felsefe - Lila
Gevrek Felsefe - LilaŞebnem Pişkin · Çocuk Gezegeni · 202213 okunma
Reklam
Birisini derinden ve çok fazla sevmek...
"Güne seninle başlamak, hep seni düşünmek, en güzel hallerini düşünmek... Seni ne kadar çok ve içten sevdiğimi zamanları düşünmek ve şimdilerde özlemle daha da çok sevmek... Senin o kırılganlığını, o alınmışlığını sevmek... Bana olan kızmalarını, benden beklentilerini, benimle kurduğun hayalleri sevmek... Senin o en saf, en içten, en masumâne hallerini sevmek... Öyleyken bile bazen hırçın, bazen muzip, bazen farklı olduğunu bilmek ve seni o tüm hallerinle beraber sevmek... Sana gönülden inanmak ve seni sen olduğun için sevmek... Hiç kimsede olmadığını gördüğüm bir şeyleri sende bularak seni sevmek... Seni eksik, aşağı, fazla, yüksek her şeyinle bir bütün olarak sevmek, seni ilelebet sevmek..." (Jack Brighty'den)
Niçin bilmeye mecbur oluyorum? Bunun sebebi, selametini aramak ihtirasıdır. Filhakika insan, selamete kavuşup kavuşmadığını bilmek ihtiyacındadır. Selamette olmak, selamette olduğunu bilmektir. Bir de bunun ebediliğine inanmak; işte insan denen muammanın kendini arayışı ve varlık halinde kendini bulması bu anlayıştan başka bir şey değildir ve onun bütün hayatı sahip olduğu bu bilgiyi bütün ömrünce sağlamlaştırma, sağlama bağlama çalışmalarından ibaret olmaktadır.
Winston kollarını yana indirerek havayı yeniden yavaş yavaş içine çekti. Aklı çiftdüşünün dolambaçlı dünyasına kayıp gitmişti. Hem bilmek hem de bilmemek, bir yandan ustaca uydurulmuş yalanlar söylerken bir yandan da tüm gerçeğin ayırdında olmak, çeliştiklerini bilerek ve her ikisine de inanarak birbirini çürüten iki görüşü aynı anda savunmak; mantığa karşı mantığı kullanmak, ahlaka sahip çıktığını söylerken ahlakı yadsımak, hem demokrasinin olanaksızlığına hem de Parti'nin demokrasinin koruyucusu olduğuna inanmak; unutulması gerekeni unutmak, gerekli olur olmaz yeniden anımsamak, sonra birden yeniden unutuvermek: en önemlisi de, aynı işlemi işlemin kendisine de uygulamak. İşin nasıl inceliği de buradaydı: bilinçli bir biçimde bilinçsizliği özendirmek, sonra da, bir kez daha, az önce uygulamış olduğumuz uykuyu yatırmanın ayırdığında olmamak. "Çift-düşün" dünyasını anlayabilmek bile çiftdüşünü kullanmaya gerektiriyordu.
Her ne kadar kırılmış hissetsek de, ne kadar korkmuş olsak da Allah'ın bizi ayakta ve bir arada tuttuğunu bilmek. Allah'ın bizim tüm sorunlarımızın üstesinden gelmemizi sağlayacağını bilmek. Allah'ın iyileştiremeyeceği derinlikte bir yara, O'nun iyileştiremeyeceği büyüklükte bir acı olmadığına gerçekten inanmak. Peygamberlerin yaptığı işte budur..
Reklam
****Hem bilmek hem de bilmemek,bir yandan ustaca uydurulmuş yalanlar söylerken bir yandan da tüm gerçeğin ayırdında olmak,çeliştiklerini bilerek ve her ikisine de inanarak birbirini çürüten iki görüşü aynı anda savunmak;mantığa karşı mantığı kullanmak,ahlaka sahip çıktığını söylerken ahlakı yadsımak,hem demokrasinin olanaksızlığına hem de partinin demokrasinin koruyucusu olduğuna inanmak;unutulması gerekeni unutmak,gerekli olur olmaz yeniden anımsamak,sonra yeniden unutuvermek:en önemlisi de,aynı işlemi işleminin kendisine de uygulamak. İşin asıl inceliği de buradaydı:bilinçli bir biçimde bilinçsizliğe özendirmek. ****Bilinçleninceye kadar asla başkaldıramayacaklar,ama başkaldırmadıkça da bilinçlenemezler...
1984
1984
Din ve bilinmezlik.
° "...Zira her şeyin Tanrıyı ifşa ettiği doğru değildir, ve her şeyin Tanrıyı gizlediği de doğru değildir. Fakat öncelikle doğru olan, onun kendisinin sapanlardan gizlediği ve arayanlara kendini ifşa ettiğidir..." ° Eğer Tanrı kendisini sürekli insana ifşa etseydi, hiçbir surette Ona inanmanın bir değeri olmayacaktı. ° Tanrının varlığıyla ilgili akli araştırmalar, Tanrının gizliliğinden dolayı zorunlu olarak başarısızlığa mahkum olacaktır. ° Son noktada akıl imanın temeli değildir, bilakis iman aklın temelidir, "bilmek için inanmak" söz konusudur.
Dünyada iki farklı insan türü vardır; bilmek isteyenler ve inanmak isteyenler.
Sayfa 22
SAHİP OLMAK YADA OLMAK “Biliyorum ki ben, Tatlı bir sevgiyi, küçük bir sevinci tattığım anlar dışına, Hiçbir şeye sahip değilim.” Goethe Eğer sevdiğim halde, karşımda bir sevgi doğuramıyorsam, yani sevgim bir karşı sevgi üretmiyorsa; yaşamımı seven bir insan olarak dışa vurmam beni sevilen biri haline getirmiyorsa, sevgim güçsüz
Reklam
"Aslında bu bekleyiş ve bu gözyaşları; görkemli bir tarihin, kader birliğinin, omuzdaşlığın, yalnızlığın ve nihayet uzun bir bekleyişin sonu. "Türk beklenilendir" derken kastettiğimiz şey, o yaşlı hanımın sözlerinde saklı. Türk'ün geleceğini bilmek, ona inanmak ve onu sabırla beklemek..."
Aklakara...
Pek çok yeni söylem sözcüğü gibi bu sözcüğün de birbiriyle çelişen iki anlamı vardır. Düşman söz konusu olduğunda, apaçık gerçeğin karşısına dikilerek küstahça aka kara, karaya ak demektir. Bir parti üyesi söz konusu olduğunda ise, parti disiplini öyle gerektirdiğinde gönülden bir sadakatle aka kara karaya ak demektir. Ama aynı zamanda, Akın kara olduğuna inanmak, dahası akın kara olduğunu bilmek ve o güne kadar bunun tam tersine inandığını unutmak anlamına gelir.
Sayfa 230Kitabı okudu
kimse tarafından anlaşılmadığına inanmak, hiç kimseye kendini anlatamamak ve kendisini anlayabilecek birine özlem duymak. İşte aşk bu olmalıydı! Ama bunu bilmek için, genç olmak ve yalnızlık duymak gerekirdi.
“En çok da bilmek isteriz aslında. Her şeyi. Hoşlandığımız kişinin bizi sevip sevmediğini, bir işi alıp alamayacağımızı, ertesi gün evimize sağ salim dönüp dönemeyeceğimizi. Her zaman bilmek isteriz. Ama elimizden gelen, çaba göstermek ve beklemek olur genellikle. Bazan da inanmak ve umut etmek.”
Sayfa 114 - Can YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.